Medya

Fehmi Koru: AK Parti gözden düşer, muhalefet iktidar olursa...

"Senaryo bir tane değil bizde, ikinci senaryo biraz daha çetrefil, ama yine olabilecek bir senaryo"

02 Aralık 2016 11:48

Fehmi Koru*

Nasıl bir zamanlamadır bu, hayret…

Bugün gazetelerde “MHP ile AK Parti, cumhur-başkanlık sistemi üzerinde anlaştılar” haberini okuduğunuzda, bir gazetemiz de (Habertürk), bir araştırma şirketine (andy-ar) yaptırdığı anketle, o başkanın kim olduğunu açıklayıverdi: Recep Tayyip Erdoğan…

Eh, bize de kendisini tebrik etmek düşer…

Kayda geçsin lütfen, tebriği herkesten evvel yaptığım…

Rakamlar olur diyor

AK Parti’nin Meclis’teki milletvekilleri hiç firesiz parmak kaldırdıklarında 330 barajının aşılması için sadece 14 oy daha gerekiyor; MHP’nin 40 milletvekili olduğuna göre…

Halkoylamalı anayasa değişikliği çantada keklik sayılır…

Halkoylamasına gidildiğinde, yine Habertürk/andy-ar anketine göre, halkın yarıya yakını (yüzde 47.1) “Başbakanlığın olmadığı, Meclis’in devam ettiği cumhurbaşkanlığı sistemini onaylar mısınız?” sorusuna “Evet” cevabı vermiş görünüyor. “Başkanlık sistemi ülkeyi ileri götürür mü?” sorusuna “Evet” diyenler yüzde 49.9 zaten…

Arada ikna edilmesi gereken pek az kişi kalmış görünüyor.

Herhalde o da olur.

Olur da iyi mi olur?

Bu soruyu yalnızca sistem değişikliğinin ülke için iyi olup olmayacağı kuşkusuyla sormuyorum; niye sorayım ki? Halkın yüzde 51.3’ünün “Türkiye iyiye gidiyor” kanaatinde olduğunu aynı anketten öğrenmiş bulunuyorum.

Kararını vermiş görünüyor halk. Daha iyiye doğru sadece bir adım kalmış gibi.

Yaz başında kurulacak sandık onu da sağlayabilir.

Ben yine de kuşkuluyum: Bunca zahmet göze alınarak.. “Ya olmazsa” endişesi yaşanarak.. halkı bu noktaya getirmek için doğrudan ve dolaylı yöntemler uygulanarak.. elde edilmiş bir sistem değişikliği ve ardından yapılan seçimde.. ‘andy-ar’a göre halkın yüzde 50.5’u “O olsun” dediği Tayyip Erdoğan seçildiğinde.. bu onun ve partisi için sahiden iyi olacak mıdır?

AK Parti ve Tayyip Erdoğan her seçimde çoğunluğu alarak ülkeyi 2030’a kadar, hatta ondan sonra da yönetme şansını yakalayabilecek midir?

Garip bir soru biliyorum, ama soru işte.

Türkiye’de 2019 seçimler yılı olacak; genel seçim, yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi hep 2019 yılında yapılacak…

Senaryolar… Senaryolar…

Şöyle bir senaryo düşünün: Tayyip Erdoğan bugünkü popülerliğini ve halkın kendisine yansıttığı sevgisini daha da büyüterek seçimlere girdi ve karşısında en kabadayısı (andy-ar’a göre Kemal Kılıçdaroğlu) yüzde 2.7 alabilecek rakipleri karşısında başarılı olarak yeni sistemin cumhur-başkanı olarak seçildi…

Buna karşılık, AK Parti, kimsenin kabahati olmaksızın, iç ve dış olaylar iktidarın görüntüsünü sarstığı için.. Bu bir senaryo, unutmayalım.. Evet, çevre şartları yüzünden.. yalpaladı.. Seçmene kendini anlatamadı.. Rakip partiler bu defa gerçekten karşısında saf tuttular ve kaybetti AK Parti…

Olamaz mı? Pekala olabilir.

Ne olacak o zaman?

Cumhur-başkan, partisinin lideri olmaya devam edebilecek etmesine, ama artık iktidardan uzaklaştırılmış partisinin…

Makul olmayan bir senaryo gibi mi geldi bu? Oysa ‘başkanlık sistemi’ bulunan pek çok ülkede fiilen yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçek durum bu. Olabilir yani.

Senaryo bir tane değil bizde…

İkinci senaryo biraz daha çetrefil, ama yine olabilecek bir senaryo.

