Fehmi Koru*
ABD’de seçimi Donald Trump‘ın kazanması sonrası verilen tepkilerden en çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın serinkanlı yorumunu beğendim: “Bu tercihle birlikte Amerika’da yeni bir dönem başlıyor” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekledi: “Bu tercihi hayra yormak istiyorum.”
Ben de, ben de, ben de…
FETÖ konusunu açmaması… İkili ilişkilerin zeminini “Gülen mutlaka iade edilmeli” baskısıyla oluşturmaması…
Doğru olan tavır budur.
Türkiye-ABD ilişkilerinin neredeyse tek bir konuya endekslenmesi, ilişkiye, Suriye ve Irak konusunda zarar vermeye başlamıştı çünkü…
Türkiye o ilişkide güçlü taraftır
Washington’da ipler kimin elinde olursa olsun, Ankara’dan gelecek mâkul bir talebe “Hayır”diyebileceğini düşünmek, kökleri derin ve şu sıralarda her zamankinden daha değerli olan ilişkiyi hafife almak olur.
Hem öyle olur, hem de Türkiye’yi istemediği tavırlara sürükleyebilecek bir pazarlıkta eli zayıf taraf haline getirir.
Önümüzdeki dönemde hiç unutmamamız gereken ‘gerçek’ şudur: ABD’ye başkan seçilen Donald Trump zamanının en zengin adamlarından biri olmayı (dünyada 324., ABD’de 156.), şimdi de dünyanın en güçlü devletinin başına seçilerek gelmeyi işadamı özellikleriyle becerdi.
Pazarlığı iyi bilen, sonuca ulaşmak için her şeyi göze alabilen, gerekli olduğuna inanırsa yalana-dolana başvurmaktan da çekinmeyen biri ABD’nin yeni başkanı…
Bu özelliğini ikili ilişkilerde kullanmayacağını düşünmemeliyiz.
Yeni dönemin özellikleri
Dünya devlet yönetimi konusunda yeni bir döneme girdi; daha önce herkesin oyuna tâlip olan, ama sandıktan hep belli bir toplumsal katmanın iktidarının çıkmasını sağlayan bir yönetim tarzı vardı; şimdi o demokratik gelenekten uzaklaşılıyor.
Kitleler eskisinden farklı insanları başlarında görmek istiyorlar…
Amerikan toplumu sonunda ‘farklı’ birini, bir siyah deriliyi, Beyaz Saray’a taşımıştı; fakat partisinin liderleri, o siyah derilinin annesinin beyaz, kendisinin de ülkesinde elitlerin gittiği okullardan mezun biri olmasını sağlama aldıktan sonra…
Barack Obama pek çok yönüyle ‘beyaz’ biriydi.
Trump ise, kampanyası sırasında sergilediği tipolojiye bakılırsa, işadamı özelliği yanında bir özelliğe daha sahip: Pek çok yönüyle ‘siyahi’ gibi…
‘Siyahi’, yani ‘establishment’ dışı, yerleşik düzene karşı hatta…
Eğer “Karşı taraf seçimde hile yapacak” diye diye sürdürdüğü kampanyası sonrasında kendisi seçimde hile yapılmasını sağlamadıysa…
Ki bu çok zor…
Aldığı oy miktarına ve oyların dağılımına bakarak, sözlerinin rencide etmesi gereken halk yığınlarından da oy devşirdiğini düşünmemiz gerekir.
Seçim, bu yönüyle, kendisine yakın gördüğü birinin (Trump oluyor bu), yerleşik düzenin ürettiği ve “Seç” diye karşısına çıkardığı birine (Bu da Hillary Clinton oluyor) karşı yarışı olarak algılanmış olmalı Amerikan halkı tarafından…
Amerika’da olan, aslına bakılırsa, oradan önce pek çok başka ülkede olanın devamıdır…
Dün burada o ülkelerin isimlerini tek tek verdim.
Yarınlarda, Fransa’da, Marine Le Pen’in cumhurbaşkanı seçilmesi de şaşırtıcı sayılmamalı…
Halklar artık kendisinden olanı başa getiriyor
Halklar uzun yıllar ‘seçkin’ takım içerisinden önüne sunulan politikacılara oy verdi, artık ‘seçkin’ sayılmayacak, ya da Trump ve Le Pen gibi aslında ‘seçkinlere’ benzer özelliklere sahip oldukları halde kendilerini onlardan ayırmasını bilmiş olanlara ilgi duyuyorlar…
Günümüzün gerçeği bu.
