Fehmi Koru*
Bir dostum, konusuz kaldığımda derhal Adil Öksüz’ü gündeme taşıdığım görüşünde, ama öyle değil… 15 Temmuz uğursuz darbe girişimi ile ilgili en önemli ayrıntı o olduğu halde, bir-iki haftadır, konunun kapağını açmadım.
Eskiden ‘Yeşil’ vardı, şimdi de Adil Öksüz…
Yeşil, Üsame bin Laden ve Adil Öksüz
Yeşil’i hatırlayacaksınız: Susurluk kazası sonrası ülkemizde fâili meçhul cinayetler tartışılmaya başladığında ismi gündeme gelmiş, hangi taş kaldırılsa altından onun görüntüsü çıkmaya başlamıştı.
‘Devlet adına infazlar yapan bir tetikçi’ olarak…
Sonra?
Bugün tam adını bile doğru dürüst bilmiyoruz; hâlâ yaşıyor mu, yoksa öldü veya öldürüldü mü, kimse bilmiyor…
“Onu Demirel saklıyor” diyen ileri görüşlüler de çıkmıştı.
Adil Öksüz ‘Meşhur Türk Büyükleri Galerisi’nde hemen Yeşil’in yanında yer almaya aday…
Önemli biri mi? Bugünün harika teknolojik araçlar dünyasında, bir kişinin ortalıktan kaybolması, âdeta buharlaşması, arandığı halde bulunamaması… Onu 15 Temmuz gecesi için ‘en önemli figür’ haline getirdi.
Lideri bilinmeyen, ‘Yurtta Sulh Komitesi’ içerisinde yer almış komutanların isimleri tespit edilememiş bir ortamda, ‘Adil Öksüz’ ismi darbe girişimine en yakıcı anlamı kazandırıyor çünkü…
Sağ iken de yaşamıyor gibi sessiz biriymiş…
Hangisi daha çok kişinin ölümünden sorumlu? Yeşil mi, Adil Öksüz mü?
En son, hem de ABD yolculuğuna çıktığı gün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bir benzetme yapma ihtiyacı duydu ve ağzından ‘Üsame bin Laden’ (ÜBL) ismi çıktı. Onun ÜBL’ye benzettiği denklemdeki kişi (F. Gülen) farklı, ama Abdülkadir Selvi, bugünkü yazısında, aynı benzerliği Adil Öksüz ile kurmuş…
Daha fazla yakışıyor.
Artık ondan da ‘AÖ’ diye söz edebiliriz…
Sağ mıdır AÖ, yoksa ölü mü?
Yeşil için de bu soru sorulur, ben de her defasında aynı cevabı verirdim: Sağ olması mümkün değil…
Hatta ben bir türlü yakalanamayan ÜBL’nin de sağ olduğuna inanmıyordum; öldüğü kanaatiyle… Sonradan, Beyaz Saray’da o zaman dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Hillary Clinton ile asker-sivil kurmayları yanında olduğu halde, Abbottabad’ta ÜBL’nin hayatını kaybedeceği operasyonu canlı izleyen Barack Obama fotoğrafı yayımlandı.
Clinton, eli ağzında izliyordu ekrana yansıtılan operasyonu…
Amerika’yı yönetenlerin Pakistan’dan canlı olarak izledikleri ÜBL operasyonunun görüntüleri nedense bugüne kadar bizlerden saklandı.
Aralarında operasyona bizzat katılanlar ile katılanlarla görüşenlerin de bulunduğu pek çok yazar ÜBL’nin son günlerini safha safha kitaplaştırdığı halde, bizde ve dünyanın pek çok yerinde, adamın orada ve o anda öldürüldüğüne inanmayan pek çok kişi vardır.
Daha önce infaz edilmiş veya hastalığı yüzünden bir mağarada hayatını kaybetmiş ÜBL’yi, sağ gibi gösterip yıllarca kullandıktan sonra, öldürülmesine karar verdiğine inanır o kişiler…
Bunu yazarlar da.
Yakında öyle bir figüre dönüşebilir AÖ…
ÜBL’nin başına Amerikalılar 25 milyon dolar ödül koymuştu; adam Pakistan başkentinin hemen yanıbaşında yaşadığı halde, bu denli büyük servet ödülüne rağmen, yakalanamamıştı.
AÖ’yü yakalatana bizde 4 milyon TL verileceği açıklandı.
Bakalım ne olacak?
ByLock diye diye sakın ola darbe hesaplaşması sulandırılmasın
Günümüzün bir başka karmaşası da ‘ByLock’ denilen akıllı telefon uygulamasından kaynaklanıyor.
