Politika

Eski 139 MHP ilçe başkanından 'hayır' çağrısı: Her kandırıldığında iktidarın imdadına yetişmek milliyetçiliğe ters

"Tek adamlık hedefine ortak olmak kabul edilebilir değil"

16 Mart 2017 17:54

Milliyetçi Hareket Partisi'nde (MHP) Devlet Bahçeli'nin anayasa değişikliği referandumuna dair 'evet' çağrısına tepkiler parti içinde artarak devam ediyor. Galatasaray Adası'nda düzenlenen toplantıda biraraya gelen eski 139 ilçe başkanı başkanlık sistemine tepki gösterip, referandumda "Hayır" diyeceklerini dile getirdi. İlçe başkanları MHP yönetimine tepki gösterdikleri bildiride "Ne yazık ki ülkeyi terör örgütlerinin savaş alanı haline getiren, ortak amaçlarımızdan uzaklaştıran ve uluslararası camiada büyük bir çıkmaza doğru sürükleyen mevcut iktidarın her kandırıldığında imdadına yetişmek, Türk Milliyetçilerinin kutlu vazifesine aykırılık teşkil etmektedir" dendi. 

Yeniçağ'ın haberine göre toplantıda eski Eminönü İlçe Başkanı Memduh Yellice tarafından okunan bildiriyle "Milliyetçiliği ayaklar altına alanlara geçit vermeyeceğiz, Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in 1975'ten beri savunduğu parlamenter sistemden yana olacağız" dendi.

"Evet ve hayır arasında alternatifi olmayan bir seçimi dayatması sakıncalı"

İlçe başkanlarının katıldığı bildiriden öne çıkanlar şöyle:

"Ülkemiz, 16 Nisan 2017 tarihinde, geleceğimiz için hayati önem taşıyan bir referanduma gidecektir. Öncelikle bir yarı doğrudan demokrasi yöntemi olan referandumun, kendisine özgü koşulları dikkate alındığında 'evet' ve 'hayır' arasında alternatifi olmayan bir seçimi dayatması özellikle son 15 yıldır giderek artan toplumsal kutuplaşmamız açısından büyük sakıncalar taşımaktadır. Bununla birlikte Türkiye’nin referandum tarihine bakıldığında dönemsel olarak bu yolla alınan kararların ilerleyen yıllarda büyük tartışmalara yol açtığı görülmektedir. 2010 anayasa değişikliği referandumu bunun en yakın örneği olarak hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. 

"Tek adamlık hedefine ortak olmak kabul edilebilir değil"

"Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu şey 'evet' ve 'hayır' arasında sıkışmış, birliktelik inancı bu merkezde ayrışmış toplum kesimleri yaratmak yerine; geleceği kuşatabilmiş bir milletin mensupları ile ülkemizin hak ettiği konuma taşınması ülküsü olmalıdır. Bu gereklilik karşısında Türkiye’nin yaklaşık 150 yıllık parlamenter demokrasi geleneğini bir kenara bırakıp, Anayasanın çizdiği sınırların dışına çıkmayı yönetim metodu olarak benimsemiş bir zihniyetin 'tek adamlık' hedefine ortak olmak veya katkı sağlamak kabul edilebilir değildir. Biz Türk Milliyetçilerinin vazifesi her şeyden önce ülkemizin birlik ve bütünlüğünü korumak, milletimizin refah ve mutluluğunu artırmak, aynı şekilde ülkümüzün bir gereği olarak demokrasimizin ilerlemesini sağlamaktır.

"Mevcut iktidar her kandırıldığında, imdadına yetişmek milliyetçiliğe aykırı"

"Ne yazık ki ülkeyi terör örgütlerinin savaş alanı haline getiren, ortak amaçlarımızdan uzaklaştıran ve uluslararası camiada büyük bir çıkmaza doğru sürükleyen mevcut iktidarın her kandırıldığında imdadına yetişmek, Türk Milliyetçilerinin kutlu vazifesine aykırılık teşkil etmektedir.

"Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in 1975 yılından bu yana ortaya koyduğu “hürriyetçi/parlamenter nizam” ideali, Milliyetçi Hareket Partisinin parti programı ve seçim beyannameleri çerçevesinde Türkiye’nin yaşadığı hükümet sistemi sorunlarının parlamenter demokrasinin kapsamı içerisinde kalınarak çözülmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu çerçevede, 18 madde halinde parlamentodan geçirilen ve adına “Cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen bütünleşik anayasa değişikliği paketinin önemli belirsizlikler ve büyük tuzaklarla iç içe olduğunu görüyoruz.

"Başkanlık Türkiye'nin barış ve huzuruna en büyük darbe indirecek"

"Türk yönetim geleneğinde yürütmenin merkezde ya da tek elden idaresi söz konusu olsa da aynı yönetim geleneğinin toy, kurultay, istişare ve meşveret gibi denge/kontrol mekanizmalarını bir öğreti olarak kazandırması günümüz kuvvetler ayrılığı prensibinin işlerliğini vazgeçilmez kılmaktadır. Getirilmek istenen hükümet modelinde ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Cumhurbaşkanının olağanüstü hal ilan etme yetkisi, meclisi fesih ve meclis onayına mecbur olmadan bütçe çıkarma yetkisi gibi düzenlemeler milli iradenin en büyük tecellisi olan TBMM’yi şekli bir organ haline dönüştürmektedir. Aynı şekilde kuvvetler ayrılığının diğer bir taşıyıcısı olan yargı organının bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacak denge mekanizması da bu öneride bulunmamaktadır. Zira Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın yanı sıra Hakimler Savcılar Kurulu’nun 6, Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini doğrudan, diğer üyeleri ise parlamento çoğunluğu üzerinden belirleyecek bir Devlet Başkanının öngörülmesi Türkiye’nin siyasal/toplumsal barış ve huzuruna en büyük darbeyi indireceği düşüncesindeyiz.Yine bu değişiklik önerisinde Cumhurbaşkanına tanınan “üst düzey bürokratları belirleme ve atama” yetkisi son derece geniş bir ifade olup, toplumun farklı kesimleri arasındaki fırsat adaletini ortadan kaldıran bir anlayışa sahiptir. Partili bir cumhurbaşkanı ile birlikte düşünüldüğünde bu önerinin Türkiye’deki siyasi rekabeti tamamen askıya alacağını tahmin etmek zor değildir."

"Süper yetkilerin tek bir kişide toplanması büyük tehlikeler barındırmakta"

"Bu değişiklik önerisi kamu tüzel kişiliğinin cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenmesi ve olağanüstü hal dönemlerinde bunun denetim dışına çıkarılması gibi “süper yetkileri” tek bir kişide toplaması sebebiyle büyük tehlikeleri barındırmaktadır."