Uğur Biryol
WWF tarafından Avrupa’nın korunması gereken 100 orman alanı (100 Hot Spots) kavramına dâhil edilen 8 orman alanı ülkemizde bulunmaktadır. Bunlardan biri Fırtına Vadisi. Vadi çok uzun yıllar evvel hidroelektrik santral (HES) ve Yeşil Yol çalışmalarına karşı verilen mücadeleden sonra şimdi de tünel ve hafriyat çalışmalarıyla, SİT derecesi düşürülen alanların korunması için mücadeleye başladı.
Konuyu aydınlatmak adına, çevre davalarının bilinen avukatlarından ve Çamlıhemşinli Yakup Şekip Okumuşoğlu’na sordum, verdiği yanıtlar maalesef çok da iç açıcı bir tablo çizmedi.
"Fırtına’yı komaya sokmak üzereler!"
Fırtına vadisinde neler oluyor, bilmeyenler için özetleyebilir misiniz?
Fırtına Vadisi’nin bir kısmı 1995 yılında Milli Park, 1998 yılında ise tamamı doğal SİT alanı ilan edildi. Vadimize koruma statüsü geldi, çok değerli doğasının artık kanun ile korunacağını düşünüp sevinmiştik. Ama süreç içinde öğrendik ki meğer koruma statüsü olan yerlerin ölüm fermanı bu koruma statüleri ile ilan ediliyormuş. Türkiye’de koruma ilan edilen yerlere bakın, neresi korunan alan ise ağzı burnu dağılan da ilk bu yerler. Korunan alan ilan edilen yerler rantiyenin ilk hedefi haline geliyor maalesef. Rantın girdiği yerde ise ot bitmiyor. Fırtına’nın başına gelen de bu. Fırtına güzel, Fırtına nazlı, Fırtına; doğal yaşlı orman, alüvyonal bitki örtüsü, av yaban hayatı alanı, son kuzey kuşak yağmur ormanları. Vahşi doğal yaşam alanları, dağları, dereleri, çağlayanları… Doğa ile bütünleşik kendine has kültürü, yüzyılların konakları ile yerel kültürel yaşam biçimi. Hepsi bir araya gelince müthiş bir selfie dekoru… Gidip görelim kültürü. Gelenin yiyeceği lokanta, gelenin kalacağı pansiyon/otel, gelenin gideceği yol lazım. O kadar gelen çok ki… Her geçen yıl yeni bina lazım, her geçen yıl yeni bir yaylaya yol lazım. Fırtına’nın başına bu geldi. Kitle turizminin dibi sonu yok ama Fırtına’nın başı sonu belli. Uygulanan ekonomi politik usul ile rantiyenin hırsı maalesef tarihin bu döneminde bir araya geldi. Şu sıralar Fırtına’nın her bir köşesinde bir proje, bir inşaat, dere kenarlarında imar değişiklikleri, dere yataklarına müdahale, olmayacak yerlerde yollar, taş ocakları, insan eli girmemiş yerlerde sit derecelerini düşürmek sureti ile yapılaşmaya açan kararlarla tabir yerinde ise Fırtına’yı komaya sokmak üzereler. Koruma statüleri ile Fırtına Vadisi’ni yatağa bağlanmış haldeler ve izni olmadığı halde her bir tarafından bir parça kopartmaya girişilmiş durumda.
Önce belirli bir alanın SİT derecesinin düşürülmesinden başlayalım, bu alan nereleri kapsıyor, değeri nedir? Ve sonuçları neler olur?
İfade ettiğimiz üzere 1998 yılında Fırtına Vadisi doğal sit alanı edildi. Fırtına da 1. derece doğal sit alanı en büyük alanı kapsıyor. 53.337 hektar 1. Doğal sit alanı. 2. derece doğal sit alanı 934 hektar, 3. derece doğal sit alanı ise 6.226 hektarolarak işaretlenmiş paftasında. Doğal sit alanları ile ilgili karar alma yetkisi 2011 yılına kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait idi. Çoğunluğu akademisyenlerden oluşan bir yüksek kurulun ilke kararlarına göre yönetimi sağlanmaktaydı. 2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kuran 648 sayılı KHK ile Kültür ve Turizm bakanlığı yetkisindeki tabiat alanlarına dair yetki bu bakanlığa bağlandı. Bu bakanlık Çevre ve Bayındırlık bakanlıklarını bir araya getiren bir bakanlık olarak tasarlandığından bakanlığın bayındırlık tarafı çevrenin önüne geçti. Ne oldu ise ondan sonra olmaya başladı zaten. Bakanlığın bayındırlık tarafı korunan çevre alanlarını kullanım alanlarına açmak için 2012 yılında bir yönetmelik tasarladı. Yönetmelikte korunan alanlara yeni tanımlar getirerek bu tanımlanan yerlerde arazi kullanım fonksiyonunu genişletti. Doğal sit alanları yeniden değerlendirmeye tutulacak ve yönetmelikteki yeni tanımlarla yeniden tanımlanacaktı. İşte Fırtına da sit derecesinin düşürülmesi böyle gerçekleşti.
Daha önce 1. Derece sit alanı olan pek çok alan, 2. ve 3. derece sit alanına karşılık yeni tanımlarla tanımlandı. Böylece sit derecesini düşürürken bunu örtüp sözde koruma altına almış gibi göstermenin bir yolu icat edilmiş oldu. Mesela Ayder’de 1. derece sit alanına karşılık bir futbol sahası kadar olmayan bölge en yüksek koruma statüsü olan ve eski birinci dereceye karşılık gelen yeni tanımına göre “Kesin Korunacak Hassas Alan” ilan edildi. Bu alana verilen koruma statüsünün tanımına göre; alan kullanımı ve alana tüm etkilerin sınırlandırıldığı, gerektiğinde insanların bölgeye girişlerinin engellendiği, bilimsel araştırma, eğitim ya da çevresel izleme amacıyla özel önlemler alınarak korunacak kara, su, deniz alanlarıdır. Hâlbuki bu yer halen gelen kitle turistinin oturup mangal yaptığı, üzerinde horon oynadığı alan. İnsan girişine bile gerektiğinde yasak olarak tanımlanan, sadece bilimsel amaçla girilebilecek alan halen mesire alanı olarak kullanılıyor ve fakat idare tarafı çıkıp “Biz Ayder’i koruma alanı ilan ettik” diyor! Bu arada Ayder’in geri kalan koruma statüsünde eskiden 1. derece doğal sit alanı olan yerler ise yapılan yönetmelikteki yeni tanımına göre nitelikli doğal koruma alanı ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı olarak tanımlandı. Yani eski statüsü 1. derece doğal sit alanı iken yeni tanımlı koruma statüsü ile nerede ise bir yanı Kavrun Yaylası’na, diğer yanı Avusor Yaylası’na kadar olan alan 2. ve 3. derece doğal sit alanları ile eşdeğer tanımlanmış oldu. Bilmem anlatabildim mi yöntemi?
Bu alanların değeri nedir derseniz; bu alanlar Fırtına Vadisi’nin kalbi olan bölgeler. Vadinin kalbini yapılaşmaya açmışlar. Bu alanlar yapılaşmaya açıldığında vadinin kalbi durur! Fırtına Vadisi demek tam da yapılaşmaya açtıkları ve bugüne koruyabildiğimiz bu alanlardır! İşte bu yüzden bu yanlıştan derhal geri dönülmelidir. Üç beş memur ile bir kısım rant sahibin oturup verdikleri karar ile Fırtına’nın kaderi çizilemez. Bu vadinin sevenleri var. Bu vadinin sahipleri var.
"İlla Cumhurbaşkanı’nın gelip 'burayı da rezil etmişiz' mi demesi gerek!"
