Politika

Fehmi Koru: 11 Eylül, ABD'nin kimyasını bozmuştu, şimdi de Türkiye'nin kimyasıyla oynanıyor

"Neden, neden, neden?.."

22 Aralık 2016 18:04

Fehmi Koru*

Terör örgütleri eylemlerini planlarken.. planladığı bir suikast ise yalnızca öldürülecek kişinin vücudunu ortadan kaldırmayı mı.. veya bir yerde bomba patlatacaksa çok kişiyi öldürmeyi mi hesaplar?

Yoksa yapılacak eylemin –suikast ise suikastın, bombalama ise onun– ardından meydana gelecek havayı ve o havanın etkisiyle olabilecekleri de hesaplar mı?

Örnek üzerinden bu soruyu açayım:

11 Eylül ve sonrasını hep aklımızda tutalım

Dünyanın gördüğü en ciddi terör eylemlerinden biri 11 Eylül 2001 tarihinde yaşandı.

İnceden inceye planlanmış bir eylemdi ABD’de gerçekleşen… Örgüt, talimatlarını dinleyecek 18 (bir rivayete göre 19) genç buldu… Onların içinden kabiliyetli 4-5’inin pilot eğitimi almasını ve kısa süreliğine de olsa uçak kullanmayı öğrenmesini sağladı… Hepsini bulundukları yerden ABD’ye gönderdi… Bölündüler ve aynı saatte dört ayrı istikamete giden uçaklara bindiler… İkisinin New York’taki ikiz kulelere.. birinin Pentagon’a.. dördüncünün de (muhtemelen) Kongre’nin tepesine.. çarpmasını hedeflediler..

Üçü hedefi vurdu, biri yolda düştü veya düşürüldü.

Büyük bir plan…

Şimdi sorumu yineleyeyim:

11 Eylül eylemini planlayan/lar dört binayı (ve tabii içindeki insanları) yok etmeyi mi amaçlamışlardır.. yoksa o eylem sonrasında meydana gelecek hava ve o havanın doğuracağı sonuçları mı?

O gün New York’ta eylemi göbek atarak kutlayanlar olmuştu.. fakat Arap veya Müslüman değildi o kutlayanlar..

Ne demek istediğim herhalde anlaşılmıştır..

Bush “Shock and awe” demişti.

Her terör örgütü, bazen bir kişiyi veya bir yeri hedef olarak seçse bile, eylemin sonrasını da planlar…

Eylemiyle zarar görecek olanların sonrasında verecekleri tepkiyi de düşünür ve ona göre bir eylem tarzı seçer…

Dünyanın başına büyük belâlar açan 11 Eylül 2001 uğursuz saldırıları, ABD devleti bundan dehşete düşsün..

O zamana kadar izlediği politikaları gözden ve sistemini elden geçirme yoluna girsin..

Ve Amerikan halkı da eylemcilerin kimliğine bakıp onların hâkim özelliklerine düşman olsun diye sahneye konulmuştur…

Sadece ABD devleti ve Amerikan halkı değil, bütün dünya ve halkları üzerinde de beklendiği türden bir etkisi oldu 11 Eylül saldırılarının…

Amerika’nın kimyası bozuldu, dünyanın da…

İyi mi oldu, kötü mü?

Bu soruya, dünyayı etkisi altına alan IŞİD ve benzeri terör salgınına da bakarak, “İyi oldu” cevabını verebilmek için iyice insafsız olmak gerekiyor.

Öyle insafsızlar ABD’de bol miktarda var. Onlar ‘İslâm’ dininin yasaklanmasını, İslâm dinine mensup olanlara ülkelerinde hayat hakkı tanınmamasını talep edip duruyorlar.

Ancak, o eylemlerin, dünyayı kötü bir istikamete doğru yönlendirdiği de açık.

Dünyamız bugün daha güvensiz.. Çok daha hayırlı işlere harcanabilecek kaynaklar, sırf güven eksikliği yüzünden, eskisiyle mukayese edilemeyecek oranda silâh ve teçhizata sarf ediliyor.

