Oyuncu Vatan Şaşmaz’ı İstanbul Beşiktaş'taki Conrad Otel'de öldürüp intihar eden Filiz Aker’in arkadaşı Sevilay Öztürk, “Filiz, Edi ve Jozi’den söz etti. ‘Benim üzerimden ülkeye para getiriyorlar. Bana da komisyon veriyorlar’ dedi. Hayatta bir amacı kalmamış, tükenmiş bir kadından söz ediyoruz. Belki Vatan’ı da kendi sonuna alet etti. Belki de büyük bir finalle gitmek istedi” dedi.
Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman’a konuşan, eski manken Filiz Aker’in 20 yıllık arkadaşı Sevilay Öztürk, “Aker’in Vatan Şaşmaz ile çocuk yapmak istediğini, ancak Şaşmaz’ın, ‘Aramızda yaş farkı var, olmaz!’” dediğini belirterek, “Bunlara kırıldığını biliyorum. Bir erkekten duymayı istemeyeceğiniz şeyler. Vatan da kendine göre haklı. Filiz üzüldü fakat hayat da devam ediyordu. Öyle kendini kahretmedi” ifadelerini kullandı.
Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman’ın Sevilay Öztürk ile gerçekleştirdiği röportaj şöyle:
Sevilay Öztürk...
Namı diğer, kilit kadın.
Filiz Aker’in Vatan Şaşmaz’ı ve kendini öldürmesinden sonra herkes konuştu.
Aker’in 20 yıllık arkadaşı, Sevilay Öztürk hariç.
Marmara Üniversitesi, Basın Yayın, Radyo-TV Bölümü mezunu. 1996 Türkiye güzellik kraliçesi. Filiz Aker’in ölüme doğru giden hayatını adım adım anlatıyor. İki insanın artık hayatta olmadığı bir olayın tüm gerçeğini bilebilmek mümkün değil. Herkesin bir fikri var: Sebebi para diyen, aşk diyen...
Sevilay Öztürk’ün bakış açısını da okuyun. Bakalım sizin fikriniz ne olacak?
Filiz Aker’le nerede tanıştınız?
- Amerika’da. Ben küçükken TRT Gençlik ve Halk Oyunları Topluluğu’ndaydım. Türkiye’yi temsilen Amerika’ya gittiğimizde, bizi koruyucu ailelere verirlerdi. İşte o koruyucu ailemi çok sevdim ben, onlar da beni. Sonradan her sene gittim yanlarına. Hâlâ evlerinde bir odam var. İşte onlar, “Burada, New Jersey’de çok sempatik, hayat dolu bir Türk kadın var, seni de tanıştıralım” dedi. Öyle tanıştım Filiz’le. 1996 yılıydı. Ben de o yıl Türkiye güzeli seçilmiştim. Filiz Manhattan’da, manzaralı çok güzel bir evde yaşıyordu. 8-10 yıldır beraber olduğu Arap asıllı bir işadamı sevgilisi vardı. Filiz’e büyük paralar verdiği doğru.
Aker’in sizi okuttuğu, eğitim masraflarınızı karşıladığı doğru mu?
- Hayır. Tamamen yalan. İngilizcem zaten gayet iyi. Dil okuluna gitmem için bir sebep yok ki. Ayrıca 2004’te, erkek arkadaşımla Manhattan’da yaşadım. Nişanlaydık, evlenecektik. Masraflarımı haliyle o karşıladı. Niye Filiz karşılasın? Herkes bir şey söylüyor. Ben Filiz’in manevi kızı filan değilim. Evlatlığı da değilim. Çok şükür, anne-babam sağ. Kimsenin parasına puluna da ihtiyacımız yok. Üç tane abim var, üçü de üniversite mezunu, hepsi bir yerlerde müdür ve yönetici olarak çalışıyor.
"Vatan'la Polat Tower'ın asansöründe tanışıyorlar"
Peki nereden çıkıyor bu laflar? Hep parayla ilgili bir meseleler anlatılıyor.
- Bilsem... Ben de dehşet içinde takip ediyorum. Evet, ben oranın en güzel okullarından birine gittim. Okulumu da kendim seçtim. Ama ABD vatandaşı olan nişanlım ödedi. Ancak alkol sorunu vardı. Onu aşamayınca ayrıldık, 2006’da Türkiye’ye döndüm.