Vadi içerisinde hafriyat çalışmaları var ve makineler hızla çalışıp, ekosisteme zarar veriyor, bu çalışmalar neden yapılıyor?
Kitle turizmini doyurmak için lokanta, olur ki kalırsa otel ve gitmek isterse yeni yeni yollar yapmak için vadinin her tarafında bir çalışma sürüp gidiyor. Bu gidişata dur denilmez ise vadiden geriye bir şey kalmayacağını düşünmüyorlar. İlla Cumhurbaşkanı’nın gelip “burayı da rezil etmişiz” mi demesi gerek, bilmiyorum.
"Canı isteyenin canının istediğini yaptığı bir coğrafyaya döndü vadi"
Bir de Ayder yoluna bağlanacak tünel projesi var. Sadece tünelle kalacak mı yoksa devamında başka projeler de gözüküyor mu?
Kitle turizminin keyfi için yapılıyor bu yollar. Bu bir kısır döngü. Daha çok yol daha çok vadiye geliş demek. Bir süre sonra o yollarda yetmeyecek. Kesin olarak gözüken bu. Yani yeni yollar, yeni tüneller hiç bitmez bu anlayışta. Biz vadiye kontrolsüz araç girmesin. Kitle turizmi korunan alanlarda olmaz dedik. Turizm de olsun ama turistin vadiye raylı sistemle taşınması gerektiğini söyledik. Araçlarını sahilde bıraksınlar doğanın içinde raylı sistemle yaylalara kadar çıksınlar. Belli yerlerde duraklar olsun. İnsinler belli güzergâhlarda yürüsün, fotoğraf çeksin, yemek yesin dedik, belli noktalarda oteller olsun, örneklerine dünyada bakılsın dedik ama sözümüz duyması gerekenlere ulaşmıyor maalesef. Canı isteyenin canının istediğini yaptığı bir coğrafyaya döndü vadi.
"Topyekûn geliyorlar artık. Her yerdeler!"
Toki Ayder’de tuhaf bir yapılaşma gerçekleştirdi, sırada Çat Vadisi mi var?
Sıra kalmadı bana kalırsa… Topyekûn geliyorlar artık. Her yerdeler. Her yerde yapılaşma girişimlerini duyuyoruz.
Bütün bu yapılaşmaları ve geçmiş dönemdeki Yeşil Yol çalışmalarını düşündüğümüzde, Fırtına Vadisi’ni nasıl bir gelecek bekliyor sizce?
Fırtına Vadisi’ni ya koruyacağız ya da artık bildiğimiz Fırtına Vadisi kalmayacak. Durum bu noktada. Tüm yetkilileri; Çevre ve Şehircilik Bakanını da Cumhurbaşkanını da bizi duymaya çağırıyoruz. Bizler bu coğrafyanın insanlarıyız. Ülkemizin tüm dünyaya prestij alanı olarak gösterebileceği bu vadiyi korumayı çok umarım ki becerebilelim.
Fırtına Vadisi’nin ekolojik değeriDoğu Karadeniz bölgesi, Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve Bird Life International tarafından ülkemizin 100 önemli kuş alanından biri olarak da ilan edilmiş durumda. Ayrıca dağ horozu toplulukları, yöreye, dünyada korumada öncelikli 217 endemizm(yöreye özgü) alanından biri olma özelliğini kazandırmış. Dağ horozunun en önemli nüfusu fırtına Vadisi’nin çatısında yani Kaçkarlar silsilelerinde yaşıyor. Öte yandan Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), Uluslararası Bird Life ve Wetlands kuruluşları desteğinde hazırladığı raporda, bölgenin ılıman kuşak ormanlarını, dünyadaki savunmasız 200 önemli karasal ekolojik bölgeden biri olarak belirlemiş bulunuyor. Yine WWF tarafından Avrupa’nın korunması gereken 100 orman alanı (100 Hot Spots) kavramına dahil edilen 8 orman alanı ülkemizde bulunmaktadır. Bunlardan biri Fırtına Vadisi. |