2011 Aralık ayından beri dijital platformda yayınlanan 'Unspoken Mag' dergisinin 'Güç' teması üzerine kurulan Ağustos sayısının kapak konuğu, güzel sunucu Burcu Esmersoy oldu.
Esmersoy, Unspoken Mag'in Ağustos sayısı için, styling'i Esra Erdem'e ve çekimleri Mehmet Turgut'a ait olan bir moda çekiminde yer aldı.
medyaline.com'da habere göre, mesafeli tavrının zırhı olduğunu söyleyen Esmersoy; Uğur Çokiçli'nin sorularını yanıtladı.
Burcu Esmersoy’u tanıyoruz. Ekrandaki Burcu’yu bir kenara bırakırsak, nasıl birisin?
Ben de itiraf edeyim daha soğuk biri olduğunu düşünüyordum!
Aynen işte, aynen öyle ama o benim zırhım! Çünkü bizim sektör normalde çok zor bir sektör ve tek başına bir kadın olarak ayakta durmak da çok zor. Ve ekran arkasında yaşadığım gerçek hayatta da zaten pek çok şey yaşadığım için böyle bir zırh oluşturmuşum herhalde kendi kendime. Soğuk ve mesafeli olarak, insanları kendimden uzak tutarak korunuyorum.
Doğru bir şey aslında...
Aynen Öyle. Kendi güvenliğimi sağlamış bulunuyorum.
Garanti altına alıyorsun kendini.
Ve çok fazla insanları içime sokup, yakınıma almadığım için de bununla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum.
97 yılında bir güzellik yarışmasıyla başladı her şey ve o günden bugüne birçok şey değişti. Bu kariyer yolculuğunu nasıl özetlersin?
Meşakkatli! Çok meşakkatli bir yol. Bir kere zaten ben yıllardır bu sektörde olduğum için ve çok fazla röportaj yaptığım için herhalde kendimle ilgili yavaş yavaş düşünmeye başladım. O sorulara cevap verirken de kendimce bir şey belirledim aslında. Tırnaklarımla geldiğim için buraya, bulunduğum noktayı hak ettiğimi düşünüyorum. Bulunduğum yerde olmayı hak ediyorum. O konuda mütevazı olamayacağım açıkçası. Normalde hayat düsturu olarak mütevazı olmayı her zaman kendime yakıştırmışımdır. Ama iş konusunda ve geldiğim nokta konusunda hak ederek geldiğimi düşünüyorum ve hatta hala daha yolun başındayım gibi geliyor. Aslında normalde yolun sonunda olmam lazım ama hala yapacağım çok şey var. Ve onun için de çok heyecanlıyım. “Geldim buraya bitti” gibi bir şey hissetmiyorum. Hep yapacak bir şey çıkıyor ve her zaman bir basamak üstü oluyor.
Yoğun bir şekilde medyanın önünde olmak nasıl bir ruh hali? Bunun olumlu ve olumsuz yanları vardır mutlaka…
İnsan her zaman çok mutlu olmuyor. Yani yataktan kalktığı zaman hep mutlu olan insanlar varsa onlar için çok mutluyum ama her zaman bu olmuyor. Bazen çok yorgun oluyorsunuz, bazen bir gün önce yaşadığınız bir şeye canınız sıkılmış olabiliyor. Bazen kötü bir telefona uyanıyorsunuz veya istemediğiniz bir zaman uyandığınızda bile modunuz düşebiliyor. Öyle günlerde aslında çok zor oluyor onunla yüz yüze gelmek eğer magazinden bahsediyorsak. Ancak çok iyi olduğunuz, modunuzun yüksek olduğu, enerjinizin çok yüksek olduğu zamanlarda hiç rahatsız etmiyor ama yalnız kalmak istediğiniz zamanlarda yani daha doğrusu kendi kendinize kalmak istediğiniz zamanlarda özellikle yüzünüze 20-30 tane kameranın flaşı tutulduğunda gözüne fener tutulmuş tavşan gibi oluyorsunuz. Yani bir şey yapmıyor olsanız bile o sırada, gayet normal bir şey yapıyor olsanız bile sanki bir şey yapıyormuşsunuz gibi bir ruh hali içerisine giriyorsunuz ve rahatsız oluyorsunuz. Bir de yanınızdaki insanlar da rahatsız olabiliyor. Bu bir bedel, bunu ödemeye hazırım ama yanımdaki insanları rahatsız ediyorsa bu, ben de rahatsız oluyorum. Normalde benim sektörden çok az arkadaşım var. Sektörden olan arkadaşlarımı hiç rahatsız etmez ama çok yakınımdaki insanlar rahatsız olabiliyor. Bir tanesi mesela Galatasaray Üniversitesi’nde öğretmen. O mesela bunu yaşamak zorunda değil.
Anne-baba bilmeden, ne işe yaradığını bilmeden babaannem tarafından büyütüldüm demişsin. Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Annem ve babam çok erken yaşta ayrıldılar. Biz de ablamda birlikte babaannem ve dedemle yaşadık. Yani aslında en doğru olan şey büyük bir ihtimalle. Şimdi anneler babalar çok bilinçli, yollarını ayırsalar bile çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar. Bunun profesyonel yardımını da alıyorlar, çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini araştırıyorlar. En azından çocuklarının gelişimi için bunun çok önemli olduğunu bildikleri için de bu sıkıntılar yaşanmıyor. Ancak o zaman öyle değildi. O zaman herhalde çok normal bir şey olduğunu düşünüyorlardı. Kendileri için ne kadar normalse ayrılmak, çocukları için de aynı şey olduğunu düşünüyorlardı. Ama öyle değil işte… Kimse yanlış anlamasın, babaannem ve dedem annelik babalık yapmıştır, onların yokluğunu hissettirmediler hiçbir zaman bize.
Bu da güçlü bir kadın olmanı sağladı aynı zamanda…
Aynen öyle!
Peki güçlü bir kadın nasıldır sence? Bana güçlü bir kadın portresi çizebilir misin?
Bence güçlü kadın; karşısına çıkan engelleri mümkün olduğunca soğuk kanlı bir şekilde aşmayı bilen kadındır. Ama eğer soğuk kanlılıkla aşamıyorsa da bir şekilde aşmayı bilen kadındır. Belki ağlayarak, belki kanayarak, belki üzülerek, belki çıldırarak, belki gülerek ama fark etmez hangi yolla olursa olsun karşısına çıkan engeli alaşağı edip yoluna devam etmeyi bilen kadındır.
Ajda Pekkan! Hülya Avşar da çok güçlü bir kadın. Genelde sanat dünyasında olup özel hayatını gözler önünde yaşamak durumunda olan kadınlar hala ayakta durabiliyorlarsa güçlü kadındır. Bence onlar güçlü kadınlar.
Burcu Esmersoy güzel bir kadın, bekar bir kadın, güçlü bir kadın ve başarılı bir kadın! Bütün bunların getirdiği bir zorluk veya bir keşke olmalı mutlaka…
Var ama burada söyleyemem… Tek cümleyle anlatılabilecek bir cevabı var aslında bu sorunun. Gerçekten o söylediğiniz özelliklerin getirdiği bir tek şey var! O da çok özel…
Tarzınla da oldukça göz önündesin. Takip ettiğin birileri var mı bu konuda?
Türk tasarımcıların hepsini çok beğeniyorum. Normalde stüdyolarına gidip de araştıramıyorum, bakamıyorum bu sene ne yapmışlar diye ama böyle çekimlerde özellikle, tasarımcıların kıyafetlerini giydiğim zaman görüp beğeniyorum. Daha çok çekimlerde yapıyorum alışverişimi diyebilirim.
Dolabındaki en nadide parça nedir? Olmazsa olmaz dediğin veya en çok giydiğin şey nedir mesela?
Herve Leger elbiseler, beyaz t-shirt ve yırtık jean en kurtarıcı şeyler diyebilirim. Bir de tabii ki Pigalle Louboutin’ler.
Adadaki ortam nasıl? Biraz anlatabilir misin?
Normalde çalışan ekip için bir sıkıntı yok. Çalışan ekip zaten el üstünde tutuluyor ama yarışmacılar için gerçekten çok zor! Bana iki senedir soruyorlar; seni çağırsalar gider miydin diye. Bu sene özellikle bunu düşünme fırsatına sahip oldum. Gitseydim gerçekten kazanırdım! Ama gerçekten çok zor bir ortam. Özellikle bir kadın için çok zor. Mesela Begüm’ü gözümün önüne getiriyorum. Sonrasında bunun zorluklarını çok yaşadı. Her şeyden önce yalnız başına beş erkeğin arasında kaldı bir yerde. İster istemez insan bir kadınla konuşmak ister. Sadece bir kadınla konuşabileceğin şeyler var. Bu birisini çekiştirmek de olabilir, özel hayatıyla ilgili bir şey paylaşmak da olabilir.
Mesleğin gereği ilginç yerlere gidebiliyorsun bazen. En son adaya gittin mesela. Tüm meslek hayatını düşünürsen ilginç bir anın var mı?
Hayatınızdaki en komik insan kim diye sorsalar; Cem Yılmaz derim. Cem Yılmaz Ntv Spor’a geldiği zaman komik bir şey olmuştu. Ntv Spor ve Ntv yayınları bazen aynı zamana denk gelebiliyor ve tek bir stüdyodan yayın yapılıyordu. Cem Yılmaz da ‘Not Defteri’programına konuktu, onlar da o sırada canlı yayındalardı. Atıyorum program 8’de başlıyorsa benimde 8’i çeyrek geçe Ntv Spor bülteni sunmam lazımdı. Ben de onlara arkam dönük bir şekilde bülten sunuyordum. İlk haberi sundum gayet rahattım ama ben işimi sunarken sadece ona konsantre olurum. Konsantrasyonumu bozacak şekilde arkadan bana müdahale vardı! Benden bahsediliyor ve yüksek sesle konuşuluyordu ama algıda seçicilik olduğu için adımı duyuyordum. Ne konuşuluyor diye dinledim ama en son Cem bana arkadan bir şeyler söylüyordu ve ona gülmemem gerektiğini bildiğim halde yayına çıktığım anda haberi gülümseyerek sunmaya başladım. Hala arkamdan konuşuyordu ve bir noktadan sonra izleyiciye arkamı dönüp “Ne diyorsunuz, canlı yayındayım” filan dedim. Herhalde araştırsalar izleyiciye arkasını dönen tek spiker benimdir. Çok utanıyorum ama artık bir noktadan sonra susturmam gerekiyordu. Çok komik bir anıydı, onu hiçbir zaman unutmayacağım.
Burcu Esmersoy’u bekleyen bir sonraki basamak nedir?
İlk kez çok hazırlıksız yakalandım. Çünkü ilk kez bu kadar uzun süre Yurtdışında ayrı kaldım ve ilk kez sadece bir iş yaptım. Çünkü ben normalde 10 senedir sürekli Ntv Spor spikerliğini devam ettirirken yanında başka şeyleri de yapan bir insandım. Hayatımda ilk kez 3 ay boyunca tek bir iş yaptım; Survivor yardımcı sunuculuğu! O yüzden de mesela şu an o iş bitince devam eden başka bir şeyim ilk kez yok. Normalde benim bir işim bittiği zaman hali hazırda devam eden başka bir şeyim oluyordu. Normalde ben hiçbir şeyi sorgulamam hayatta ama bunun da yaşamam gereken bir dönem olduğunu düşünüyorum. Hatta belki de dinlenmek için bana tanınmış bir fırsat olduğunu düşünüyorum. O yüzden şu anda tadını çıkartıyorum ama tabii ki iş görüşmeleri yapıyorum. İstanbul’a döndüğüm ilk gün ajansıma gittim ve onlara “Bana iş bulacağız” dedim.