Ülkemizi yeni bir sisteme doğru taşıyanlar (Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ile Devlet Bahçelive bazı arkadaşları) bunu ne için arzu ediyorlar?

Türkiye’nin yeni sistemle daha iyi yönetileceğine inandıkları için değil mi?

Parlamenter sistem sıkıntılar yaşatıyordu.. aslında hiç hesapta yokken.. zorunluluk yüzünden.. cumhurbaşkanını halkın seçtiği bir ülke haline dönüştük.. Cumhurbaşkanı da Tayyip Erdoğan olunca.. Aslında anayasada bulunmayan yetkileri de kullanmaya başladı..

Ve.. kararlar çok daha kolay alınabiliyor…

Gerçek anlamda başkanlık sistemine geçtiğimizde.. Anayasayla uyum içerisinde bir sisteme geçilmiş olacağı için.. daha da başarılı çalışacaktır.. diye inanılıyor…

Ben de diyorum ki.. Ya beklenen olmaz ve iyi çalışmazsa bu yeni sistem?

Türkiye zor bir ülke. Halkının özellikleri sebebiyle zor. Bulunduğu bölge onu daha da zor bir ülke haline getiriyor. Bir de onunla uğraşanlar var: Üst akıl gibi (Herhalde vardır bir ‘üst akıl’ değil mi?).. Dost bilindiği, ittifak ilişkisi içerisinde bulunulduğu halde düşmanlık sergilediğine inanılan ülkeler…

Onlar geçmişte parlamenter bir sistemle karşı karşıya olduklarını bildikleri için fazlaca ısrarcı olamıyorlardı taleplerinde; oyunlar oynamaya kalktıklarında karşılarında yalnızca iktidar partisini değil muhalefeti de buluyorlardı.

Sistem değişip ‘tek adam’ ile muhatap olmaya başladıklarında..

Mazereti kalmayan bir sistem bulacaklar karşılarında…

Rusya’da Vladimir Putin.. ABD’de Donald Trump.. Türkiye’de Tayyip Erdoğan.. Güçlü liderler..

Lâfı uzatmayayım: Böyle bir dünyada Türkiye’nin bir o yana bir buyana sallanması kaçınılmaz hale gelebilir.

Gelirse.. O zaman yine ilk senaryo devreye girer; AK Parti gözden düşer, muhalefet iktidar olur ve partili başkan ile başka partilerin çoğunlukta bulunduğu parlamento ortaya çıkar…

Kavga çıkar vallahi

ABD’de kurucu babalar.. Senato ile ‘dar bölge’..

Zaten bu tür mülâhazalar müzakereleri sırasında masaya getirildiği için, Amerika’da, 250 küsur yıl önce, sistemin esaslarını belirleyen kurucu babalar, tedbir olarak, parlamentoyu iki kamaralı tasarlamışlardır.

Temsilciler Meclisi yanında bir de Senato…

E, biz ise yeni sistemi yine bir tane Meclis’le götüreceğiz.

Hemen bütün başkanlık sistemlerinde Meclis yanında bir de Senato bulunur oysa…

Yalnız o kadar da değil, güçlü başkanı dengelemek üzere, parlamenterler ‘dar bölge’sistemiyle seçilir başkanlık sistemlerinde…

Biz ise yalnızca ‘güçlü başkan’ seçtireceğiz halkımıza ve onun derdimize derman olmasını bekleyeceğiz.

Ağzımdan yel alsın senaryosu

Hadi bir başka senaryo daha hatırlatayım: Bütün bu kargaşayı sandıktan cumhur-başkan olarak Tayyip Erdoğan’ın çıkacağı varsayımı (veya andy-ar anketi) üzerine gerçekleştiriyoruz; ya beklenen olmaz, başka biri seçilmeyi başarırsa?

Olmaz olmaz demeyin… Tayyip Erdoğan için de “Ondan muhtar bile olamaz” denildiği günleri hatırlayın ve bugünü… O şimdi cumhurbaşkanı…

Demokratik sistemlerde ‘banko’ diye bir şey olmaz. Olsaydı, ABD’de seçimi Trump değil herkesin ‘banko seçilir’ gözüyle baktığı Hillary Clinton kazanırdı.

Ya AK Parti anayasa değişikliği oylanırken fire verirse? Ya MHP’den genel başkan ve genel sekreter dışında hiçbir milletvekilinin eli değişiklik paketine oy vermeye gitmezse? Ya OHAL’de yapıldığı için anketler gerçeği yansıtmıyorsa?

Ben yine de yeni başkanı bugünden tebrik etmiş olayım…


* Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır