Politika

Eygi: Evden dışarıya her çıkışımda canım İstanbul’u bugünkü hale getiren rantçılara beddua ederim

"Sahte sofu dini imanı para olan münafıklar..."

30 Mayıs 2016 16:38

Vahdet yazarı Mehmet Şevket Eygi, günlük hayatında neler yaptığını anlatırken, "Evden dışarıya her çıkışımda canım İstanbul’u bugünkü hale getiren cahillere ve rantçılara beddua ederim" dedi. Eygi kendi gözünden "en kötü insanlar" sıralamasını şöyle yaptı:

"Din ticareti yapan sahte sofu dini imanı para olan münafıklar, riyakarlar, arivistler, soytarılar, şarlatanlar. En muhterem insanlar: Gerçek, sâlih, ahlaklı, faziletli, mütevâzı, mürüvvetli gerçek Müslümanlar."

Eygi'nin Vahdet'te "Küçük hayatım" başlığıyla yayımlanan (30 Mayıs 2016) yazısı şöyle:

Futbol haberleri beni ilgilendirmez. Bir Müslüman olarak bunların benim dünyama ve ahiretime faydası yoktur. Futbol dünyasında dönen dolaplar, şikeler mikeler beni ilgilendirir.  Altının düşmesi veya yükselmesi beni ilgilendirmez. Altınım yoktur. Altın kıymetli ve pis bir madendir. Kirlidir, kirletir. Değersiz, basit, ucuz bir cep telefonum vardır. Çok şükür cep telefonu manyağı, bağımlısı, hastası, delisi, fetişisti değilim.

Evde çok zaman çaldığında cep telefonunu duymam. Sokağa çıktığım zaman onu yanıma almam. Eğitim meselelerine büyük önem veririm. Türkiye’nin, Müslümanların yücelmesi veya batması eğitim ile ilgilidir. Mükemmel İslam medreseleri, İslam mektepleri açılmasını isterim. Bu konuda hayli yazım bulunmaktadır. Türkiye’de, İngiltere’deki Eton Koleji ayarında vasıflı ve güçlü okullar açılmasını çok isterim. Dekorasyonlu, pahalı restoranlarda yemek yemem. Oralarda ışıltılı, cafcaflı, lüks dekorasyon vardır ama müşterilere onu yedirmezler.

Lüks, pahalı, gösterişli, binenlere gurur kibir, bakanlara haset duyguları veren otomobillerden hoşlanmam. Güzel bir otomobile mi binmek istiyorum? Param varsa ikinci el otuz bin liraya bir Jaguar alırım, yirmi bin lira masraf yaparım, ortaya sanatlı pırıl pırıl bir binit çıkar. Kitap, sanat, kültür dışında fazla masraf yapmam. Yüz liraya yenilen yemeğin parasına acırım, bir Kınık çömleğine yüz lira verilmesini israf olarak görmem.

Çok ucuza malolan lükslerim vardır. Kepekli ekmeği kızartarak yerim. Domatesi soyarım. Zeytinlerin üzerine sızma yağ dökerim. Çin’de üretilen Yunnan çayı içerim. Günde bir çay kaşığı biberiye (romaren) balı tüketirim. On beş, bilemediniz yirmi liralık yemek, fakir için büyük bir ziyafettir. Pahalı giysiler paltolar, elbiseler gömlekler almam. En iyilerini en ucuza alırım.

Başka bir şehre veya ülkeye gittiğimde oradan mutlaka bir el işi sanat eşyası, bir de kaliteli ekmek alır getiririm. Dünyanın, memleketin, insanların, Müslümanların haline çok üzülüp öfkelendiğim zaman şunları yaparım: Tosun Paşa veya ona benzer bir film seyr ederim. Beethoven’in Yeniçeriler marşını dinlerim. Veya Abdülkadir Meraği'nin “Âmed nesim-i subh dem”ini. Evden dışarıya her çıkışımda canım İstanbul’u bugünkü hale getiren cahillere ve rantçılara beddua ederim. Günde birkaç saat faydalı ve hayırlı kitap okurum. Birkaç saat de yazarım. En nefret ettiğim: Kendi nefs-i emmârem. Benim gözümde en kötü insanlar: Din ticareti yapan sahte sofu dini imanı para olan münafıklar, riyakarlar, arivistler, soytarılar, şarlatanlar. En muhterem insanlar: Gerçek, sâlih, ahlaklı, faziletli, mütevâzı, mürüvvetli gerçek Müslümanlar.