Fehmi Koru*
Gazetelerde artık yazma imkânı bulamayan bir meslektaşla konuşurken, ”Sen de kendine bir internet sitesinde yer aç, hiç değilse bir blog” tavsiyesinde bulundum. Onun da niyeti varmış. Yakınları da kendisine ”Biz sana o imkânı sağlarız” diye vaat etmişler…
Sevindim.
Bu yolun açık olduğunun bilinmesi bile, yazarlıktan başka bir mesleği bulunmayan insanlara gazeteleri çok gören zihniyeti bir kez daha düşünmeye sevk eder…
Şöyle düşünseler bile yeterli: ”Gazetelerde çok sayıda yazar arasında farklı bir renk teşkil eden bir kalemi engellemeye kalktığımda, o gider ve kendisine ait bir mecra açarsa, onu gönderdiğim için pişman olacağım bir iş yaparım…”
Olan bu çünkü; okur geliyor ve yazarını buluyor…
Çok renklilik gidince geriye bir şey kalmaz
Yıllarca çeşitli gazetelerde yazdım. Her gazetede birçok başka meslektaşla birlikteydim; beni okuyan onlara da en azından göz atıyordu. Yazarların hep birbirine benzer şeyler yazdıkları ortam bugüne ait; benim yazdığım dönemlerde aynı gazetenin yazarları arasında kalem tartışmaları bile olurdu.
İster istemez hepimizin dediklerine ayrı ayrı kulak verme ihtiyacı hissederdi okur…
Doğrusu da odur; farklı kalemlerin gazetelere sağladığı çok renkliliktir…
Çok renklilik pek kalmadı bugünün gazetelerinde… Bir sütunda okuduğunuz zaten çoğu ‘polemik’ tadı veren düşünce kırıntısının neredeyse tıpkısını, gazetenin bir başka sütununda da okuyorsunuz bugün…
Ya da okumaktan vazgeçiyorsunuz…
Her gün, her gün aynı şeyi okumaya ayıracak bol vaktiniz varsa o başka…
Kimseyi, hele kalemiyle geçinen meslektaşları küçük görmek, kınamak benden beklenmesin; çok değerli yazarlar var bugün de gazetelerin köşelerinde… Ancak tıpatıp aynı fikirde yazarları bünyesinde bulunduruyor artık gazeteler ve bu durum yazarların değil, gazete patronlarının tercihi…
Ali Bayramoğlu gibi bir yazar bile, tek-renkli görüntüye uymadığı için…
Evet, o da bugün yazamaz oldu.
Ne yapsın?
Bence o da benim gibi kendisine ait bir adreste dükkân açsın; okurlarıyla internet üzerinden buluşsun…
FKG sitemizin macerası
‘Fehmi Koru’nun Günlüğü’ (‘FKG’) adını taşıyan bu sitede yaklaşık beş aydır her gün okurlarım benimle buluşuyor. Bu sitenin varlığından, yalnızca daha önce hiç kullanmadığım Twitter hesabıma ”Belki bir şeyler yazar” diye takılmış 350 bin kadar takipçim haberdar bugüne kadar; hâlâ yalnızca onlara her gün birkaç sefer yazılarımı duyurabiliyorum.
Tabii, kendi okurlarına da duyurmaları gereken haber ve yorum özelliği bulunduğunu yazılarımda fark eden internet siteleri de alıntılar yapıyorlar; o sayede her gün hiç aksamadan yeni okurlar da kazanıyorum.
Her üç devamlı okur yanında yeni bir okur kazanıyor bu site… Hiç aksamadan…
İşin en güzel tarafı, sitenin ‘yöneticisi’ sıfatım da bulunduğu için, okurlarım hakkında anlık bilgilere de sahip olabiliyorum.
Şu anda bile kaç okur sitemde geziniyor, kaçı hangi yazımı okuyor, okurların her biri hangi ülkeden, Türkiye’deki okurların yaşadığı kentler neresi… bunları bilebilecek durumdayım.
