Darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Prof. Dr. Tancan Uysal, Yeniçağ yazarı Arslan Tekin'e yazdığı mektupta "Ama gördüm ki, hayat her zaman insan yüzüne gülmüyor. Üniversitemizde rektörlük seçimleri yaklaşınca bir baktım 2 farklı rektör adayının adamlarının işbirliğiyle dinamik ve çalışkan olmam, üniversitede herkesçe sevilmem sebebiyle potansiyel rektör adayı olacağımı düşünülerek FETÖ'cu ilan edildim. Başka somut hiçbir bulgu olmadan bu iftiralarla tutuklandım" dedi. FETÖ ile en ufak irtibatımı, ilişkimi ispat ederlerse kendimi Boğaz Köprüsü'nden atarım" diyen Uysal, "Tutuklama gerekçemde ülkenin içinde bulunduğu durum ve bu müfterilerinin iftiraları vardı. Aslında hukuki olarak hiçbir anlamı olmayan bu ifadelerde 'FETÖ'cu olduğunu duydum', 'Öyle olduğunu düşünüyorum'dan öte bir şey bulunmamaktadır" ifadesini kullandı.
Uysal, "Akademisyen hekim olan ama şimdi ev hanımı hâline gelen iş için, ekmek parası için başvurduğu her kapının yüzüne kapandığını duyduğum eşim de, elde avuçta ne var ne yok satarak ailemizi geçindirmeye çalışıyor" diye yazdı.
Arslan Tekin'in "Reis! Lütfen okuyun! (2)" başlığıyla yayımlanan (30 Ekim 2016) yazısı şöyle:
"FETÖ'cü" denilip içeri atılan Prof. Dr. Tancan Uysal'ın cezaevi yönetiminin "Görülmüştür." damgası vurduğu mektubunun son bölümü:
"Çalışkan ve girişken yapımla hep dikkat çekmiş ve Kayseri'de dekan yardımcılığına ve başhekimliğe getirilmiştim. Aynı şekilde İzmir'e gelince de İzmir Kâtip Çelebi Üniv. Diş Hekimliği Fakültesi kurucu dekanlığına ve üniversitenin rektör yardımcılığına getirildim. Görev yaptığım 4 yıl boyunca ortaya konan emeklerle tüm öğretim üyelerinin sempatisini kazandım. Üniversitede bir şeyler yapabilmek için gece yarıları evime gittim. Çocuklarımın büyüdüğünü görmedim. Hem akademik, hem idarî yükün altında yıllarımı 3-4 saat uykuyla geçirdim. Halen ulusal çapta mesleğimizin tek örgütü olan Türk Ortodonti Derneği'nin yönetimindeyim. Diş Hekimliği Eğitimi Akreditasyon Derneği'nin de başkanıyım.
Ama gördüm ki, hayat her zaman insan yüzüne gülmüyor. Üniversitemizde rektörlük seçimleri yaklaşınca bir baktım 2 farklı rektör adayının adamlarının işbirliğiyle (AKP'nin iki farklı grubundan toplam 6 kişinin ifadeleriyle) dinamik ve çalışkan olmam, üniversitede herkesçe sevilmem sebebiyle potansiyel rektör adayı olacağımı düşünülerek FETÖ'cu ilan edildim. Başka somut hiçbir bulgu olmadan bu iftiralarla tutuklandım. FETÖ ile en ufak irtibatımı, ilişkimi ispat ederlerse kendimi Boğaz Köprüsü'nden atarım. ByLock programı, Bank Asya, dergi-gazete aboneliği, dernek-vakıf üyeliği, himmet, kurban hiçbir ilişkim yoktur. Tutuklama gerekçemde ülkenin içinde bulunduğu durum ve bu müfterilerinin iftiraları vardı. Aslında hukuki olarak hiçbir anlamı olmayan bu ifadelerde 'FETÖ'cu olduğunu duydum', 'Öyle olduğunu düşünüyorum'dan öte bir şey bulunmamaktadır.
Rektörlük seçimi yapılsa, ilk gününden itibaren emek verdiğim, belki de en yüksek oyu alabileceğim, üniversitemizden de eşim ve ben sorgusuz sualsiz ihraç edildik. Soruşturmayı yapan komisyonda siyasi olarak kayrılan ve/veya AKP'li yetkililerle akrabalık ilişkili olan kişilerin (FETÖ elebaşının yanında gidip bir hafta doktorluğunu yapanlar, ev taşıma sürecinde 3 ay FETÖ yurdunda konaklayanlar, Sızıntı ve Yeni Ümit dergilerinde 2014-2015 yıllarında yazıları çıkanlar) kararıyla beş parasız, aç ve açlıkta bırakıldık. Bu kişiler bu kadar açıkça, somut ve ispatlı davranışlarıyla dışarıdayken, soruyorum biz niye içerideyiz? Akademisyen hekim olan ama şimdi ev hanımı hâline gelen iş için, ekmek parası için başvurduğu her kapının yüzüne kapandığını duyduğum eşim de, elde avuçta ne var ne yok satarak ailemizi geçindirmeye çalışıyor.
Sizlerden aslında FETÖ ile alakası olmayan, sessiz çoğunluğun, 'tutuklu akademisyenlerin' ses olmanızı istiyoruz. Köşenizde bize yer vermeniz bizlere büyük destek olacak ve onurlandıracaktır. Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğünü getireceğini meydanlarda bas bas bağıranların yaptığı hukuk katliamların mağduruyuz.
Arslan Bey; / Bize sahip çıkmanız, burada birlikte aynı koğuşu paylaştığımız profesörler, doçentler, yrd. doçentler ve asistanlar, kısaca evrensel düşüncenin timsali, farklı ve özgür fikirlerin sesi olması gereken ama tutuklu akademisyenlerin sesi olacaktır. / Prof. Dr. Tancan Uysal / İzmir 1 nolu T. Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"
Reis! Allah var, insanlar bir çağrınızla sokaklarda çoğalmasaydı, "sapkınlar" darbeyi yapmış, ülkeyi uydu hâline getirmişti. "Sapkınlar" yüzünden çok insan işinden atıldı, hapsedildi. "Darbeciler"i mi cezalandırıyoruz, halkı mı? Bir düşünülmeli!