T24 - Fazıl Say, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti için sunduğu projeyi geri çekti. Say, görüşmelerin uzamasından ve iki yıldır bir türlü sonuçlanmamasından yakınırken, 2010 Ajansı meselenin 'bütçeden' kaynaklandığını söylüyor.
Ruhr 2010 Ajansı, önceki gün basın toplantısında Fazıl Say’ın Dortmund’da vereceği konserleri “Kültür başkenti yılının doruk noktası” sözleriyle tanıttı. Dün ise aynı Fazıl Say, çok benzer bir programdan oluşan İstanbul 2010 projesini, bürokrasiden yıldığı için çekmeye karar verdi.
Fazıl Say, İstanbul 2010 Ajansı’na ‘Dört Mevsim Dört Konser’ başlıklı bir proje sunmuştu. Proje kapsamında dört büyük konser ve İstanbul’un merkezden uzak semtlerindeki okullarda on ücretsiz resital ve atölye çalışmaları planlanıyordu. Uzun görüşmeler sırasında, 2010 Ajansı bütçe sıkıntılarından dem vurunca dört konser ikiye indirildi. 9 Mayıs’ta Topkapı Sarayı’nda ‘Haremde 1001 Gece’ keman konçertosu, 7 Ekim’de ise Aya İrini’de ‘İstanbul Senfonisi’ seslendirilecekti. Ama 2010 Ajansı’yla bir türlü işler ilerlemeyince konser programları da aksamaya başladı. Bütçe üzerinden görüşmeler uzadıkça uzadı ve Fazıl Say, projesini çekmeye karar verdi. Say’ın menejeri Kadir Dursun, 2010 Ajansı’na “Fazıl Say Konserleri için uzun zamandır yaptığımız karşılıklı görüşmeler sonucunda maalesef somut bir ilerleme sağlayamadık. Bu durum, Fazıl Say ve diğer sanatçıların tarih planlamalarında ve organizasyonun sağlıklı gerçekleşmesinde sorunlar yaratacağından, organizasyonları birlikte gerçekleştirme olanağımızın kalmadı” diyen bir mektup göndererek projeyi durdurdu. Yani, İstanbul’da yaşayan uluslararası müzisyenin İstanbul için bestelediği senfoniyi, İstanbul’da ne zaman dinleyeceğimiz belirsiz bir mesele halini aldı. Böylece, İstanbul 2010 Ajansı’nın Fazıl Say’la birlikte Dünya Su Forumu sırasında verdiği tek konser hariç, hiçbir özel projesi kalmamış oldu.
Konuyla ilgili tartışmalara girmek istemediğini söyleyen Fazıl Say, dün facebook sayfasına şu kısa açıklamayı koydu: “İstanbul 2010 ile ilgili 2 yıldır hiç bir sonuç alamadığımız görüşmelerimizi sona erdirdik. Bir proje yapabilmeyi başaramadık. Kağıt üzerinde, ‘istenmedi’- ‘reddedildi’, ‘kabul edilmedi’ gibi sözler yoksa da, iki yıllık bekletilmenin, 17 randevunun sonuçsuz kalmasının, aynı anlama geldiğini hissettim. Yazık. Sanırım ‘hükümete muhalif’ olmanın payı vardır. ‘Beceriksizlik’ artısı...”
2010: ‘Bütçeyi yetersiz buldular’
Fazıl Say konserlerinin neden gerçekleştirilemediğini 2010 Ajansı’nın Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç’e de sorduk. Avdagiç’e göre mesele tamamen bütçeyle ilgili. “Bizim sunduğumuz bütçe onlara yetersiz geliyorsa bunu bu şekilde ifade etsinler, meseleyi ‘hükümete muhalif olmak’ gibi yerlere taşımalarını doğru bulmuyorum” diyen Avdagiç’in verdiği bilgiye göre dört konser için sunulan ilk teklifin bütçesi 1.2 milyon avro. Bunu ‘kendi bütçe imkanlarına göre’ yüksek bulan 2010 Ajansı, konser sayısını ikiye indirip sanatçı kaşeleri için toplam 500 bin lira önerdi. Bir o kadar da organizasyon giderleriyle birlikte konserlerin toplam maliyetinin bir milyon liraya yakın olması planlandı.
Projeyi hazırlayan Kadir Dursun, ‘Fazıl Say hiç para almasa bile, önerdikleri bütçeyle şef ve solistlerin ücretleri ödenemez’ diye konuyu özetliyor. Dursun’un verdiğij bilgiye göre sadece 105 kişilik Borusan Senfoni Orkestrası’nın maliyeti 150 bin avro (300 bin lira). Patricia Kopatchinskaja, şefler Sacha Goetzel ve Gürer Aykal, Fazıl Say ve geleneksel enstrümanları çalan diğer solistlere ise vergiler hariç 64 bin avro önerilmiş. Bu rakamla uluslararası standartlara göre konser kaşelerini ödemek imkansızlaşıyor. Kadir Dursun, Fazıl Say’ın alacağı parayı bile bilmediğini, ama bir yılı aşkın süredir konuşulan bir projenin bir türlü sonuçlanıp ilan edilmemiş olmasına tepki gösterdiğini söylüyor.
Mesele bir ‘bütçe’ meselesi mi, ‘öncelik’ meselesi mi? Bence, bunu tartışmak gerekiyor. Avrupa Kültür Başkenti açılış gösterileri için havayi fişekler patlatılsın, mega star Tarkan sahneye çıkartılsın ve bu iş için 8.5 milyon lira harcansın. Diğer taraftan dünyanın gerçekten ilgisini çekecek, klasik müzik dinleyicisinin gerçekten katılmak isteyeceği iki konseri gerçekleştirmenin de bir yolu bulunsun. Ama sanatçının gönlünü alarak, ama gerekli parayı bularak. Ruhr 2010 Fazıl Say’a üç yıl önce sipariş veriyor, konsere davet ediyor; İstanbul 2010 ise Fazıl Say’ın proje vermesini bekliyor sonra da bu proje üzerinden uzun müzakerelere girişiyor... Belli ki bu işte bir yanlışlık var.