* Fehmi Koru
Ödüm kopayazdı.
Görüşlerimi açıklamam için bana ara sıra imkan tanıyan YouTube üzerinden yayın yapan bir kanala dün akşam için verdiğim sözü az kalsın tutamayacaktım.
Kanallar genellikle Zoom üzerinden bağlantı sağlıyor. Kanalın bir görevlisi yayına az bir zaman kala Whatsapp üzerinden Zoom linkini gönderiyor, görüş açıklayacak kişi de, o linki kullanarak, cep telefonu, tableti veya bilgisayarı üzerinden kanala bağlanıyor.
Büyük kolaylık. Bu kolaylıkla her ev bir TV stüdyosu işlevi de görüyor.
Dün akşam Medyascope’un saat 19.00 ana haber programı öncesinde bu akışın ilk bölümünde sıkıntı yaşadım. Kanal görevlisinin Whatsapp üzerinden gönderdiğini telefonla bildirdiği bağlantı bana bir türlü ulaşmadı. Whatsapp’a giriyorum, ‘bağlanıyor’ bilgisi tepede dönüp duruyor, ancak o linkin mesajı bir türlü düşmüyor.
Bağlanamayacağım.
Durumu açıklayan benim Whatsapp mesajım da muhatabıma ulaşmıyor.
Aklım duracak.
Uyarım üzerine yeniden -bu defa e-mail hesabıma- gönderilen linkle yayına birkaç dakika kala bağlantı kurulabildi.
Ne olduğunu anlayamadığım için kendi cihazlarımda ve Whatsapp hesabımda bir sorun olduğumu düşündüm.
Meğer tam da o sırada Whatsapp’ta -yalnız onda da değil eş-zamanlı olarak Facebook ve Instagram’da da- dünyayla ipler kopmuş; kimse kimseyle görüşememiş, mesajlaşamamış…
Dijital hayatın bir bölümü altı saatten fazla bir süre susmuş…
Facebook şu sıralar yakın zamana kadar şirkette üste yakın bir düzeyde görevli bir eski çalışanının dehşetengiz saldırısı altında. Önce kimliğini gizleyerek, sonraları televizyonda açıkça Facebook’u suçlayan açıklamalar yapıyor eski çalışan. Şu günlerde ithamlarını Kongre çatısı altında da tekrarlaması bekleniyor…
Instagram ve Whatsapp da Facebook şirketine ait programlar…
Kesinti, zamanlaması yönüyle dikkat çekici.
Şirkete yönelik en etkili itham, kamu yararı ile kişisel çıkar karşı karşıya geldiğinde kendi çıkarını kamu yararının önünde tutuyor olması…
Amerika “Vay be” modunda…
Oysa, kamu yararı ile kişisel veya kurumsal çıkar karşı karşıya geldiğinde şirketlerin kendi çıkarlarına öncelik tanıması, ABD’den bütün dünyaya hediye kapitalizmin doğal sonucu.
“Kamu yararını politikacılar ve bürokratlar düşünsün, hatta onlar da benim çıkarlarımı gözetsin, benim çıkarım ülkenin ve devletin çıkarı demek” anlayışı değil midir kapitalizmin mantığı?
Nereden çıktı bu çıkar çatışması iddiası o halde?
Politikadan…
Dijital platformlar politik hayat üzerinde yerleşik medya düzenini zorlayacak kadar fazla etkiye sahip. İnsanlar gazete okuyacaklarına, haberlerini televizyonlardan alacaklarına, birbirleriyle doğrudan ilişki kurmayı yeğlemeye başladılar.
Olaylar habere dönüşmeden önce dünyanın dört bir tarafında duyuluyor artık.
Medyanın etkisine tahammül etmeyi neden sonra kabullenebilmişti politikacılar, medya konusunda tedbirliler; ancak bu yeni -dijital- hayat her ülkede politikacıları zorluyor.
Sosyal medya için bir ‘iyilik’ yapılması gerekiyor.
Çin bu konuda öncü. Onu Rusya takip ediyor. Ülkeler yönetimleri, kimi yasaklayarak kimi de kendisine hizmet edecek hale getirmenin yollarını arayarak -ve genellikle de bularak- sorunun üstesinden gelmeye çalışıyorlar.
Bu konuda da başı Amerika çekmeli.
Facebook’la ilgili ‘içeriden’ gelen iddia ve ithamlara kulak kabartılması, sorunun ABD’de de politikacılar eliyle kendilerine daha az zarar verecek bir biçimlendirme girişimine yol açabilir.
Sosyal medya fazla ileri gidiyor çünkü.
Üzerinde dünyanın değişik köşelerinden bir çok gazetecinin emeği bulunan yeni bir ifşaat dalgası, ‘Pandora Papers’, yerleşik medya eliyle başlatıldı. Krallar, cumhurbaşkanları, başbakanlar ve bakanlar servetlerinin önemli bölümünü kendi ülkeleri dışında koruma altına almışlar…
İş dünyasından bilinen isimler de öyle…
‘Pandora Papers’ kimlerin bu yola başvurduğunu isim isim ve kalem kalem açıklayan dev bir gazetecilik olayı…
117 ülkeden 600’den fazla gazeteci, 12 milyonu bulan belgeler ve dosyalardan hareketle, ‘gizli’ -ve çoğunlukla da ‘kirli’– paraların sahiplerini sergilemekte.
Vladimir Putin de var önemli miktarda bir parayı ülkesi dışında değerlendirenler arasında; Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın da adı geçiyor, Çekya başbakanı Andrej Babis’in de.
Paralarını kimi para olarak tutuyor yurtdışı –offshore– hesaplarda, kimi o paraları Batı başkentlerinde, yabancı turizm beldelerinde çok sayıda emlak satın alarak değerlendirmekte…
Tam 35 halen görevde veya emekli olmuş dünya liderinin adı geçiyor yayınlanan belgelerde…
Belgeleri dünyanın öndegelen gazeteleri -sözgelimi ABD’de Washington Post, İngiltere’de Guardian– yayınlıyor; ancak adı geçen paralı devlet adamları ve bürokratların yaşadığı ülkelerde halkın o yayınlardan haberi olmuyor.
Gazeteler yazmıyor, TV kanalları haber olarak vermiyor…
Ancak sosyal medya üzerinden haber oralara da ulaşıyor.
Facebook, Instagram ve Whatsapp bu işe yarıyor.
Twitter da öyle…
Youtube da…
Onlar ve benzerleri bir yol bulunup susturulabilse, tekrar gazeteler ve TV kanallarından ibaret eski medya düzenine dönülebilse, pek çok devletlu ve iş insanı rahatlayacak…
Dün beni de çıkacağıma söz verdiğim kanalla irtibat kuramayacağım endişesine sürükleyen kesinti, sanıyorum teknoloji yoluyla buna dair bir ilk denemeydi, kısmen başarılı oldu.
Fişi çekince hizmetler duruyormuş, görüldü…
Hukuk ve yargı yoluyla, siyasi etki ve yetkiler kullanılarak yasaklama yolları da aranacaktır.
Zorlu bir dönemecin eşiğindeyiz.