Hürriyet muhabiri İsmail Saymaz ABD’ye gidip o programı Apple Store’a koyan isimle görüştü; o kişi, ‘Tilki’ lâkaplı bir tanışının programı ürettiğini, bütün işlemleri kendisinin kredi kartıyla yaptığını, programı FETÖ diye anılan yapının iç haberleşme için yaygın biçimde kullandığını anlattı.
Nedense bu anlatım birileri tarafından beğenilmedi.
Sebebi, programın 2016 yılı başlarında kullanımdan kaldırıldığını söylemesi…
“Program o zaman kullanımdan kaldırılmışsa, 15 Temmuz öncesi, sırası ve sonrasında kullanılmış olamaz, bu da ByLock kullandıkları gerekçesiyle insanların üzerine gidilmesini anlamsız kılar” diye düşünülüyor…
O gece birbirleriyle haberleştikleri el konulan cep telefonlarından anlaşılmış kişiler ve gönderip aldıkları mesajlar da var…
Benim âcizane görüşüm şu: ByLock’u tercih ettiren çift taraflı kriptolama özelliği WhatsApptarafından da benimsenir ve uygulanır olunca, kalabalık içerisinde daha kolay kamufle olunacağı için, darbeciler onu kullanmaya başlamışlardır…
Çift taraflı kriptolama, mesajları, başkalarının gözünden saklamaya yarıyor…
WhatsApp çifte taraflı kriptolamaya (full end-to-end encryption) bu yılın nisan ayında geçti…
Hürriyet’in ABD vatandaşı olduktan sonra ismini ‘David Keynes’ olarak değiştirmiş kişi ile mülâkatının ByLock üzerine oturtulan değerlendirmeleri ortadan kaldıracağı endişesi duyanlar, konunun yanlış ele alındığı endişesine kapılmalılar esas…
Sonunda bu konunun bütün denklemi zedeleyebileceği endişesine…
Ergenekon ve Balyoz’a ne oldu?
Başbakan Binali Yıldırım “AK Parti’de ve hükümetimde bir tek FETÖ’cü yok” açıklamasını yaptığı gün bir şey daha söyledi: “Ergenekon ve Balyoz sapına kadar gerçekti, onları FETÖ sulandırdı.”
Doğru bir tespit.
Nasıl sulandırdı FETÖ?
Şöyle: 1. Ordu Komutanlığı’nda düzenlenen tatbikat plan seminerinde bir darbe provasıyapıldığı iddiası üzerine dayanıyordu ‘Balyoz’ davası; elde o gün seminerde yapılan ve tutuklanacakların isim isim zikredildiği (“Kadıköy İmam Hatip Lisesi müdürünün ismi neden listede yok?” diye soruyordu komutan), nereye konulacaklarının belirlendiği (“Fenerbahçe stadyumunda toplanacaklar” deniliyordu) ses kayıtları vardı…
Dava sırasında bunların üzerinde durmak ve sonuç almak yerine, o gün seminerde bulunmayan ve dolayısıyla ‘darbe’ ile suçlanamayacak pek çok subay (ve ilgisiz sivil) gözaltına alınıp tutuklandı. O arada birileri, bunu sağlamak için belge üretme derdine düştüler…
İşin sonunda nereye vardığını hepimiz gördük.
Konuları saptırmamak gerekiyor… O gün de gerekiyordu, bugün de gerekiyor…
Uğursuz darbe girişimi gecesi olanlar tabak gibi ortada… Ona katılanlar… Uçaklarını kaldırıp şehirlerin üzerinde alçaktan uçuranlar… Ankara’da TBMM’yi, polisin özel kuvvetler karargâhını bombalayanlar… İstanbul’da köprüler üzerinde halka ateş açanlar… Marmaris’te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kaldığı otelden almaya gidenler…
Elbette darbecilere destek veren asker-sivil başka unsurlar, emir ve talimatları taşıyanlar, ‘Yurtta Sulh’ bildirisini kaleme alanlar, söylem ve eylemleriyle darbe ile aralarında ilgi kurulabilecekler mutlaka vardır.
Var.
Özellikle ve öncelikle onların üzerine gitmek ve halkayı oradan başlayarak genişletmek daha akıllıca olmaz mı?
ByLock üzerinde yoğunlaşmak, Başbakan Yıldırım’ın “Sapına kadar gerçekti” dediği Ergenekon ve Balyoz davalarının başına gelenin tekerrürünü getirebilir.
250 şehidin hesabını sormaya yarayacak ciddi bir davayı sulandırabilir…
Ergenekon ve Balyoz davalarının sulandırılma yoluna girdiğini gördüğümde de benzer uyarılarda bulunmuştum, hatırlanacaktır; şimdiki uyarımı da –o zaman Cemaat medyasının yaptığı gibi– başka yerlere çekenler çıkabilir.
Çıksın. Ben uyarayım da.