Gelir olarak fazla bir anlamı henüz olmasa da, hangi ülkedeki okurlar kendileri için‘Google’un özel olarak ilgi alanlarından seçerek sunduğu reklâmlara sıkça tıklıyor… bunu bile izleyebiliyorum…
Sitemin okurlarının yaş ortalaması 35 ile 45 arası… Bu, aslında reklâmverenler için ‘FKG’yi olağanüstü cazip kılıyor. Benim için ise yazıcılığımı bir sınav haline dönüştürüyor…
Öyle ya… O yaş aralığındaki okurlar genellikle eğitimlerini tamamlamış, bir mesleği bulunan kişiler… O yaş aralığındaki insanlar, artık sadece kendisi ve ailesi fertleriyle ilgilenmekle yetinmez, gözünü ülkesine ve onunla birlikte kendi geleceğine de diker… Bilgili olduğu kadar meraklı, meraklı olduğu kadar da iddialıdır.
Yorumlara baktığımda da bu özelliklerini ayana beyan görüyorum okurlarımın…
Ve mutlu oluyorum.
İlk zamanlar ‘yorumlar’ konusunda hayli endişeli olduğumu itiraf etmekte bir beis yok: İnternet görüş sahipleri için olağanüstü büyük bir imkân, ancak ondan kötü amaçla yararlananlar da az değil.
‘Troller’ var, aralarından bazısı kiralık silâh gibi itibarları yerle bir etmek üzere görevlendirilmiş…
Başkalarının emrinde olmasa bile, doğuştan-kötü tipleri de bunlara eklemeliyim.
Korktuğum başıma gelmedi. Tam tersine, erkek-kadın kaliteli bir takipçi kitlesiyle birlikte götürüyoruz ‘FKG’ sitesini; ben yazılarımla, sizler de yorumlarınızla…
Her yazının sonuna bittiğini belli etmek için koyduğum ‘4 Omega’ işaretinin yokluğunu bile fark ve dert eden bir okur kitlesi…
Ne ister bir yazar bundan fazla…
Para mı?
Yazarınız hayal kuruyor…
İnanıyorum, bir süre sonra, Google her okurun ilgisini daha iyi tespit edip daha dikkat çekici reklâmlarla siteyi donatır ve bu sayede reklâmlara tıklamalar artarsa…
Tabii, bir de, donanımlı ve alım gücüne de sahip bir okur kitlesi bulunduğunu keşfeden dost firmalar da tek-yazarlı siteleri reklâm-verilebilir bulur ve kapılarını çalarsa…
Sitesinden okurlarına hitap eden yazarlar da geçimini bu yoldan sağlayabilir…
Ve başka hayaller kurabilir…
Bir süreden beri bir hayalimin peşindeyim ben de ve bunu ilk olarak sizinle paylaşmak istiyorum.
Hayalim bir internet gazetesi…
Evet, biliyorum, pek çoğunuzun esasen takip ettiği çok sayıda haber veren site var internet âleminde; bir yenisinin iştah kabartıcı görünmeyeceğinin ben de farkındayım… Ancak, hayalini kurduğum site, şimdiye kadar zaten bildiğiniz, tanıdığınız, günde birkaç kez uğradığınız sitelerden biraz farklı.
Dünyayı ayağınıza getiren… Olanları verirken ilerideki günlerde olabilecekleri de dikkatinize sunan… Sadece duyurmayı değil, eğitimi ömürlük bir çaba olarak belleyenleri sunduklarıyla doyurmayı bilen… Sanata, kültüre, edebiyata, sosyal hayat, medya ve siyaset haberleri kadar yer veren…
Böyle bir site olursa ona da uğrarsınız sanıyorum.
İştahımı kabartan ve bir süredir yakınlarımla birlikte hızlı bir hazırlık dönemine bizleri sokan, ne yalan söyleyeyim, sizlerin ‘FKG’ sitesine yorumlarınızla katkınız oldu.
O yorumlarda gördüğüm seviye…
İçinizden bazınıza sütun bile açabiliriz yeni sitemizde…
Tekrarlıyorum
Yanlış okumadınız: Bir süredir vasıflarını yukarıda özetlemeye çalıştığım türden bir site üzerinde kafa patlatıyoruz… Bir aydan beri de, kimselere duyurmadan, deneme yayınlarını sürdürüyoruz.
Fazla gecikmeden, daha bu yazıda verdiğim ‘yeni site’ haberini sizler tam hazmetmemişken, pek yakında, yayın hayatına başladığımızı duyurabiliriz.
Bu bir giriş yazısı. Bu konuda ne düşündüğünüzü öğrenmemiz için bir giriş…
Ne diyorsunuz?