Halktvcomtr yazarı Fikret Bila, Türkiye'de iktidarın, asker, sivil bürokrasi ve siyasette kadro tasfiyesini temel politika haline getirdiğini yazdı. Bila, bu tasfiye politikasının, iktidarın atadığı ve sonradan "FETÖ'cü" oldukları anlaşılan savcılar ve yargıçlar eliyle açılan davalarla başladığını belirtti. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) süreç, 2007 yılında açılan Ergenekon davasıyla başlayıp, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarıyla devam etti.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, cezaevinde tutulan komutanların suçsuzluğu kabul edilip serbest bırakılmalarına rağmen, mesleklerinden tasfiye edildiklerini vurgulayan Bila, "Ta ki 15 Temmuz darbe girişimine kadar." diyerek sürecin dönüm noktasını işaret etti. Aynı sürecin emniyette ve yargıda da yaşandığını ve Tarikatlara, cemaatlere yakın kadroların 15 Temmuz sonrası ya yurtdışına kaçtığını ya da cezaevine girdiğini ifade ediyor.
Siyasi alanda ise Gezi ve Kobani davalarıyla muhalif isimlere karşı mahkûmiyet kararları verildiğine dikkat çeken Bila, "Gezi davasıyla, muhalif birçok isim hakkında mahkûmiyet kararları verildi. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları uygulanmadı." ifadelerini kullandı. Kobani davasında, eski HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere birçok isme verilen ağır cezaların, Türkiye'nin siyasi dengelerini nasıl etkilediği üzerinde durdu.
"İktidar yargı eliyle asker, sivil bürokraside ve siyasette kadro tasfiyesini temel politika haline getirdi.
Bu tasfiye politikası iktidarın atadığı, FETÖ’cü oldukları sonradan anlaşılan savcılar ve yargıçlar eliyle açılan davalarla başladı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) tasfiye süreci 2007 yılında açılan Ergenekon davasıyla başladı.
Balyoz ve Askeri Casusluk davalarıyla devam etti.
Bu davalar sonucunda iktidarın çalışmak istemediği komutanlar tasfiye edildi. Yerlerine yine FETÖ’cü oldukları 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle ortaya çıkan komutanlar atandı.
TSK’nın 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da iki yıla yakın cezaevinde tutuldu.
Çok sayıda general ve amiral de cezaevine konuldu.
Görevlerinden ve meslekten ayrılmak zorunda bırakıldı.
Ta ki 15 Temmuz darbe girişimine kadar.
Bu girişimden sonra cezaevinde tutulan komutanların suçsuzluğu kabul edildi ve serbest bırakıldılar.
Ancak TSK’dan, mesleklerinden tasfiye edilmiş de oldular.
Aynı süreç emniyette ve yargıda da yaşandı.
Tarikatlara, cemaatlere yakın oldukları için göreve getirilen asker, sivil kadrolar 15 Temmuz’dan sonra ya yurtdışına kaçtılar ya da cezaevine girdiler."
Yazının tamamını okumak için tıklayın.