Medya

Fehmi Koru: AKP ile MHP'nin gücü, sandıktan 'Evet' çıkmasına yetmeyebilir

"En zor olan, tereddüt geçiren, kendinize yakın ama ikircikli seçmeni ikna etmektir"

15 Şubat 2017 12:50

ABD’de iki seçimi uzunca bir süre orada bulunarak izledim: 1980’de Ronald Reagan’ın, 1992’de Bill Clinton’un sandıktan ‘başkan’ olarak çıktıkları seçimleri…

İkisi de ‘seçimin favori adayı’ değildi; karşılarındaki rakipler 4 yıldır ülkeyi yöneten başkanlar olduğu halde.. ne malum, belki de o sayede.. ikisi de sonuç almayı bildiler…

Reagan’ın seçilme çabalarını izlerken ilk kez duymuştum ‘pollster’ sözcüğünü…

‘Pollster’ anketçi demek…

Neredeyse her gün –kimi sahada adam bulundurarak, kimi telefonla ulaşarak–halkın nabzını tutup, kampanya ekibini, yaptıklarının doğrusu ve yanlışıyla tanıştırıp uyaran kişi…

Kampanyada ele alınan, kürsüye taşınan konular adaya gönülleri kazandırıyor mu, kaybettiriyor mu?

Onu gözlemler ‘pollster’

Turgut Özal getirdi, Tayyip Erdoğan mükemmelleştirdi

Türkiye’de siyasete ‘anket’ alışkanlığını Turgut Özal getirdi; herhalde ABD’den esinlenerek…

Özal getirdi, ama Tayyip Erdoğan anketçileri ‘vazgeçilmez’ hale dönüştürdü.

AK Parti’ye çalışan birden fazla araştırma şirketi, ABD’de olduğu gibi, vatandaşın nabzını günü gününe tutuyor.

İyi de, benim çıplak gözle gördüğümü, yılların anketçileri, sahada görüştükleri veya telefonla ulaştıkları kişilerden izlenim olarak alamıyorlar mı?

Çıplak gözle gördüğüm, oyları altın değerinde olan her partiden sıradan vatandaşın, bu referandumun konusunu ve özellikle onu savunanların neyi savunduğunu anlamakta zorlandığıdır.

Zaten o sebeple, anayasa değişikliği paketi Meclis’ten geçip Cumhurbaşkanlığı makamı önünde gereğinden fazla bekletildiği günlerde, “Bu referandum yapılmasa olmaz mı?” sorusuyla konunun rafa kaldırılmasını savunmuştum.

Referandumlar ülkeyi kimin yöneteceğini belirleyen seçimlerden farklıdır. Ona bakarsanız, anketler, bugün de, AK Parti’nin oylarını tek başına iktidar olabileceği düzeyde gösteriyor.

Muhalefetin hazır görünmemesi + Tayyip Erdoğan sevgisi bile buna yetiyor…

Propagandalar bazen tersine de çalışır

Muhalefet, bu defa, iyi işleyebileceğini gördüğü bir konuya sahip ve hazır da görünüyor.

Kendini anlatmakta, değişiklik teklifini savunmakta zorlanan bu kez iktidar partisi…

Tersten girse de düz anlatmaya çalışsa da.. konuyu bu denli neden önemsediğini aktarmakta zorlanıyor.

Zaten halen tepe tepe kullanılan yetkiler için referanduma gidilmesi de.. sandık sonucu ne olursa olsun iktidarın ve cumhurbaşkanının yerlerinde kalacak olması da.. anlatmayı zorlaştırıyor…

‘Evet’ oyu kullanacakların teröristlerin ekmeğine yağ süreceği propagandasını.. her halükârda iktidarın çizgisini izlemeyi alışkanlık hale getirmiş kalemler ve yorumcular bile satın almış görünmüyor.

Anketçilerin bu tür bir propagandanın ters teptiği uyarısı yapmadığı da, bu propagandayı ilk başlatanların hâlâ sürdürmekte ısrar etmelerinden belli. Cumhurbaşkanı ve başbakan, ülkeyi şiddet kullanarak hizaya getirmeye çalışan örgütlerin adlarını teker teker sayarak.. insanları.. “Bunların ‘Evet’ dediğine sizler ‘Evet’ demeyin” noktasına götürmeye çalışıyor…

Cümlenin içerdiği mantık hatası bir tarafa.. terör örgütleri isimlerinin birbiri ardına sayılması bile.. vatandaşı ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünmeye sevk ediyor.

Terörle terbiye edilmeye çalışılan bir ülkeyiz ve terör eylemlerinde en yüksek kurbanı şu son dönemde verdik.

Bunu unutturmaya çalışması gerekenler.. işe yarayacağı umuduyla.. tersten propaganda yapınca.. referandumdan bekledikleri sonucu tehlikeye atıyorlar…

Tarafsız destekçisi yok ‘Evet’ cephesinin…

İki unsur önemli:

Referandumlarda partilerin tutumu kadar onlardan bağımsız kanaat önderlerinin tavırları da önemlidir. 2010 anayasa değişikliği referandumunda “Yetmez, ama Evet” diyenlerin sayısı azımsanacak kadardı belki; ama onların kerhen desteği sandığa en az 10 puan olarak yansıdı.

Tabii bir de 15 Temmuz ve sonrası var.

Uğursuz darbe girişimi de ‘Evet’ cephesi tarafından gündemde tutuluyor.

Halkın demokrasiyi ortadan kaldırmaya kararlı, bunun için öldürmekten de kaçınmamış bir darbeci gruba verdiği o şahane tepki ve birlik-beraberlik manzaraları her anıldığında yürek tellerini titretiyor.

Ancak konu referandum olunca ve amaçlananın sistem değişikliği olduğu bilinince, 15 Temmuz’un kullanımı farklı düşüncelere de yol açabilir.

‘Evet’ cephesinin üzerinde iyi tezekkür edince bulabileceği ve sandığa düşecek oyları olumsuz etkileyebilecek tarzdaki farklı düşüncelere…

Medya tek-sesli olunca ne olur?

Bu sorunun cevabı ilk kez bu referandumda alınacak.

Medyanın yoğun biçimde ‘Evet’ propagandasına hizmet etmesini de olumsuzluk doğuracak unsurlar listesine katabiliriz.

Unutmayalım, AK Parti iktidara medyasız yükselmişti; şimdi Doğan Grubu bile yanında…

Görebildiğim şu: Anketler her zamanki gibi iktidarın elinin güçlü olduğunu gösteriyor. MHP’nin AK Parti’nin yanında yer alması ek bir güç veriyor ‘Evet’ cephesine…

Ancak referandum hem zamanlama hem de konu itibariyle sürprize de açık.

Sürprize açık, çünkü bu kez AK Parti – MHP cephesinin.. öncelikle.. tereddütleri artık iyice dışa vurmaya başlamış olan kendi tabanlarını ikna etmeleri gerekiyor…

Anketçilere (pollsters) sorulursa söyleyeceklerdir: En zor olan, tereddüt geçiren, kendinize yakın ama ikircikli seçmeni ikna etmektir.

“Cumhurbaşkanı sahaya iner ve kitlesini hizaya sokar” mı dediniz?

Ya tersi olur ve bu da sandıktan çıkan tabloya fazlasıyla yansırsa?