Gündem

Gazze için çadır eylemleri Türkiye'deki üniversitelere de sıçradı; “Enternasyonel dayanışmayı büyüteceğiz"

Eylemler Özgür Üniversite Hareketi tarafından düzenleniyor

08 Mayıs 2024 10:00
Can Öztürk

Can Öztürk/T24

Amerika ve Avrupa’daki çeşitli üniversitelerde başlayan Gazze'ye destek çadır eylemleri etki alanını giderek genişletiyor. Eylemler Türkiye’deki üniversitelerde baş gösterdi. Geçen hafta Özgür Üniversite Hareketi tarafından İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde çadır eylemleri başlatıldı. Hareket, temsilcilerinin bulunduğu üniversitelerde çadır sayısını arttırmak isterken, eylemlerin Türkiye'de nasıl bir ivme kaydedeceği ilerleyen günlerde kendini gösterecek. Özgür Üniversite Hareketi sorumluları; Sümeyye Şen ve Ege Can Özgür başlattıkları çadır eylemlerini T24'e anlattı.

Vietnam Savaşı'nın hemen ardından başlayan 68 hareketleri ile paralellik gösterdiği düşünülen çadır eylemlerinin, Türkiye'de de yayılacağı düşünülüyor. Kampüs çimlerine yerleştirilen çadırlar şimdilik "Yaşasın Özgür Filistin"  pankartlarıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte binasının avlusu ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kampüsü orta bahçe alanında bulunuyor. Çadırlarda 1 Mayıs'ta gözaltına alınanların serbest bırakılması için de destek pankartları bulunuyor. Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "hak ihlali" kararına karşın İstanbul Valiliği'nin Taksim'e çıkmaya izin vermediği 1 Mayıs'ta ve sonraki günlerde yapılan ev baskınlarında 49 kişi tutuklanmıştı. Sümeyye Şen'in aktardığına göre, Özgür Üniversite Hareketin'den 1'i İTÜ, 1'i Boğaziçi ve diğer 2'si YTÜ'den olmak üzere 4 kişi tutuklandı.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi'nde birer çadır kuruluyor, yapılan basın açıklamaları ile Özgür Üniversite Hareketi'nden tutuklanan 4 arkadaşlarının serbest bırakılması için direnişlerini sürdürüyorlar. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) sorumlusu 1 Mayıs'ta göz altına alındığı için orada çadır kurulamadığını belirten Sümeyye Şen, yakın zamanda İTÜ'de de tekrardan çadır eylemlerine devam edeceklerini ve direnişlerini diğer üniversiteler aracılığı ile de yayacaklarını belirtti.

Okul yönetimi nötr yaklaşıyor

Öğrencilerin toplu bir şekilde eylem yapmasına karşı nötr bir yaklaşım ortaya koyan okul yönetimleri hakkında konuşan Özgür Üniversite Hareketi İstanbul Üniversitesi sorumlusu Ege Can Özgür, “Bugün eylemin 4. günü, okul yönetimi tarafından zaman zaman ikna çalışmaları yürütülmeye çalışıldı. Yönetim, kendilerinin de Filistin'i desteklediğini fakat eylem için izin almamız gerektiğini sürekli olarak belirtti. Biz de ısrarla Filistin'le dayanışmak için izin almamamız gerektiğini belirttik. Fakat sonrasında sürekli uyarılarda bulundukları için mecbur temsili bir dilekçe verdik” dedi.

Özgür Üniversite Hareketi Yıldız Teknik Üniversitesi sorumlusu Sümeyye Şen de konu ile alakalı, “Çadırımızı açtıktan sonra ‘Yıldız Dayanışması’ sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulunduk. Paylaşımı gören güvenlik amiri yanımıza geldi. Fakat bir şey yapamadı çünkü kendisi ile görüştüğümüzde büyüyen direniş ve Filistin desteklerinden bahsettik. Bugün açtığımızda ise ‘amir gelmeden açmayın’ şeklinde baskıları oldu. Bu söylemleri dinlemeden çadırımızı açmaya devam ediyoruz. Okul yönetiminin bize alandayken müdahalesi zor oluyor. Genelde disiplin cezaları, soruşturmaları yönünde ilerleyen süreçlerde yaptırımlar uyguluyorlar" ifadelerini kullandı.

Daha akademisyenlerden somut bir destek görmediklerini belirten Ege Can Özgür, “Akademisyenler arasında ziyaret edenler oldu. Fakat bu ziyaretler destek anlamında değil de daha çok ne yaptığımızı sorgulamak üzerineydi. Uzun uzun yanımızda durup destek vererek fotoğraf çekilme gibi durumlar olmadı. Bizim üniversitemizde akademisyenler genelde bu tarz konularda hep çekingen bir tavır alıyorlar” sözlerini kaydetti.

"Bu durumda eylemlere devam etmek gerekiyor"

Türkiye-İsrail ticari ve askeri ilişkileri konusunda konuşan Sümeyye Şen, “İlk etapta ticari ilişkilerin kesilmesi yönünde çok fazla eylem yapıldı. Bu durumda hükümet bir ilişkisi olmadığını açıklamıştı. İsrail’e içlik gönderildiğinin ortaya çıkmasıyla Furkan Bölükbaşı gibi yandaş sayfalar, bir ülke ile ticaretin kesilmesinin kolay bir iş olmadığı üzerine açıklamalar yapmıştı. Yapılan eylemler sonucunda  ticareti sınırlandırdıklarını açıkladılar. Askeri tarafta ise bir yardım yapmadıklarını iddia ediyorlar. Bizim dün Kürecik Üssü'nde olmamızın sebebi de buydu aslında. Orada kullanımda olan üs İsrail’e hizmet ediyor. Bizim ilk talebimiz İsrail ile bütün ilişkilerin kesilmesi yönündeydi. Bu durumda eylemlere devam etmek gerekiyor” dedi.

"İki yüzlülüklerini göstermiş oldu"

Hamas’ın Mısır’da kabul ettiği ateşkes sözleşmesi hakkında Ege Can Özgür, “Bugüne kadar yinelenen ateşkes söylemleri zaten hep direnişi bastırmaya yönelikti. Bu da tabii ki Filistin direnişinin işine yaramayan ve zarar veren bir durumdu. Fakat dünkü süreçte Batı medyasında sürekli Filistin’in ateşkes yanlısı olmadığı vurgulanırken bu sefer zıt bir durum ortaya çıktı. Direnişçilerin kabul edebileceği şartlarda sunulan ateşkesi bu sefer İsrail devleti istemedi. Bu iki yüzlülüklerini de göstermiş oldu aslında" yorumunu yaptı.

Anlaşmayı barışa giden süreçte önemli bir basamak olarak değerlendiren Sümeyye Şen, “İlk etapta Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yaptığı açıklama direniş üzerineydi. Sonrasında Hamas bir açıklama yaptı. Bu açıklama İsrail’de bulunan savaş karşıtı halk üzerinde önemli bir etki bırakmış oldu. Hamas’ın uyguladığı revizeler ile ise İsrail’in asla kabul etmeyeceği bir anlaşma oldu. Ama şu noktada ateşkesin Filistin halkının yaşayabileceği isteği üzerine düzenlenmesi önemli bir adım oldu” ifadelerini kullandı.

"Ortak bir zeminde buluşmak gerekli"

Türkiye’deki Filistin dayanışmasının bölünmemesi gerektiğini, bu direnişte olan herkesin birleşmesi gerektiğini vurgulayan Sümeyye Şen, “Önce Türkiye’deki kitlesel eylem eksikliğine dair birkaç şey söyleyebilirim. Yeni milliyetçilik denilen bir akım yaratılıyor. Filistin'deki durumu incelediğimizde ise konunun bu olmadığının anlaşılması gerekiyor. Bu noktada da sol olarak, yaptığımız eylemler ile etki etmeye çalışıyoruz. Diğer noktada ise din kardeşliği üzerinden destekler bulunuyor. Bu destekçiler ile de yan yana gelerek ortak zeminde buluşmak direnişe güç verir. Buradaki ortak zemin ise Filistin halkı oluyor tabii ki. Bizim ortaklaşma konusunda bir sıkıntımız yok. Bir ötekileştirmeye girmeye de gerek yok" dedi.

1 Mayıs'ta tutuklananlar için de pankart açıldı

"Kürecik Üssü ve İncirlik Üssü de emperyalizmi temsil ediyor"

Geçen gün Kürecik Askeri Üssünde Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yürüyüş yaptıklarını söyleyen Sümeyye Şen, “Türkiye’nin NATO üyeliği birer maşa konumunda. Türkiye’nin NATO’dan çıkması yönündeki ifadelerimizi tekrarlıyoruz o nedenle. NATO’dan çıkması gerekiyor ki emperyalizme karşı verdiğimiz savaşı bu topraklarda sürdürmeyelim aslında. Kürecik Üssü ve İncirlik Üssü de emperyalizmi temsil ediyor aslında. Bu noktada ise günümüzde tüm işlevi İsrail’i korumak olan Kürecik Üssü konusunda Malatya’daki halk da bu üsten rahatsız" görüşünü ifade etti.

"Hükûmet bu sembolleşmenin yankı uyandırarak büyümesinden korkuyor"

Dayanışmalarda oluşan sembollerin öneminden bahseden Ege Can Özgür, “Dünyada bu şekilde yayılan semboller oluyor. 68 döneminde de vardı. Bugün damacana sembolü de bizim için böyle bir yerde duruyor ve çok korkuyorlar bu durumdan. Hükûmet bu sembolleşmenin yankı uyandırarak büyümesinden korkuyor. Dolayısıyla da onlar bunun potansiyelini görüyorsa, biz gerçekten bu potansiyeli uyandırabiliriz diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Filistin direnişinin sembollerinden biri haline gelen damacana ile alakalı “1 Mayıs’a giderken aslında ABD’deki arkadaşlarımızdan gördüğümüz damacana dikkatimizi çekti. Savunma damaca ile yapıldı. Direnişimizi karşılıklı öğrenerek büyütüyoruz. Bu damacana ile ABD’de direnen arkadaşlarımızı selamlıyor, enternasyonel dayanışmayı büyüteceğimizi söylüyoruz” ifadelerinde bulundu.

"Ne olacağını bilemiyoruz"

Amerika’daki üniversitelerde başlayan sonra Avrupa’ya ve Türkiye’ye de sıçrayan çadır eylemlerini, 1968 yılındaki Vietnam Savaşı karşıtı eylemler ile karşılaştıran Özgür Üniversite Hareketi sorumluları, bulunduğumuz noktada geçmiş dönemlerdeki etki dalgasının yakalanabileceğini düşünüyor. Konu hakkında konuşan Ege Can Özgür, ”Bizim öngörümüz eylemlerin yayılacak ve büyüyecek olması şeklinde. Vietnam savaşı ile ortaya çıkan bir 68 kuşağının varlığı bugüne de yansıyor. Bugün de çok kolay bir şekilde yayılma potansiyeli taşıyor. O dönemin anti emperyalist hareketi gerçekten birikerek çok büyük bir hareket yarattı. Bugün bunun potansiyelini taşıyoruz" dedi.

Potansiyelin yüksek olduğunu belirten Sümeyye Şen, “Vietnam Savaşı'na karşıt çıkan eylemler ile günümüzdeki eylemler aslında çok benzer birbirlerine. Direnişler de dalgalar halinde ülkelere yayılıyor ve yakında böyle bir direnişin başlayacağını düşünüyorum"  ifadelerinde bulundu.

1968 döneminde Amerika’da yaşamış Prof. Dr. Haluk Şahin ise, “68 yılında Fransa’da başlayan dalga Amerika’ya geçti. Türkiye ise Fransa örneğinden etkilendi. 68 yılı Ağustos ayında ben Amerika’ya giderken İstanbul Ünversitesi işgal altındaydı. Bizde de geçmişi var. Çok büyük bir haksızlık var. Fakat bu bir bahane. Asıl, huzursuzluk çok büyük. Hangi ideallerin peşinden gideceğiz? Türkiye’de günümüzdeki durumun ne olacağını bilemiyoruz. Keşke bilsek. Büyük bir sorgulamayı peşinden getireceği arada ise bir takım felaketleri de getirebileceği olasılığı olduğunu, ırkçılık ve faşizm gibi, unutmamalıyız" şeklinde günümüzdeki durumun belirsizliğini vurguladı.

TIKLAYIN - Gözaltılar da durdurmamıştı: Columbia Üniversitesi'nde Gazze için kamp kuran öğrenciler, uzaklaştırma kararına rağmen alandan ayrılmıyor

TIKLAYIN - Eray Özer yazdı: Öğrenciler Gazze’nin yanında, “demokrat” medya ise nerede duracağını şaşırmış durumda…

Vietnam Protestoları ve 68 Türkiye'si

İlk olarak Fransa’da bulunan Sorbonne Üniversitesinde ortaya çıkan 68 protestoları, dünyada Vietnam Savaşına karşı direniş dalgası yarattı. Bu dalga, Amerikan halkında hızlı bir radikalleşmeye ve kitleler halinde savaş karşıtı protestolara neden oldu. Vietnam Savaşı’na karşı örgütlenen başta üniversite öğrencileri olmak üzere Amerikan halkı, ülkelerinin Vietnam Savaşında rol almalarına karşı protestolarda bulundu. Savaş nedeniyle askere alımlara karşı çıkan öğrenciler üniversite kampüslerinde çadırlı eylemlere başvurdu. 1960’lar boyunca yaşanan Martin Luther King Jr.’ın suikaste uğraması gibi büyük yankılar uyandıran toplumsal olaylar halk arasında gerilimlere neden oldu. Nükleer silah tartışmaları, soğuk savaş süreçleri vb. nedenlerden fazlasıyla gerilen siyasal atmosfer, çeşitli ülkelerdeki halklar tarafından protestolar halinde tepkiye dönüştü. Bu eylemler; Fransa başta olmak üzere, Amerika, Brezilya, Çekoslavakya, İtalya, gibi ülkelerde yoğunlukta görüldü.

Türkiye'de de dalgalar halinde etkilerini arttıran 68 protestoları Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi devrimci bir kuşağın oluşmasına nedenleri arasında görülmekte. AISEC Protestosu olarak da bilinen, Seyfi Öztürk’ün yuhalanması nedeniyle, Deniz Gezmiş’in de aralarında bulunduğu 12 kişinin tutuklandı. Bu tutukluluk sonucu doğan tepkiler sonucu devrimci 68 kuşağının başladığı düşünülüyor.