Filiz Aker’le aranızdaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?
- Arkadaştık. Ben 77’liyim, o 63’lü. Ama yaşın bir önemi yok. Genç kız gibiydi Filiz. Belki de çocuğu olmadığı için. Çok enerjik, çok pozitif. Güzel yaşamayı seven bir kadındı. Müzik sever, dans eder, prosecco’lar, şampanyalar içer, güzel yerlerde, güzel yemekler yer... Hayattan keyif alan bir insandı. Ama başlarda. Sonradan bu noktalara gelmesi çok trajik, çok üzücü. Çok yalnızdı. O şaşaalı hayatının içinde yapayalnızdı.
Vatan Şaşmaz’la nasıl tanışıyorlar?
- Vatan’ın askere gitmeden önceki döneminde, kısa süre beraberlikleri oluyor. İkisi de Polat Tower’da yaşıyordu. Asansörde filan, bir yerlerde tanışıyorlar. Çok seçici bir kadındı Filiz, hatta tutucu. Öyle önüne gelenle birlikte olacak bir kadın değildi. Güzel adam severdi, Vatan’ı da beğeniyordu. Vatan o dönem bekâr, Filiz de öyle... Görüşmeye başlıyorlar ama öyle göz önünde değil. Çoğunlukla evde vakit geçiriyorlardı. Filiz çocuk yapmak istedi, yaşı geçiyordu. Ama Vatan, “Aramızda yaş farkı var, olmaz!” demiş. Bunlara kırıldığını biliyorum. Bir erkekten duymayı istemeyeceğiniz şeyler. Vatan da kendine göre haklı. Filiz üzüldü fakat hayat da devam ediyordu. Öyle kendini kahretmedi.
"Filiz Aker'in parası nasıl battı?"
Filiz Aker’le aranızda nasıl bir para ilişkisi vardı?
- Bizim aramızda hiçbir zaman para ilişkisi olmadı.
Onu batıran borsacılarla tanıştıran, Vatan Şaşmaz’la birlikte sizmişsiniz deniyor.
- Alakası yok. Ben 2007-2008’de özel bir bankanın CEO’suyla çıktım. Bir yerlere gittiğimizde, Filiz’i de alıyorduk yanımıza. Çünkü sosyal, eğlenceli biriydi. Beşiktaş’taki Vogue’da buluştuk bir gece. Erkek arkadaşımın yanında bir bankacı daha vardı. Galiba Kıbrıslıydı. Orada, bu adam ve Filiz, birbirlerine telefonlarını alıp vermişler. Sonrasında Filiz, o adama güvenip yatırım yapmış. Ama bundan benim de, erkek arkadaşımın da haberi yok. 100-150 bin dolar kaybetmiş orada. Belli bir zaman sonra erkek arkadaşımı aramış, “Bu parayı senin yüzünden kaybettim!” demiş. Olaydan habersiz ya, o da “Hangi parayı?” diye sormuş...
Erkek arkadaşınız kim?
- İsmini vermek istemiyorum. Hâlâ üst düzey bir yönetici. Ayrıldık, bitti gitti. Ve gerçekten hiç alakası yok. Filiz ona demiş ki, “Bir gün intihar edeceğim. Oraya da yazacağım, benim intihar sebeplerimden biri sensin!” O da şaşırmış kalmış. Zaten banka kayıtları, telefon şifreleri çıktığı zaman, her şey bence çok daha netleşecek.
Filiz Aker’in beş trilyon kaybettiği doğru mu?
- Filiz’in ne kadar parası vardı, ben hiçbir zaman bilmedim. Bunlar insanın mahremidir.
Ama Vatan Şaşmaz’la birlikte onu batıran insanlarmışsınız gibi bir izlenim uyandırıldı...
- Tamamen gerçek dışı. Ben Vatan’ı tanımıyorum bile. Sadece Facebook’tan arkadaştık. Onun üzerine de çok oynanıyor, çok üzülüyorum. Ailesi bu yüzden çok acılıdır.
"Neden şimdiye kadar konuşmadı?"
Olayda kilit isim olarak anılıyorsunuz... Öyle misiniz?
- Ben size anlatayım, siz değerlendirin. Ama bilin ki, ben o ikisinin arasındaki para mevzusunun içinde değilim.