Toplum bilimciler bunun sebeplerini fark etmeye başladılar; siyaset bilimciler ise adını koydular: ‘Popülizm’…
Halkın gerçek anlamda kendisi gibiler tarafından yönetilmesini getiriyor bu yeni eğilim.
Karşısına ‘aday’ olarak çıkanları artık bu gözle değerlendirmeye başladığını belli ediyor halklar ve o kişilere daha önce açmadıkları türden bir krediyi, hakkında ne söylenirse söylensin, o kişiye açıyorlar…
Elbette her kredi gibi bunun da bir süresi vardır.
Muhtemelen derin bir hayal kırıklığı yaşatılana kadar sürecektir o kredi.
ABD’nin yeni başkanı yoksa, yoksa…
Trump’ın bir özelliği bizim kamuoyumuza fazla yansımadı. Oysa, ABD’de karşı cephe, kampanya sırasında, projektörlerini o yön üzerine çevirdi durdu, ancak istediği sonucu alamadı…
ABD’nin yeni başkanına seçim kampanyası sırasında en yoğun destek ‘alt-right’ adı takılan ‘aşırı’ unsurlardan geldi.
Bizde olsa ‘gerici’ denirdi (orada da ‘reactionary’ diyen var) o tiplere; evrensel dilde ‘ırkçı’(kimi onlara ‘Neo-Nazi’ de diyor) denilmeyi hak eden tipler bunlar… Elit takımın ‘komplocu’sıfatıyla anmayı sevdiği cinsten insanlar…
Yalnızca David Duke gibi veya Alex Jones gibi ABD’de ‘aşırı’ bilinen isimlerin kendisine verdiği açık destekten söz etmiyorum; Trump’ın kampanya sırasında sarf ettiği bazı sözler, kampanyasını ellerine teslim ettiği kişilerin tercih ettiği bazı propaganda malzemeleri, ‘anti-Semitik’ veya ‘Yahudi-düşmanı’ olarak damgalanmasına müsait şeyler…
Trump kızının evlendiği Musevi genci sık sık kendisiyle platforma çıkarmasa, rahatlıkla o sıfatlar onun için de kullanılırdı.
Kullanıldı da.
Washington Post gazetesi, bir yazarına (Dana Milbank) “Trump’ın mesajı artık tam anti-Semitik” yazısını yazdırdı.
Yazıya konu teşkil eden konuşmayı 13 Ekim günü yapmış Trump. O konuşmada, Hillary Clinton’un ‘Amerika’nın egemenliğini tahrip etmekle sonuçlanacak bir kumpas için uluslararası bankalarla gizlice buluştuğunu’ ve ‘küresel bir iktidar yapısının’ Amerikan halkına komplo kurduğunu söylemiş Trump…
ABD’de belli çevrelerin ağza biber sürmeyi gerektirecek vahamette saydığı türden lâflar bunlar…
Bayağı ağır lâflar…
Nitekim, dünyadaki bütün ‘Yahudi-karşıtı’ hareketleri mercek altına alan ve tek gayesi ‘anti-Semitik’ akımlarla mücadele olan Anti-Defamation League derhal tepki verdi ve Trump’ın ‘tarihsel olarak Yahudilere karşı kullanılmış dilden’ vazgeçmesini talep etti.
Milbank, “Trump’ın buna cevabını, seçimden hemen önceki cuma günü, ülkenin her tarafında TV’lerde gösterilen yeni propaganda filminde gördük” diyor…
TV’lerde yayınlanan o reklâm filminde, yatırımcı George Soros, Amerikan Merkez Bankası başkanı Janet Yellen ve Goldman Sachs Bankası yöneticisi Lloyd Blankfein gibi bilinen Musevi kişilerin görüntüleri üzerine “İşte esas iktidarı elinde tutanlar bunlar; Hillary Clinton sizler için hiç de iyi şeyler düşünmeyen bu insanlarla ortak” sesi bindirilmiş…
İnsanlar buna rağmen… belki de bu sebeple… Trump’a oy verdiler…
Karmaşık bir insan Donald Trump; onunla iş tutmak için zihin dünyasını iyi anlamak ve çözmek gerekiyor…
Sağ gösterip sol da vurabilir (veya tersi) böyle biri…