Yaşam

Evsizlere çivili ve sulu müdahale

Almanya gibi varlıklı ülkelerde bile hayatını sokaklarda sürdürmek zorunda kalan çok sayıda insan var. Son yıllarda artan evsizler, şehir merkezlerinden insani olmayan yöntemlerle uzaklaştırılmak isteniyor.

28 Haziran 2014 18:19


Yaklaşık on yıldan bu yana bir evi olmayan Torsten Meiners, Almanya’nın en zengin kentlerinden Hamburg’un sokaklarında, boş binalarında ve geçici barınaklarda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kumar borcu yüzünden kirasını ödeyememeye başlayan, ardından girdiği depresyon ile hayata küsen Meiners önce parklarda gecelemeye başlamış.

Tuvaletini temizlediği bir benzin istasyonunda, o gün satılmayan yiyeceklerin bir kısmını Meiners’e vermişler. Açlık sorununu da böyle halletmiş bir süre. Topladığı depozitolu şişeler ile bir miktar cep harçlığı da çıkaran Meiners zamanla en azından bir çatısı olan boş konutlara sığınmış.

Bölünmüş toplum

İstatistiklere göre aslında Almanya’da hiç kimsenin evsiz olmaması gerekiyor. Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü’nün (DIW) 2012 yılı verilerine göre ülkede yaşayan nüfusun toplam şahsi serveti 6 trilyon 300 milyar euroya tekabül ediyor. Bu da ortalama olarak her bireyin 83 bin euro birikmiş parası olduğu anlamına gelmekte. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: Avrupa’nın hiçbir ülkesinde servet Almanya’da olduğu kadar dengesiz dağılmış değil. Her beş kişiden birinin hiçbir birikimi bulunmazken her yedi kişiden birinin borcu sahip olduğu birikimden daha fazla.

Torsten Meiners’ın zaten zor olan hayatı son yıllarda daha da ağır koşullarda geçiyor. Hamburg’un St.Pauli semtinde kendi gibi evsizlerle birlikte geceleri sığındığı bir köprü önce bir çit ile gelen tepkiler üzerine de inşaat yapımı öne sürülerek bir inşaat iskelesi ile kapatılmış durumda. Evi olmayanların bir başka uğrak yeri olan Hamburg Garı’ndan da bir süredir özel güvenlik personeli tarafından kovuluyorlar. Köln Üniversitesi’nin Yoksulluk Araştırma bölümünden Christoph Butterwege, bu gelişmelerin bir nedeni olduğunu şu sözlerle dile getirdi:

"Tren istasyonlarının ekonomik hayata dahil edildiği, ticari amaçla kullanıldığı, bir nevi içinden demiryolu geçen alışveriş mabetlerine dönüştüğü bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte sorumluluk özel bir kuruluşa veriliyor ve bu kuruluş kendince gerekli temizliği yapıp, yoksullara, evsizlere, istasyon binasının bir köşesinde geceyi geçirme imkanı tanımıyor."

Su sıkılıyor, çivi yerleştiriliyor

Bu yöntemlerin en onur kırıcılarından birine geçtiğimiz yıllarda ünlü bir moda zinciri imza atmıştı. Mağazalarından birinin giriş kapısına yerleştirilen fiskiyelerden, geceyi kapının önünde yatarak geçirmeye çalışanların üzerine uykuda iken su sıkılıyor ve bu insanlar bu yöntemle oradan kovuluyorlardı. İngiltere’nin başkenti Londra’da ise bir kapı girişinin önüne evsizlerin yatmaması için çiviler yerleştirildi geçtiğimiz günlerde.

Torsten Meiners, insanlara bu şekilde davranılamayacağını ancak iş yeri sahipleri ile o bölgelerde yaşayan insanları da anlayabildiğini belirtiyor ve "Sabahın erken saatinde işe giderken kapı girişlerinde, belki de alkollü bir şekilde yatanları görmek, her iki taraf açısından da istenmedik bir durum" diyor.

Köln Üniversitesi’nden Butterwege’ye göre yoksulluğun artmasından en başta siyasiler sorumlu. Devletin konut yapımını tamamen özel girişimcilere bıraktığını vurgulayan bilim adamı, eskiden olduğu gibi sosyal konut projelerine ağırlık verilmesini ve ancak bu sayede sokakta yaşayan insan sayısının artmasının önüne geçilebileceğini ifade etti.