Fehmi Koru*
AK Parti’nin MHP’ye de danışarak hazırladığı, Komisyon’da 18 maddeye indirilmiş ‘anayasa değişikliği paketi’, ilk turda yeterinden fazla milletvekilinden destek aldı.
Bütün maddeler kazaya uğramadan geçti.
Çarşamba günü başlayacak ikinci turda ve kısa aradan sonra yapılacak geneli için oylamada da ‘onay’ alırsa, iki ay sonra referanduma gideceğiz demektir.
Aceleye getirilmesin diye..
Maddeler, araya biraz da vakit konularak, neden iki kez oylanıyor, hiç düşündünüz mü?
En önemli sebep şu: Hay-huy içerisinde geçmesi muhtemel ilk turdan sonra verilen arada, milletvekilleri, yaptıkları köklü değişiklik üzerinde biraz daha imal-i fikir etsinler diye…
Anayasa, ‘toplumsal mutabakatı’ yansıtması beklenen ‘kurucu irade’nin bireyler ile devleti karşı karşıya getiren ‘sosyal kontrat’ metnidir. Kalıcı ve kapsayıcı olmak zorundadır. Günün şartlarını gözeterek değil, uygulanması beklenen sonraki uzun yılların şartları da düşünülerek belirlenmesi uygun görülmüştür.
İç tutarlılığı da olmalıdır anayasanın…
En son ne zaman değiştirildi anayasa?
2007’de…
Ne sebeple?
Cumhurbaşkanı seçimi zamanı gelmişti ve AK Parti kendi kurucu kadrosundan birini Çankaya’ya gönderme kararlılığındaydı; birileri Anayasa Mahkemesi’ni de kullanarak, ‘hukuk mühendisliği’ yoluyla bunu engellemeye kalkınca…
O zaman, çare, cumhurbaşkanlığı seçimini ayak oyunlarına muhatap olmaktan çıkaracak bir anayasa değişikliğine başvurmada bulunmuştu.
Yani?
Günün şartları düşünülerek, vaziyeti kurtaracak bir anayasa değişikliği yapıldı.
Meclis’te milletvekilleri tarafından seçilen cumhurbaşkanı için hazırlanmış anayasanın.. cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği yeni madde yüzünden.. iç tutarlılığı bozulmuş oldu.
O gün bugündür bir önceki anayasa değişikliğinin getirdiği yeni sorunlarla boğuşuyor ülkemiz…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmasaydı..
Şimdi de.. “Artık halk tarafından seçildiğine göre, cumhurbaşkanı –veya başkan-, hangi yetkilere sahip olmalıdır?” sorusuna cevap teşkil ettiğine inanılan bir değişikliği anayasa içerisine katma çabasındayız…
Kısacası, yine günün şartları böyle gerektirdiği için yapılıyor anayasa değişikliği…
‘Günün şartları’ içerisinde cumhurbaşkanının ‘Tayyip Erdoğan’ olduğu gerçeği de var…
Tayyip Erdoğan bugün cumhurbaşkanı olmasaydı, o makamı yeni yetkilerle mücehhez kılma ihtiyacı duyulur muydu?
Meselâ Abdullah Gül cumhurbaşkanı olsaydı?
Sanmıyorum.
En başta, öyle bir durumda başbakan olmaya devam edeceği için, Tayyip Erdoğan buna izin vermezdi.
Bugün anayasa değişikliği..
Eni boyu düşünülmeden yapılmış önceki anayasa değişikliği ile halka seçtirilmeye başlanmış cumhurbaşkanına yakışacağı varsayılan yetkiler için..
Tayyip Erdoğan o makamda bulunduğu için..
Söz konusudur…
Yamalı bohça haline gelen eldeki anayasanın iç tutarlılığı yeniden bozulacağı için ortaya çıkacak sorunlar, kısa süre sonra, anayasa tartışmalarının bir kez daha boy vermesine yol açabilir.
2007’de anayasayı cumhurbaşkanını halka seçtirmek için değiştirirken, ileride sorun çıkacağını ve anayasayı yeniden değiştirmek zorunda kalacağımızı hiç düşündük mü?
Düşünenler olmuşsa bile, o sıralarda dedikleri fazla dikkate alınmadı. Günün şartları o yöndeki uyarıların dikkate alınmasına müsait değildi de ondan…
Şimdi bu işin uzmanları “Kişiye özel anayasa olmaz” uyarısında bulunuyorlar; kimse dikkate alıyor mu?
Yönetim sistemleri, makamların, ‘o makam için ideal’ veya ‘çok iyi niyetli’ kişiler tarafından doldurulacağı düşünülerek belirlenmez, belirlenmemelidir; tam tersine, makam için düşünülmüş hak ve yetkiler ‘ideal olmaktan çok uzak’ veya ‘kötü niyetli’ kişilerin eline düşebileceği hesaplanarak belirlenir.
Ne yapalım gerçek böyle…
İnsanoğlu karmaşık bir varlık, onun için gerçek böyle…
Her ihtimali düşünmek gerek
Anayasa değişikliği ilk turda geçtiği biçimiyle gerçekleşir ise.. Tayyip Erdoğan o yetkileri kullanacağından.. sistem ‘cumhur-başkan’ üzerine kurulacağı ve diğer bütün devlet aygıtları onun etrafında onun ağzına bakacak şekilde örgütleneceği için.. sorun yaşanmayabilir…
Tayyip Erdoğan’ın insan ve lider olarak özellikleri anayasanın yeni versiyonunda öngörülmüş ‘cumhur-başkanlık’ özelliğine uyduğu için…
Peki ya o özelliklere sahip başka biri bulunmaz veya halk o özelliklerden mahrum birini o makama seçecek olursa ne olacak?
Biraz yukarıda yönetim sistemlerinin belirlenmesi hakkında ne demiştim? ‘En ideal’ akılda tutularak değil, ‘ideal olmaktan çok uzak’ kişiler düşünülerek belirlenmesi gerektiğini, değil mi?
İşte sebebi budur.
Aklınıza gelebilecek Tayyip Erdoğan hariç isimleri ‘cumhur-başkan’ olarak düşünerek.. Meclis’ten ilk turda geçen maddelerdeki yeni sistemi o kişinin etrafında tasarlayın bakalım nasıl bir sonuca varıyorsunuz…
Geçmişte cumhurbaşkanı seçilmiş, aday gösterilmiş, yarın karşımıza aday olarak çıkabilecek kişilere uygulayın…
Yapılmaya çalışılan değişikliğin içinde yer aldığı paketin “Bu maddeler yalnızca ilk seçimde halk tarafından seçilecek cumhur-başkan tarafından kullanılır; ondan sonra eski sisteme dönülecektir” diyen bir ek maddesi bulunsaydı..
Fakat öyle bir maddesi yok işte.
Bu ara, düşünme arası…
Milletvekilleri anayasanın ikinci tur öncesinde kendilerine tanıdığı zaman aralığını benim burada dile getridiğim ve yine konuyla ilgili başka mülâhazalar üzerinde düşünerek değerlendirirlerse iyi olur.
Anayasayı, yani toplumsal uzlamayı sağlayacak sosyal kontrat metni yazdıklarını hep akıllarında tutarak…