Size televizyon kanallarından çok çağrı yapıldı. Neden şimdiye kadar konuşmadınız?
- Birincisi, çok büyük bir bilgi kirliliği var. Herkesin, kendini ortaya attığı bir yerde, kendimi doğru ifade edemem diye korktum. Bir de iş çığrından çıktı, herkes farklı bir şey söylüyor. Allah rahmet eylesin, ortada iki ölü var, yetmezmiş gibi beni de canlı canlı kadavra gibi kestiler! Ben de sonunda telefonlarımı kapattım. Siz röportaj yapmayı kabul etmeseydiniz, hiç konuşmayacaktım.
Olayın olduğu gün, “Benim tatilim bugün başladı” diye sosyal medyada paylaşım yaptınız. Bu ne demek?
- Herkesin tatili cuma günü başladı, ben ancak pazar günü arkadaşlarımın teknesine gidebildim. Bu yüzden “Benim için tatil şimdi başlıyor!” diye fotoğraf koydum. Bundan daha doğal ne olabilir? Benim fotoğrafımla, Filiz’in ölümünün ne alakası var? Saatler tutmuyor bir kere. Ben öğlen 3.00 gibi tekneye geldim, “Hadi, saçım başım dağılmadan bir fotoğraf koyayım!” dedim. Filiz ise akşam 8.00 gibi canına kıymış. Ama tabii ertesi gün bakarsan sosyal medyaya, “Birinin kendini öldürdüğü günü, diğeri bayram ilan etmiş!” dersin. Tamamen kötü niyet...
Arkadaşınız Filiz Aker’in intiharını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Beni hiç şaşırtmadı. Hatta bekliyordum. Filiz 20 yıllık arkadaşım. Özünde çok iyi bir insan. Eşi benzeri zor bulunur bir kadın. Roman kahramanları gibiydi Filiz. Fakat çok yalnız bir kadındı. Tükenmiş bir kadındı. Bu dünyada, yaşayacak hiçbir şeyi kalmadı. Maddi, manevi bitti. O da ölmeyi istedi. Hiçbir şeyi istemediği kadar. Fırsat kolluyordu. Bence ‘kapanışı’ böyle yaptı. Büyük final. Daha önce iki kere kendini öldürmeyi denedi, üçüncüde başardı. Vatan’ı da aldı götürdü yanında. Geçen sene temmuzda, ABD Miami’de intiharı denedi, yanında ben vardım. Size anlatacağım hikâye de bu...
"Vatan olmasaydı, ölümü bu kadar tantana olmazdı"
Aile nasıl bir aile? Annesini öldüren bir abi, gasptan içeride yatan bir başka abi?..
- Filiz’in annesinin, Dilek’in babası tarafından öldürüldüğünü inanın ben de bir sene önce duydum. Bunlar bizim aramızda hiç konuşulmadı. Filiz, ailesinden bahsetmeyi hiç sevmezdi. Ama şiddet ve cinayetle bu kadar iç içe bir aileden ruh sağlığı normal bir insan çıkması sanki mümkün değil. Ama Eda, Dora ve Dilek’i çok seviyor ve onlarla görüşüyordu.
Peki Vatan Şaşmaz’ı neden öldürdü?
- Ben bilemem ama bence daha derin bir sorunu vardı. Hayatta bir amacı kalmamış, tükenmiş bir kadından söz ediyoruz.
Para pul da bitmiş. Belki Vatan’ı da kendi sonuna kurban seçti. Belki de, büyük bir finalle gitmek istedi. Vatan olmasa bu kadar büyük tantana olmazdı.
Ben nereden bileceğim doğruları anlattığınızı?
- Size geçen sene intihar girişiminin ardından Amerika’daki hastanede yoğun bakımda çektiğim fotoğrafları gönderebilirim. Yayınlamayın ama. İlaçların fotoğrafını gönderebilirim. Sonra bana gönderdiği sesli mesajları da gönderebilirim...
"Filiz, 'Benim üzerimden para getiriyorlar. Bana da bir komisyon veriyorlar' dedi"
Türkiye’ye döndükten sonra nasıl şekillendi Filiz Aker’le arkadaşlığınız?
- Ben çalışmaya başlayınca bir süre görüşemedik. Bir ara aradı, “İngiltere’den bir erkek arkadaşım var. Madenci. Çok mutluyum. Tatillere gidiyorum, geziyorum!” dedi. Sonra bir daha aradı; çok mutsuz. Erkek arkadaşı İngilitere’de kazada ölmüş. Yardımcısı da kanserden ölmüş. Üstüne bel fıtığı ameliyatı oldu Amerikan Hastanesi’nde. Zor günler geçiriyordu. İşte Edi ve Jozi’den ilk o zaman söz etti.
Kimmiş onlar?
- “İngiltere’deki erkek arkadaşımın iki çok yakın arkadaşı Edi ve Jozi. Bunlarla ufak tefek işler yapıyorum. Benim üzerimden para getiriyorlar Türkiye’ye. Bana da üç ayda bir komisyon veriyorlar!” dedi. Kafam da basmaz, bir türlü anlayamadım bu iş nedir, bir tür para aklamak mı ne. Ayrıca dedi ki, “Miami’ye yerleşmeyi düşünüyorum. İstiyorsan sen de benimle gel, hem de onlarla tanışmış olursun. Benim Jozi’yle evlenme durumum var. İş evliliği...” Böyle şeyler anlattı. Ama ben Edi ve Jozi’yi hiç görmedim.
Peki niye birdenbire Edi ve Jozi’yi anlatmaya başladı?
- Belki de yalnız olmadığını vurgulamak istedi. “Erkek arkadaşım öldükten sonra bana çok destek oldular” dedi. Ama rahmetlinin adı da yok. “İngiliz” diyor. “Edi ve Jozi, şöyle bir yerde yaşıyorlar, şöyle bir aileleri var. Seni de tanıştıracağım. Miami’de rezidans yapıyorlar. Ben onların rezidansından ev alacağım. Onlara çok güveniyorum. Falan filan... “İyi peki” dedim. Ne diyeyim? Sonra tekrar belinden ameliyat oldu, bir buçuk ay daha hastanede kaldı. Ben haftanın dört beş günü hastaneye gidip geldim.
O sırada nerede yaşıyor?
- Akmerkez’de. Hatta ev sahibiyle anlaşmazlığa düştü, ben tekrar Polat Tower’dan ev tuttum ona. Evini yerleştirdim. Bu arada Edi ve Jozi hikâyeleri devam ediyor. Güya yanlarına gideceğiz ama gidemiyoruz. Sağlık sorunu yüzünden.
Peki Filiz Aker’in parası nereden geliyor?
- Geçmişte beraber olduğu Arap asıllı adamdan belli bir para almış. Demek ki yüklü miktar. Onun faiziyle geçiniyordu. Abuk subuk harcamaları olan biri değildi. Gezer tozar, belli yerlerde yemeğini yer ama o kadar. Belli markaları vardı: Escada, Cavalli. Çok bir şey almak istiyorsa, oradan alır ama üç beş parça bir şey. Son bir buçuk-iki sene, üst üste sağlık sorunları yaşayınca, ona çok baktım. Üstelik bir de evini taşıdım. Vatan Şaşmaz’la tanıştığı dönemde Polat’taki ev kendinindi, bu sefer kiraya çıktı.
"Çöküş dönemi geçen yıl başladı"
Kiralık eve taşındıktan sonra hayatında bir değişim oldu mu?
- Meğer bu son dönemler onun çöküş dönemiymiş. “Biraz iyileşeyim New York’a gidelim” dedi. Güya Edi ve Jozi ile konuşuyor, hep bana selam söylüyorlar. Ama hiçbir zaman benim yanımda onlarla telefonla konuşulduğuna tanık olmuyorum.
Gittiniz mi New York’a?
- Evet. 2016 nisandı. Hatta, 5 Nisan benim doğum günüm. “Ah bak, doğum gününe denk geliyor, Plaza Otel’de yemek yeriz. Sen biletleri al, internet bankacalığı filan bilmiyorum ben, ben sana nakit veririm” dedi. Hemen de verdi parasını. New York’ta, 5. Cadde’ye çok yakın bir otelde kalacağız, “Oteli sen öde, ben sana nakit ödeyeyim. Çünkü sen internetten yatırıyorsun!” dedi. Arkadaşları Edi ve Jozi gelecek diye bekliyoruz. Sonra onlarla Miami’ye geçeceğiz. Ben tabii o sırada kendi arkadaşlarımı görüyorum, dışarı çıkıyorum, Filiz’in ağrıları var, bütün gün otelde kalıyor. “Madem arkadaşların çabuk gelemeyecekti. Neden bu kadar erken geldik?” diyorum. “Az kaldı, gelecekler” diyor. Sonra biri aradı, bir erkek sesi. Edi ve Jozi’nin anneleri evde düşmüş, beyin kanaması geçirmiş, ölmüş!” Onu haber veriyor. Haydaaa! Gelemiyorlar.
Peki ne yaptınız?
- Apar topar İstanbul’a döndük. Filiz, dönünce bana olan yedi bin dolar borcunu hemen verdi. Aradan 6-7 ay geçti, Edi ile Jozi’nin moralleri çok bozukmuş, psikolojik tedavi görüyorlarmış, bunları anlatıyor.
Niye anlatıyor bunları size?
- Filiz’in çok yakın arkadaşları oldukları için. Yeni hayatına Miami’de başlayacakmış, Jozi ile evlenecekmiş, hatta ben nikâh şahidi olacakmışım! Bu arada evini kapattı, eşyalarını topladı, yeğenlerine verdi. Ben yine 15 gün ona baktım. Dizlerinde çok ciddi bir rahatsızlık vardı, yürüyemiyordu.
"Miami'deki suitte, 2016 yzaında intihara kalkıştı"
Vatan Şaşmaz’dan bahsediyor muydu bu son senelerde?
- Hayır, hiç. Sadece, “Vatan evlendi, haberin var mı?” dedim. Yoktu. Resimleri gördü, bir bozuldu. “Amaaan boş ver, herkes kendi hayatını yaşıyor!” dedim. Geçiştirdik.
Sonra Miami’ye gittiniz mi?
- Evet, 2016 yazında... “Miami’de evi vardı, Sevilay da her sene giderdi” filan diyorlar ya, yalan, hiç evi olmadı. Önce Palm Beach’de bir otelde kaldık bir hafta, Filiz ödedi. Sonra Bal Harbour’daki Ritz Carlton’a geçtik. Suit istedi ama nasıl pahalı, bir geceliği 400 dolardan başlıyor. “Boş ver, Edi ve Jozi gelecek nasıl olsa. Benim onlarda param var. Sen öde, onlar gelince ben sana takdim ederim!” dedi. E, her zaman sözünde durmuş bir kadın. Bu konularda da ne kadar titiz olduğunu biliyorum. “Tamam” dedim. Onlar gelene kadar biz keyif yapalım istiyor. Kadının bir yere kaçacak hali de yok. Biz o otelde tam 3 hafta kaldık.
N’apıyor bu arada Filiz Aker?
- Hiçbir şey! Odadan sadece Instagram’a fotoğraf koymak için çıkıyor. Sigarası, içkisi, ilaçları, bütün gün odada...
"Filiz'i yatak odasında, yerde yatarken buldum"
Siz bütün anlattıklarına inanıyor musunuz?
- Artık neye inanacağımı şaşırdım. Ama bir şey de söyleyemiyorum. Bir tarih verdi. O tarihte gelecekler. Kilitlendik bekliyoruz, artık o tarihte ne olacaksa olacak.
Fotoğrafı yok mu bu Edi ile Jozi’nin? Niye sormuyorsunuz?
- Sordum. “Şuna benziyor, buna benziyor. Tanışınca göreceksin zaten” diyor. “Evleri ne tarafta?” diyorum. “Sürpriz” diyor. Bir tuhaflık olduğunu seziyorum ama olay öyle bir noktaya geldi ki, bırakıp da dönemiyorum. Bu arada Filiz feci içiyor. “Bak” diyorum, “Ağrı kesici ilaç alıyorsun, bu kadar içme!” Üç haftanın sonunda dedi ki, “İstanbul’dayken benimle çok görüşmek isteyen bir çocuk vardı. Şu anda Miami’deymiş, beni görmek istiyor!”
Siz ne dediniz?
- “A, ne güzel!” dedim. “Otelde mi buluşsam, n’apsam?” dedi. “Ben giderim odadan, hiç sorun değil, sen keyfine bak!” dedim. Bir fotoğraf gösterdi What’sApp’tan. Şimdi düşünüyorum da, gözlüklü bir abisi var ya, onun fotoğrafıydı ama ben abisini hiç görmemiştim ki, kim olduğunu nereden bileyim. İçimden sevindim, “Ne güzel, ona ilgi duyan biri var, hiç değilse kendini iyi hisseder!” diye. Çünkü depresyonda olduğunun farkındayım. Hemen kendime küçük bir çanta hazırladım, aynı otelde başka bir oda tuttum. Akşama misafiri gelecek diye de birlikte hazırlık yaptık. “Çok heyecanlıyım” diyordu, ben de ona moral veriyorum. Odadan çıkarken baktım ki içiyor. “Bak” dedim, “Saat daha çok erken, adam gelmeden sarhoş olma!” “Yok yok, olmam!” dedi. “Beni sabah erkenden arama. Biz sabaha kadar sohbet ederiz. Sen alışveriş merkezi filan dolaş. Ben uyandığımda sana haber veririm, konuşuruz!” dedi. “Tamam” dedim, “Siz keyfinize bakın!”
Saat kaçtı?
- Akşam yedi buçuk filan. Odama gittim. Kitap okudum, film izledim, 12.00 gibi yattım. Ertesi gün öğlen 12:30 gibi otelden çıkarken, sesli mesaj attım, “Filizcim, her şey yolunda mı? Ben çıkıyorum, umarım gecen güzel geçmiştir” diye. Saat 1.00 oldu, 3.00 oldu, 5.00 oldu, ses yok. Akşam 6.00 gibi odanın kapısını tıklatıyorum. Ih ıh. “Neyse, biraz daha uyusunlar!” dedim. Oldu akşam 9, odanın kapısını çalıyorum, yine ses yok. 10.00 gibi resepsiyona gidip yardım istedim. Baktık, yatak odasının kapısı da kilitli, “Bir terslik var!” dedim. Kapıyı bir açtılar, Filiz yerde, ağzından köpükler çıkıyor... Elim ayağım boşandı, hemen 911’i aradık, polis geldi, aynı anda da ambulans...
Peki misafir?
- Odada kimse yok, izi de yok. Gasp veya hırsızlık da yok. Hastanede anlamaya çalışıyorlar, bu kadına ne olmuş diye. “Sakinleştirici bir ilaç kullanıyor muydu, hayattan bezmiş miydi, hiç intihar etmeye çalıştı mı?” diye sordular. “Miami’ye yeni bir hayat kurmak için geldi ama bilemiyorum” diye geçiştirdim. Fakat Filiz’in fotoğrafını çekip, “Teyzeniz bu durumda! “ diye Dora ve Dilek’e attım.
"Parasızlıktan, üç gün sonra hastaneden kaçtık"
Korkmadınız mı?
- Korkmaz olur muyum? Ömrümden ömür gitti. Bu arada başka bir derdimiz de var... Hastane parasını ödeyecek durumumuz yok.
E, ne yaptınız?
- Üç gün sonra hastaneden kaçtık. Bindik taksiye gittik. Otele de dört-beş bin dolar borcumuz birikmiş. Yukarı çıkabilmemiz için asansör kartının aktive olması gerekiyor. Yaşadığımız sıkıntıyı anlatamam. Ama nasıl olsa arkadaşları gelecek, ben de paramı alacağım diye düşünüyorum. Filiz, yeğeni Dora’yı aradı, o da 10 bin lira mı ne yolladı. Sonra Filiz demesin mi, “Edi ve Jozi beni aradı. Çok üzülmüşler başıma gelenlere. Beni acilen New York’a çağırdılar. Toplantı yapacağız. Sonra onların uçağıyla Miami’ye döneceğiz!”
Siz ne dediniz?
- “Sen benimle dalga mı geçiyorsun! Ben adamları tanımıyorum. Burada ortada kaldım. Ben niye seninle geldim ki!” dedim. O da “Sen beni yalancılıkla mı suçluyorsun?” dedi. “Zaten sakinleştirici gibi bir şeyler içmişsin!” dedim. “Hayır, ben intihar etmedim!” dedi. “Hem sen benim ilaçlarımı nereye sakladın?” dedi. “Saklamadım, görmedim bile!” dedim. Resmen aptallaştım. Son 300 dolarla bir New York bileti aldım.
Gitti mi?
- Evet, gidiş o gidiş. Yeğeni aradı. “Sevilay beni birileri aradı Edi mi Jozi mi ne? Teyzem New York’ta fenalaşmış, onu alıp Londra’ya götürüyorlarmış! Sen Filiz’in eşyalarını alıp Türkiye’ye dönecekmişsin!” dedi.
"Bana ABD seyahatinden 20 bin dolar borcu vardı"
Siz ne yaptınız?
- Sinir içinde eşyalarını toplamaya başladım. Benim kartlarım kullanıldı, borç benim üzerimde, ne gerçek ne değil bilmiyorum. Bir baktım, Cavalli elbiselerden birinin hurcunun içinde bir torba var. Açtım, 300-400 hap. Elim ayağım titremeye başladı. Biz Türkiye’den bu haplarla mı çıktık? Hemen fotoğraflarını çektim, dahiliye uzmanı bir arkadaşıma yolladım. Allah’tan hemen cevap geldi: “Bir tür sakinleştirici. 40 yılda bir alınırsa rahatlatır ve uyutur. Ama bağımlılığı çok kötüdür, bırakması eroin kadar zordur!” yazmış. Hemen hepsini tuvalate döktüm. İlaçların fotoğraflarını yeğenlerine de yolladım ve Türkiye’ye döndüm. Aramaya başladılar, “Teyzem eşyalarını istiyor!” “Eşyalarını istiyorsa, önce benim paramı versin!” dedim. Fakat sevimsiz sevimsiz sesli mesajlar yollamaya başladı.
Kaç para borcu vardı?
- 20 bin dolar. Bence parası yoktu. Olsa verirdi Filiz. Bir ara hakaretler de etti, silahlı fotoğraflar yolladı. “Parasını verme bahanesiyle onu çağırıp beynine sıkacağım!” demiş yeğenine. İlaçların fotoğrafını ailesine gönderdim diye de düşman oldu bana. Birinci intihar girişimde Dora kurtarıyor, ikincide ben kurtardım, üçüncüde gitti...
"Bence Edi ve Jozi hayali karakterlerdi"
Sonra hiç görüştünüz mü?
- Hayır. Ben savcılığa gittim, şikâyetçi oldum ama sonra paradan puldan da vazgeçtim. Bence bankada hiç parası kalmadığı için Miami’ye gitti. Orada ölmeyi istedi, bir suit’de. Havalı bir son olsun istedi. Bana da güvenirdi. “Sen çok beceriklisin!” derdi. Şahsi kanaatim, kendini öldürecekti, ben de sonraki durumu toparlayacaktım. İngilizcem de iyi, cenazesini buraya getirecektim filan.
Mezarı da hazırdı zaten. Bütün bu işleri halledebilecek biri gerekiyordu ona. Ama olmadı, ölümden kurtuldu, bu da hoşuna gitmedi.
Edi ve Jozi hayali karakterlerdi, öyle mi?
- Bence öyle. Burada çok ciddi bir dram var. Bir insanın bitişi, yok oluşu var. Hep çok gururlu bir kadın oldu. Dışarıya hiç problem yansıtmadı. “Benim o şaşaalı hayatım devam ediyor, çok iyiyim, çok mutuyum!” mesajı verdi.
Peki döndükten sonra evi de yok, nerede kaldı?
- Kardeşi Eda’nın evinde. Yeğeni Dora evlendiği için onun odası boşalmıştı, oraya yerleşmiş. Bunu duyunca da çok üzüldüm. Çünkü Filiz rezidanslarda yaşamış bir kadın, lüks seven, lükse alışık. Yedirememiştir bunu kendine. Bir yıl boyuncu yoktu zaten ortalıkta. Sosyal medyaya da fotoğraf koymadı. Mücevherlerini satarak bir dönem daha ayakta kalmıştır.
Peki Vatan?
- Valla, Vatan’a çok yazık. Aralarında bir para konusu var mıydı, yok muydu inanın bilmiyorum. Ama bence aşk meselesi değil!
Vatan tarafından dolandırılan kadın imajı çizildi.
- O kısmı bilmiyorum. Ama aşk maşk değil. Ben size Filiz hakkında bildiklerimi anlattım...