Eylemlere muhatap olan dönemin yönetim kadrosu.. ABD’de George W. Bush, İngiltere’de Tony Blair ve İspanya’da José María Aznar.. kendilerini unutturmaya çabalıyorlar…

Terörist daha hesapçı.. devlet değil..

Uzun yıllardır dünyada ve ülkemizde meydana gelen şiddet olaylarını izlerken çıkardığım sonuç pek iç açıcı değildir: Devletler teröristler kadar hesapçı değiller…

Terör örgütleri, genellikle, meydana getireceği sonucu da hesap ederek ve o sonucu sağlayacak şekilde eylemlerini planlarken.. ‘terörle mücadele’yi birincil görev haline getirmiş olan devletlerin kanlı eylemlere verdikleri cevap.. yine genellikle terör örgütlerinin bekledikleri gibi veya ona yakın oluyor…

Devletler adına karar verenler, nedense, bir an durup “Acaba bu olayla bir istikamete doğru yönlendirilmemiz mi isteniyor? O istikamet ülkemiz ve siyasi kadromuz için doğru bir istikamet mi? Eğer böyle bir planın parçası olarak sahneye konulduysa maruz kaldığımız kanlı eylem.. alacağımız kararlar bizi istemediğimiz ve hayırlı olmayan bir istikamete yönlendirecekse.. yoksa başka türlü mü davransak?” diye düşünmüyor…

Öyle düşünseydi George W. Bush.. derhal Yurtseverlik Yasası ile ülkesinin demokratik geleneklerini askıya almak yerine ve kulağına “Irak’a saldır” diye fısıldayanların niyetini sezip farklı bir yol tutsaydı…

Sözgelimi, Ortadoğu kökenli görüntüsüne sahip terör eylemine, Ortadoğu’daki en temel ihtilâf olan ‘Arap-İsrail sorunu’ açısından yaklaşsa ve onu sağlayarak teröristlerin malzemesini ellerinden alsaydı…

Bugün dünyamız çok farklı bir yerde olur, bunu sağlayan devlet adamları, Bush, Blair ve diğerleri.. günümüzün kahramanları olarak tarihteki yerlerini alırlardı.

Uğursuz 11 Eylül eylemlerinin üzerinden 15 yıl geçti ve dünyamız hiç güvenilir değil.

Almanya’da, Ürdün’de, İsviçre’de ve Kayseri ile Ankara’da meydana gelen terör eylemleri.. hepsi.. Bush ve tayfasının 11 Eylül’e verdikleri yanlış tepkinin faturasıdır…

Bizde olanı doğru değerlendirelim

Lâfı uzattığımın farkındayım, ama anlatmak istediğimi aktarabilmek için bu gerekiyordu.

Türkiye biri askeri darbe girişimi olmak üzere çok sayıda sıra-dışı eyleme muhatap bugünlerde… Terörden medet uman örgüt ve odakların hesapları neyse, aceleleri olmalı ki, sahneye koydukları terör eylemleri hem çeşitlendi, hem de araları sıklaştı.

Bir yandan bombalamalarla sarsılıyoruz.. diğer yandan Rusya büyükelçisine yönelik suikastla..

Verdiğimiz.. daha doğrusu vermeye hazırlandığımız tepki.. devlet/ler/in hep verdiği türden bir tepki olacağa benziyor…

“Kim bu eylemi yapan?” sorusu eşliğinde, eylemle irtibatlandırılan kişilere yönelik tedbirlere başvurulacak…

Her devletin buna hakkı vardır; Türkiye’nin de elbette var…

Ancak hiç değilse bu suikasttan sonra biraz farklı davranılsa ve “Neden?” sorusunu öne çeken bir değerlendirme yapılsa…

Neden şimdi oldu bu?

Neden Ankara’da?

Neden bir büyükelçiye karşı?

Neden Rusya büyükelçisi?

Neden suikastçı olarak bir polis seçilmiş?

Neden, neden, neden?

Ve tabii bu ve benzeri sorulara cevap aranırken, “Acaba bu eylemle farklı bir yöne sürüklenmek mi isteniyoruz? O istikamet bizim için doğru ve hayırlı mı?” sorusunu da gündeme taşımak…

Yapılmayacağını bile bile tavsiyede bulunmak kadar zoru yok.


Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır