Medya

"FETÖ suçlamasıyla memuriyetten çıkarılanlar 'Ekmeğe muhtacız' diyerek fakir fukara fonuna başvurdular"

Saygı Öztürk: Yaralı askerin, üzerindeki mühimmatların çıkarılması için özellik gerektiriyor

12 Ekim 2016 13:08

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, darbe girişimi soruşturması kapsamına 'FETÖ' suçlamasıyla memuriyetten atılanların devletin yardım fonlarına başvurduğunu ileri sürdü. Öztürk, 'Fakir fukara fonuna muhtaç oldular' başlıklı yazısında "İl ve ilçelerinde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma (SYD) Vakfı'na başvurdu. 'Ekmeğe muhtacız' dedi" diye yazdı. 

Öztürk'ün Sözcü gazetesinin bugünkü (12 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Fakir fukara fonuna muhtaç oldular' başlıklı yazısı şöyle:

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğiyle suçlanıp, devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğu iddiasıyla 59 bin 897 kamu personelinin görevine son verilmişti. Bunlardan 32 bini tutuklandı. Açıkta bulunan on binlerce memur ise bekleyiş içinde… Ya atılacaklar ya da mesleklerine dönecekler.

Açığa alınanlara maaşlarının üçte ikisi ödeniyor. Ancak memuriyetten çıkarılanların durumu alabildiğine perişan… Mahkumiyet kararı aranmaksızın, rütbe/memuriyetleri ellerinden alınan kamu personelinin görev yaptıkları teşkilatta veya kamu hizmetinde bir daha istihdam edilmeleri de yasaklandı. Yetmedi, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) uyarınca Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamındaki şüphelilerin taşınmazlarına, hak ve alacaklarına el konuldu. Yani parasız-pulsuz ortadalar… Onların bu durumuyla ilgili AKP İl Başkanı'nın “ağacın kökünü yesinler” demesi de hep anımsanacaktır.

Geliri sıfırllananlara şöyle denildi

Lojmanda olan lojmandan da çıkarıldı. Kredi kartı deseniz o da yok. Peki bu durumda olanlar ne yapsın? Bazıları il ve ilçelerinde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma (SYD) Vakfı'na başvurdu. “Ekmeğe muhtacız” dedi. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun 2. maddesine göre muhtaç durumda bulunanlara sosyal yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının doğal bir sonucu bir tarafa, yasal olarak da yardım yapılabileceği, yapılması gerektiği halde, mülki amirler bunu yerine getiremiyor. Onları korkusu “Fetullahçılara, darbecilere, ya da onların yakınlarına yardım yapıyorlar” diye hedef haline getirilmeleridir.

Onlar da topu SYD Vakfı'nın bağlı olduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na atıyor. Bu konuda bakanlıktan kendilerine bir yazı gelmediğini, vermeleri halinde kendilerinin zor durumda kalacağını belirtiyorlar. Haksız da değiller. Bu konuda bazı valiliklerin, ne yapılması konusunda görüş sorduğu bakanlık yetkilileri de, şimdilik o yazılara cevap vermemeyi tercih etti.

Kamudan çıkarılanların emeklilik hakları da verilmiyor. Doktorların bile hayatlarını sürdürebilmek için yardıma muhtaç hale gelmesi Sağlık Bakanlığı'nın bir düzenleme yapmasının yolunu açtı. Müsteşar Yardımcısı İsmail Demirtaş imzasıyla valiliklere gönderilen 29 Eylül 2016 tarihli genelgede, “Kamu görevinden ihraç edilen tabip, diş tabibi ve diğer sağlık meslek mensuplarının özel sağlık kuruluşlarında istihdam edilmelerine engel bulunmamaktadır” denildi. Genelgede böyle yazıldı ama bu durumdaki sağlık personeline görev verilmesi halinde sağlık yöneticileri “başımız belaya girer” endişesiyle hayli temkinli yaklaşıyor. Sağlık Bakanlığı dışında henüz genelge yayımlayan da olmadı.

Askerin vasiyeti de var

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve 32 askeri hastanenin Sağlık Bakanlığı'na bağlanmasından sonra Güneydoğu'da askerlerin en büyük korkusu yaralı olarak oradaki hastanelere götürülmeleri durumunda, örgüt bağlantılı kişiler tarafından hastanede öldürülebilecekleridir. O yüzden, bazı askerlerin “Yaralanırsam beni devlet hastanesine değil güvenilir özel hastaneye götürün” diye vasiyet ettiklerini askerlerden dinledim.

GATA dediğiniz yer aslında askerin kozmik odasıdır, savaş hastanesidir. Burada yabancı ülkelerin devlet başkanları da gelip tedavi olur, kimsenin ruhu duymazdı. Güvenlik önlemleri eksiksiz alındığı için gelen yaralı için güvenlik, sorun olmaz. Ancak bugün farklı bakılıyor.

Kimlikleri toplanıyor

Şimdi, Sağlık Bakanlığı'nın her hastanesinin yaralıya bakması isteniyor. Çatışma bölgesinden yaralı geldiği zaman askerin, polisin, korucunun üzerindeki mühimmatların çıkarılması, korunması bile hastanede çalışanların güvenliği açısından özellik gerektiriyor. Şimdi bunların hiçbiri yok.

Askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na bağlanmasından sonra çalışanların özlük haklarına dokunulmayacağı belirtilmişti. Ancak aksamalar başladı. Merzifon Hastanesi'nde çalışan subay ve astsubayların askeri kimlikleri Hava Kuvvetleri tarafından alınmaya başlandı. Beylik silahları için sivil yurttaşlar gibi ruhsat almaları söylendi.

Gülhane'den 40 civarında asistan, uzman olacak. Bunlar Sağlık Bakanlığı'nın listesinde kurayla çoğu Güneydoğu'da görevlendirilecek. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde subay doktor olduğu bilinen birisi olarak korumasız görev yapacak. Deneyimli bir hekim, “Bunlardan birkaçının bir yıl içinde sokakta tek kurşunla infaz edileceği bizce kesindir” uyarısında bulunuyor.

Bunlar dikkate alınır mı bilemem ama böyle üzücü olayların yaşanabileceği Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a da anlatıldı. Artık ne yapılır onu da göreceğiz.