Fehmi Koru*
Amerikalıların “Adil Öksüz orada mıydı?” diye, Akıncı Üssü konusu ekseninde kayıp FETÖ’cüyle ilgili bilgilenmek istediğini dün öğrenmiştik; aynı gün 4 yeni ‘Adil Öksüz’ karşımıza çıkarıldı…
Meğer o gece Akıncı Üssü’nde başka siviller de varmış ve onların hepsi tutukluymuş…
Herhalde “Neden bu güne kadar bizi böylesine önemli bir bilgiden mahrum ettiniz?” diye sorulacaktır.
Kim sorar bilmiyorum; çünkü Amerikalılar Arap saçına dönen bir başkanlık seçiminin ağırlığı altında eziliyorlar…
Wikileaks’ten ‘Ekim Sürprizi’
Bugün Amerikalılar için büyük gün…
Artık Julian Assange Londra’da kendisini kapattığı Kolombiya Büyükelçiliği balkonundan mı açıklamayı yapar, yoksa ona izin verilmez de Assange adına birileri Berlin’de bir basın toplantısı düzenler ve orada mı açıklanır, bilemiyorum; bildiğim, yapılacak açıklamaların ABD’de kimin başkan seçileceğini belirleyecek içerikte olacağı…
Donald Trump’ın beklentisi bu.
Hillary Clinton ben bu yazıyı kaleme alırken herhalde sabahı çakmak gibi gözlerle beklemekte…
Trump dün yapacağı konuşmayı, “Bugün benden konuşma beklemeyin, yarın büyük gün olacak çünkü: Wikileaks Hillary hakkında yeni bilgilere ulaşmayı sağlayacak belgeler açıklayacak; konuşmamı ondan sonra yapacağım” sözleriyle bugüne erteledi.
Julian Assange, gidişattan mutlu olmadığı için çalıştığı devlet birimindeki gizli belgeleri çalmaktan çekinmeyen Amerikalı ‘düdük çalıcılar’ın (‘whisle blowers’) yayınlasın diye belgeleri gönderdikleri internet sitesi Wikileaks’in kurucusu…
İsveç’te hakkında açılmış bir davadan mahkûm edilmek üzereyken Kolombiya’nın Londra’daki büyükelçiliğine sığınmıştı.
Beklenen, Assange’ın Trump’ı (ve Putin’i) sevindirecek belgeler açıklaması…
Yeni bir ‘Ekim Sürprizi’ (‘October Surprise’) bekleniyor…
İlk ‘October Surprise’ 1968 seçiminde Richard Nixon’u başkanlığa taşımıştı…
O seçimde güçlü aday Beyaz Saray’da oturmakta olan Lyndon Johnson’du ve sürmekte olan savaşı bitirme amacıyla Vietnam’la gizli müzakereleri seçim öncesinde sona erdirerek rekor bir oy almayı umuyordu. Henry Kissinger devreye girdi Nixon namına; Vietnamlıları “Nixon seçilirse ben dışişleri bakanı olurum, sizinle daha iyi şartlarla anlaşırız” diye ikna etti.
Nixon kazandı, Johnson kaybetti. ‘Ekim Sürprizi’ yüzünden…
Jimmy Carter da başkanlığı bir başka ‘Ekim Sürprizi’ yüzünden kaybetti.
Rakibi Ronald Reagan, ellerinde tuttukları Amerikalıları rehineleri teslim etmeye hazır hale gelmiş İranlıları, “Teslimi seçim öncesi yapmayın, ben başkan olursam size Irak’la savaşınızda kullanılmak üzere silâh sağlarım” sözüyle geciktirdi.
Devrede yine Kissinger vardı.
Sandıklar kapandıktan sonra rehineleri bıraktı İranlılar…
Neden hep ekim ayında oluyor seçim sürprizleri?
Basit bir sebepten: ABD’de seçimler hep çift rakamlı yılların kasım ayının ilk pazartesisinden sonraki salı günü yapılıyor. Bu yıl 8 Kasım’da. Bu sebeple seçim sürprizleri genellikle ekim ayı sonlarında vuku buluyor.
Kasımın ilk günlerine sarksa bile sarsıcı açıklama, adına, 1968’de yaşanana atfen, yine ‘Ekim Sürprizi’ deniliyor…
Bu yılın sürprizi de, Trump’ın beklediği türden Hillary Hanım için sarsıcı belgeler açıklanacak olursa, Johnson ve Carter’ı yerlerinden edene benzer bir etki yapabilir.
