“En birinci ben oldum” diyen Fırat, “Bıçaklarım” diyen Baattin ve “1 yetele” diyen Faik tiplemeleriyle milyonlarca hayran edinen çizer Uğur Gürsoy, karakterleri ve mizah dünyasını anlattı. Gezi Parkı eylemleri sırasında ortaya çıkan mizahla ilgili “Gezi’de iyi bir mizah anlayışı vardı ama daha komik olan, gençlere tutunmaya çalışan yaşlı aydının ‘artık her şeyi gençler biliyor, atın bütün sosyolojiyi siyaset kitaplarını çöpe!’ diye her şeyi de bitirmesiydi!” dedi. Gürsoy, sosyal medyadaki Facebook ve Twitter hesaplarını da artık kendisinin kontrol ettiğini belirtti.
Uğur Gürsoy’un Hürriyet’ten Sebla Koçan’ın sorularını yanıtladığı söyleşinin bazı bölümleri şöyle:
O da bir caps yorgunu
“İnternet aslında mizahın tekelini kırdı biraz. Artık senin söyleyecek komik bir tane şeyin bile olsa bunu yazacak yerin var. Mizah dergileri bakımından da, Twitter gündemde sıkıntı yaratıyor. O konu çok yorulmuş oluyor. Bir konudan sonra “caps”ler falan, çok yorum yapılıyor ve konuyu eskitiyor. Gece bulduğun espri sabah matbaaya giderken bitiyor, çoktan başka bir konuya geçmiş oluyor insanlar. Mesela kelime esprisi buluyorsan önce bir Google’a bakmak gerekiyor. Çok moral bozucu… Zaten büyük çoğunlukla o espri yapılmış oluyor çünkü binlerce kişi kendi arkadaşlarından “like” alabilmek için kafa yoruyor.”
Siz Facebook’a Twitter’a mesafelisiniz ama daha yeni Instagram açtınız.
Eşin dostun gazına geldik bakalım... O da ayrıca bir enerji gerektiriyor “Bugün Instagram’ıma ne koysam” diye... Profesyonel mizahçısın, iş yapıyorsun ve karşılığında maaş alıyorsun ya... Burada kuru kuru “like” almak çok kötü! Maaş yok bişey yok... Ona alışık değiliz herhalde. Yaşlı gibi de kalıyorsun bir yandan, hiç bulaşmazsak da olmuyor.
Duygusal Fırat’ın Facebook’ta 1 milyon 200 bin, fırlama Baattin’in ise 4 milyon takipçisi var…
Yapanları tanıyorum ve hepsi benim kontrolümde artık. Mesela Fırat’ta artık balon yazılmıyor. Baattin’de şiddet içerikli, ırkçı ve cinsiyetçi şeyler yazılıyordu. Ama artık bitti bu. Sonra onları toplamaya karar verdim çünkü başa çıkamazdım. Diğerlerini kapattım ve bunlar “resmi” oldu. Böylece konu tatlıya bağlandı.
Evli, diş hekimi ve 2.5 yaşında kız babası
Neden en başta diş hekimi oldunuz?
Karikatürcü olacağım belli değildi. Yiğit Hacettepe Güzel Sanatlar’daydı ben diş hekimliği okuyordum. Ankara’da böyle bir ortam yoktu. İstanbul’a geldim, yedi sene diş hekimliği yaptım sonra bıraktım. 30 senelik diş hekimlerini görünce, en fazla o olabileceğimi gördüm ve onu istemedim. Muayenehanemin olduğu yerde yaşlı bir diş hekimi vardı, kahverengi kalın perdelerin arkasından sokağa bakıyordu her gün. Ben de öyle ölmek istemiyorum diye birden korku geldi.
Evlisiniz değil mi?
Evliyim ve iki buçuk yaşında bir kızım var. Adı Elif…
Kız babası olmak Fırat’ı etkiliyor mu?
Yoo. Bakalım biraz daha büyüsün. Ama ben erkek çocuk istemezdim. Nasip tabii… Erkek çocuk bana biraz itici geliyordu, ergenlikte özellikle kendimden biliyorum. Kendim gibi bir çocuğum olsun istemezdim, evin içinde bağırıyor, kapı çarpıyor falan çirkin bir şey. Kız çocuk en azından alımlı, şirin falan. Kız daha güzel geçiriyor hayatını, erkek çok bocalıyor ve sosyal zekâsını bir türlü oturtamıyor.
Fırat’ın yaşı hiç büyüyecek mi?
Hiçbir çizgi karakterin büyüdüğünü görmeyiz. Fırat da büyümez. Bir de Fırat’ın hangi zamanda olduğunu bilmeyiz. 80’lerde de olur şimdi de. Bazen onu bilgisayarla da çiziyorum, bir keresinde Tahsin’le Google’dan “külotsuzluk” diye arama yapmışlardı!
'Gezi mizahından daha komiği yaşlının gence tutunmasıydı’
Geçen sene Gezi Direnişi döneminde yapılan mizah anlayışı çok iyiydi ve mizahçılar da gaza gelmişti. Mizah dergilerinin bu anlayışı beslediğini düşünüyor musunuz?
Gezi’de iyi bir mizah anlayışı vardı ama daha komik olan, gençlere tutunmaya çalışan yaşlı aydının “artık her şeyi gençler biliyor, atın bütün sosyolojiyi siyaset kitaplarını çöpe!” diye her şeyi de bitirmesiydi! Onla ülke nasıl yöneteceğiz, sokaktaki yazı bu yani! Duayen gitti gençlerin peşine takıldı. Yıllardır “Ortadoğu politikası” derken birden “gençler bir harika” demeye başladı. Abi, sen de vardın? Onlar da var tamam da, sen de devam et yani… Neden geldin yanımıza? O dönem Taksim’de Vendetta maskelerine yüksek belli kotuyla bakan da vardı, Testere maskesi de var onun yanında. Vendetta’yı yeni öğrenmiş, Testere’yi hiç bilmiyor. Ama alıp takan oldu “heyo” diye. “Gençler biliyor doğrusunu” diye sırf! Tarihin hiçbir döneminde yaşlı gencin ağzına böyle bakmamıştı.
Uğur Gürsoy’un ünlü karakterleri
Fırat: “Enneeeeeem”, “En birinci ben oldum”, “ repliklerini gençliğin diline dolamış olan sevimli karakter. Uğur Gürsoy’un en ünlü tiplemesi.
Baattin: Fırat’ın mahalle arkadaşı. Hayat onu erken büyütmüş, kendisine büyük gelen ayakkabıları, ani arızaya bağlaması ve “pıçaklarım” repliğiyle Uykusuz’un sosyal medyaya armağanı.
Faik: Darboğazdan hiç çıkamayan, hep “1 yetele” ile yaşayan sakallı ve naif, herdaim fakir. “Pardon, geçen ay bir topkek ayırtmıştım, onu bekletebilir miyiz, başka yere ödemelerim çıktı da…” diyor.