Medya

Ertuğrul Özkök'ten Ahmet Davutoğlu'na: Sus, Allah aşkına sus!

"Ortadoğu bizden sorulur dedin, bizim halimiz Ortadoğu’nun teröristinden sorulur oldu"

20 Eylül 2016 11:29

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Suriye politikamızı eleştirenler çıktı. Ama Türkiye'nin Suriye politikasının insani boyutu göz ardı edilemez. Millet olarak bir destan yazdık" ifadesini kullanan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na "Arkadaş, sus. Sus artık, Allah aşkına sus. Bırak biz konuşalım, düşman azaltmak isteyenler konuşsun artık" dedi.

Özkök, "Ortadoğu’ya gireceğiz dedin, Ortadoğu 100 yıl önceki kahpe bıçak gibi yine sırtımıza saplandı. Herkesle barışacağım diye yola çıktın, herkes bize düşman oldu. Suriyeli kardeşlerimize yardım edeceğiz dedin, evleri darmadağın oldu, yurtlarından söküldüler. İnsanlar ölmesin diyordun, 300 bin insan öldü. Ortadoğu bizden sorulur dedin, bizim halimiz Ortadoğu’nun teröristinden sorulur oldu" ifadesini kullandı.

Ertuğrul Özkök'ün "Sus Allah aşkına sus bırak biz konuşalım" başlığıyla yayımlanan (20 Eylül 2016) yazısı şöyle:

Suriye politikamızın şahane mimarı Ahmet Davutoğlu bayramda demiş ki:

“Suriye politikamızı eleştirenler çıktı. Ama... Millet olarak bir destan yazdık.”

***

Arkadaş, sus...

Sus artık... Allah aşkına sus.

Bırak biz konuşalım, düşman azaltmak isteyenler konuşsun artık...

***

- Ortadoğu’ya gireceğiz dedin, Ortadoğu 100 yıl önceki kahpe bıçak gibi yine sırtımıza saplandı.

***

- Herkesle barışacağım diye yola çıktın, herkes bize düşman oldu.

***

- Suriyeli kardeşlerimize yardım edeceğiz dedin, evleri darmadağın oldu, yurtlarından söküldüler.

***

- İnsanlar ölmesin diyordun, 300 bin insan öldü.

***

- Ortadoğu bizden sorulur dedin, bizim halimiz Ortadoğu’nun teröristinden sorulur oldu.

***

- Ilımlı Müslüman’a yardım edeceğiz dedin, meydan insan kafası kesen güya Müslüman’a kaldı.

***

- 3.5 milyon insan ülkemize göç etti, zaten iyi hizmet veremeyen eğitim sistemimiz, yardımlaşma sistemimiz, dayanışma sistemimiz altüst oldu.

***

Arkadaş...

Baştan sona senin kitabını yazdığın politikaydı...

Yazdığın şey bir destan değil, Cumhuriyet tarihinin en büyük diplomatik trajedisiydi. İflas etti. Duvara tosladık.

***

Sus artık... Sus Allah aşkına...

Sus ve hiç olmazsa bugün o yanlışları düzeltmeye çalışan insanların kafasını karıştırma.

 

Selahattin kardeşim sen niye yoktun orada

 

O Tarık Akan ki, kimsenin sesini çıkaramadığı günlerde, doğunun insanının sorunlarını sinemaya aktarmak için bütün kariyerini yakmayı göze almış insandı...

Hadi onu bırak...

Hiç mi genç olmadın be kardeşim.

Hababam Sınıfı’nı hiç mi seyretmedin?

Hiç mi kardeşlerine “Canım Kardeşim” demedin?

Böyle bir sanatçı ortak değerimiz olmayacak da ne ve kim olacak be arkadaş...

Selahattin Demirtaş kardeşim... Bilesin...

Gözlerimiz seni çok aradı o cenazede...

Bu insanlar Tarık Akan'ın cenazesine sırf solcu olduğu için mi koştular sanıyorsunuz

 

SAHİ, öyle mi sanıyorsunuz?

Bunca insan ellerinde çiçekler, bütün gün onun cenazesini sırf solcu, sırf Atatürkçü olduğu için mi bekledi?

***

Cumhurbaşkanımız sırf öyle zannettiği için mi acaba bir başsağlığı mesajı bile yayınlamadı?

***

Değildi kardeşim...

Çok daha sahici, sandığımızdan çok daha başka bir şey vardı o kalabalıkta...

Bizleri bir araya getiren çok daha derin bir şey...

***

Posta gazetesi onun arkasından “Türkiye ilk aşkını kaybetti” manşetini attı.

İşte oydu asıl hepimizi bir araya getiren.

***

Temiz ve güzel bir çocuk, okul fırlamalıkları, fakir çocukların temiz aşkları, madenlerimizde çalışan insanların alın yazıları, doğunun makûs talihi...

Modernitemiz...

Paraya tamahsızlık...

Ve kibrin tavan yaptığı bir yüzyılda, şöhretin çok önünde duran bir alçakgönüllülük...

***

Zengin insanlar kalabalığı değildi o cenaze...

Bir biat kalabalığı da değildi...

Kendiliğinden ve sahici bir kalabalıktı...

***

O kalabalık ki, Mustafa Koç gibi Türkiye’nin en zengininin arkasında da böyle saf tuttu.

Mütevazı sanatçısının arkasında da...

***

Neydi biliyor musunuz o sessiz kalabalığın çığlığı?

Hiç de az değiliz... Bu ülke bizim de vatanımız...

Sadece bunu demek istiyorlardı.