Yakın zamana kadar seçimin favorisi görünen kaybeder, geçen hafta rakibi karşısında yüzde 11 geriye düşmüş görünen Trump Beyaz Saray’ın yeni sâkini olabilir…
‘Trump: ABD başkanı’… Kulağa tuhaf geliyor, ama olabilir…
Assange, ağustos ayında Fox News’e verdiği mülâkatta, elinde Clinton ile ilgili seçimin kaderini değiştirecek belgeler bulunduğunu, onları 8 Kasım seçimi öncesinde kamuoyuyla paylaşacağını söylemişti.
İşte o belgeler bugün açıklanabilir…
Şimdiye kadar ortalığa FBI sayesinde dökülenlere ek olarak…
Seçime ilk müdahale FBI’dan geldi
FBI direktörü James Comey seçim sürecine Hillary Clinton’u zor duruma düşürecek biçimde müdahale etti.
Kilit eyalet sayılan Florida’da yaşayan Museviler, ona oy vermeyi düşünürken, belgelerin bir bölümünün İsrail-karşıtı olarak yorumlanmaya müsait oluşu, onlara kanaat değiştirmişe benziyor.
İsrail gazeteleri “Zaten Bill Clinton’a da hiç güvenmemiştik, karısı da ondan farklı değilmiş”tarzı aleyhte yayınlar yapıyor günlerdir…
Düşünüyorum, düşünüyorum da, Bill Clinton’un İsrail-karşıtı sayılacak herhangi bir davranışını hatırlamıyorum…
Adam, Beyaz Saray’da otururken, İsrailliler ile Filistinliler arasında ‘barış’ olsun diye çabalamış, bunun yolunun da ‘iki devletli çözüm’den geçtiğine inandığı için o yolda iki taraflı baskılarda bulunmuştu…
O kadar…
ABD ülkelerin kimi seçeceğine müdahale eder
Hillary Hanım yalnızca İsrailliler nezdinde puan kaybetmedi FBI müdahalesiyle, vaktiyle yaptığı ve belki kendisinin de unuttuğu kapalı kapılar ardındaki bir konuşması şimdilerde servis edildiği için, Araplar da kendisine eskisi kadar olumlu bakmıyor.
Açıklanan konuşma benim için başka sebepten önemli.
On yıl önce, 2006 eylül ayında, yeniden New York senatörü seçileceği kampanyasını yürütürken Brooklyn’de Jewish Press’e uğramış… Orada gazetecilerle arasında samimi bir sohbet geçmiş…
Filistin’de o yılın başlarında (25 Ocak 2006’da) yapılan Meclis seçimlerinde Hamas 75, el-Fetih ise 45 milletvekili çıkarmıştı. Hamas’ın başarısı dünyanın dört bir tarafında alarm zilleri çaldırmıştı.
Jewish Press’te şunları söylemiş Hillary Clinton: “Filistin’de seçim yapılmasını zorlamamalıydık. Zorlayacaksak bile, kimin kazanacağını ayarlayıp iyice emin olduktan sonra bunu yapsaydık…”
Ses kaydını Trump’ın damadının gazetesi Observer yayımladı.
Düşünün diye…
Kimin seçimi kazanacağını önceden belirlemek…
Bu cümle size neyi düşündürüyor?
Şu yakın zamanda FBI’ın ve Wikileaks’in, Hillary Hanım’a ve galiba bütün dünyaya yeni bir ‘Ekim Sürprizi’ yaşatmak üzere ABD başkanlık seçiminde devreye girmelerini düşündürüyor bana…
Darbelerde parmak izlerini görüyorduk zaten; ama şimdi bir de ülkemizde yapılmış sonucu sürprizli seçimlere yeniden bakmamız gerektiğini de…
Amerika böyle bir ülke işte…
Çoğu kez, başka ülkeler üzerinden kendi içinde bile operasyonlar yapılmasını mümkün kılan gizli pazarlıklar yürütülebilen bir ülke…
En önemlisi, bazen doğrudan, bazen dolaylı olarak başka ülkelerin iç işlerine karışabiliyor…
Karıştığında da sonuç alabiliyor…
Neyse.
Başta değindiğim konuya dönelim ve soralım: Adil Öksüz’ün 15 Temmuz uğursuz darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü’nde olup olmadığını sormuştu ABD; aynı gün Öksüz’den başka 4 sivilin daha orada bulunduğu bilgisi kamuoyuyla paylaşıldı.
Yeni sorular beklemeli miyiz?