Politika

Fehmi Koru: Erdoğan'ın açıklaması, MGK'dan Kuzey Irak'a "askeri müdahale" kararı çıkabileceğini akla düşürüyor

"Günlerdir referandumun yapılmaması için çaba gösteriliyor"

16 Eylül 2017 19:18

Fehmi Koru*


Bizim bazılarını fazlaca önemsemek, bazılarını da ne yaparlarsa yapsınlar küçümsemek gibi kötü bir alışkanlığımız var.

Kişisel olarak da böyle bir yanlışı sürekli yaparız, millet ve devlet olarak da.

Mesut Barzani ve Irak sınırımızın hemen ötesindeki Kürt varlığına devletin bakışında böyle bir yanlış alışkanlığın izlerini görüyorum.

Yalnız bugünlerde değil, geleneksel olarak bakışımız hep öyle olageldi.

Bir hafta sonra, 25 Eylül günü, Kuzey Irak ahalisi sandık başına gidecek ve ‘özerk bölge’nin ‘bağımsızlık’ ilân edip etmemesine dair kanaatlerini oy olarak ifade edecek.

Sular ısınıyor

Her ne kadar “Referandumdan bağımsızlık kararı çıksa bile derhal o yolda bir adım atılmayacak” dense de, referanduma yansıyacak irade kaçınılmaz olarak kendini eyleme de dönüştürecektir.

Türkiye için, bu, kırmızı çizgi ihlâli anlamına geliyor.

Günlerdir referandumun yapılmaması için çaba gösteriliyor.

Sonunda sular ısınmaya başladı.

New York’taki BM toplantısına gitmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün gece katıldığı bir TV mülâkatında, ay sonunda yapılması kararlaştırılmış MGK toplantısı tarihinin öne çekileceğini, ardından Bakanlar Kurulu’nun toplanacağını açıkladı.

Belli ki, MGK’da alınacak bir karar Bakanlar Kurulu’na onaylatılarak bir devlet kararına dönüştürülecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim bu konudaki hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu ayın 22’sindeki MGK toplantısı ve Bakanlar Kurulu sonrasında kendisi (Mesut Barzani) çok açık ve net görecektir” de dedi dün gece.

Türkiye’nin konuyla ilgili hassasiyetini şimdiye kadar fark etmemiş ve bilmiyor olabilir mi Barzani?

Elbette biliyor.

İnce hesaplar

Referandum kararı bir gece akla düşmüş ve öylesine verilmiş bir karar değildir; ayrıntılı bir hazırlık dönemi yaşandığı ve arkasının da önceden etraflıca düşünüldüğü hemen fark edilen bir projedir.

Konuya ilişkin olarak belli başlı başkentlerle görüşüldüğü ve mutabakat sağlandığı anlaşılıyor.

Yalnızca Kuzey Irak’taki yapılanmayı ‘doğal müttefiki’ sayan İsrail destekliyor görünse bile, Avrupa’nın belli başlı ülkeleri de –çoğu sessiz kalarak–referanduma karşı çıkmıyor.

ABD itiraz eder görünüyor, ama.. itirazını fazla ileriye taşımadığı da belli…

Ülke topraklarından bir başka ülke çıkarılmak istenmesine doğal olarak Irak devleti karşı çıkıyor, fakat ‘Irak Devleti’ denilecek bildiğimiz anlamda bir devlet olmadığı da ortada.

Referandumu gündeme taşıyan Barzani’nin her şeyi inceden inceye hesapladığı bu tablodan da belli.

Hesabına dahil ettiği bir başka unsur da, hiç kuşkusuz, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Dr. İbrahim Kalın tarafından ‘değerli yalnızlık’ diye adlandırılmış Türkiye’nin durumu.

Pek çok Avrupa Birliği ülkesi yanında ABD ile de sorunlar yaşıyor Türkiye ve o ülkelerin, Barzani projesine, sırf Türkiye’yi rahatsız etmek için olumlu baktıklarını söylemek dahi mümkün.

Türkiye’nin bu konuya yaklaşılırken tek sorunu sözü edilmeye değer ülkelerle sorunlar yaşamasından ibaret de değil; içeride de Barzani’yi “Tam zamanı” düşüncesine sevk edebilecek bir durum var: 15 Temmuz hain darbe girişimi…

Darbe girişimi yüzünden Türk Silâhlı Kuvvetleri olağanüstü genişlikte bir tasfiyeye uğradı.

Girişimin ardından ilân edilen ‘OHAL’den sonra hayata geçirilen uygulamalar (gazeteciler ve insan hakları örgütleri temsilcilerinin tutuklanması gibi) yüzünden dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin gizli-açık silâh ambargosuna da muhatap Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıda alıntıladığım son açıklaması, referanduma üç gün kala yapılacak MGK’dan ve Bakanlar Kurulu toplantısından çok keskin bir ‘karar’ çıkabileceğini akla düşürüyor.

“Gerekirse askeri müdahale” tarzında bir keskinlik…

Barzani Türkiye’nin iç ve dışta yaşadığı sorunlara bakıp bunu mümkün görmüyor olabilir mi?

‘Askeri müdahale’ opsiyonunun başka sebeplerle de söz konusu olmayacağı hesabını da yapıyor olabilir Barzani.

Etrafımızda yaşananlara bakılırsa ‘askeri çözüm’ çözüm değildir zaten.

Ya Türkiye’nin hesapları ne?

Referandumu iptal etmeyi veya ertelemeyi kabule yanaşmayan Barzani ve başında bulunduğu Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetimi, bunu, çok yönlü hesaplara dayandırıyor; bu besbelli.

İptal veya erteleme isteyen Türkiye’nin bunu sağlamaya yönelik hesapları ne?

Türkiye ‘Irak’ın toprak bütünlüğü’ konusunda hassas, bunu biliyoruz; ancak Şii ağırlıklı Bağdat hükümetiyle de yıldızımız tam barışık değil.

Kerkük’ün statüsü ve bölgede yaşayan Türkmenlerin durumu da Türkiye için önemli; ancak eskisi kadar güçlü biçimde “Kerkük bir Türkmen kentidir” tezini savunamıyor Türkiye, çünkü zaman içerisinde ilin demografik yapısı değişti.

Aslında tek yol, yıllar öncesinden başlayarak izlenmesi gereken, bölgedeki Kürt varlığıyla birlikte karar vermeyi mümkün kılacak bir yakınlaşmayı sağlamaktı; o yolda adımlar atılıyordu, ama…

Benim görüşüm

‘Savaş’ sorun çözücü bir yöntem değildir, en önemli yöntem diplomasidir; çok yönlü bir diplomasi atağıyla ‘değerli yalnızlık’tan kurtulma hamlesi yapmalıyız.

İşe, bazılarını gözümüzde büyütürken bazılarını küçük görme yanlış alışkanlığımızdan vazgeçerek başlamayı teklif ediyorum.


Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır