Politika

Ertuğrul Özkök: 'Devletimizin kararlılığı' dışarıdan 'Türk devletinin acımasızlığı' olarak okunuyor

"Yarının gayriresmi tarihi, gelecek kuşaklarımızı çok rahatsız edecek şekilde yazılacak"

01 Haziran 2016 10:30

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Nusaybin’de PKK’lıların teslim olduğunu gösteren fotoğraflarla ilgili ve Güneydoğu’da çatışmalardan dolayı 6 bin 200 bina yıkıldığı bilgisine ilişkin olarak, “Bu bizim için ‘devletimizin kararlılığını’ gösteren bir duruş. Ancak bilelim ki, bizim dışımızdaki dünyada ‘Türk devletinin acımasızlığı’ olarak okunuyor” diye yazdı. Özkök, ‘Şu sözleri Türklüğümle övünerek söylüyorum’ başlıklı yazısında Güneydoğu'daki çatışmalardan yansıyan fotoğraf ve haberlerle ilgili olarak, “Biz bugün için bu olayı, devletin resmi tarihi olarak yazacağız ve ikna olacağız. “Ama bilelim ki, yarının gayriresmi tarihi, hem içeride hem bütün dünyada, gelecek kuşaklarımızı çok rahatsız edecek şekilde yazılacak” ifadelerini kullandı.

Ertuğrul Özkök’ün bugünkü (1 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Bütün bu olaylar sırasında, devletimin yanında durdum.

PKK’ya karşı içimde büyüyen devasa bir öfke var.

Dışarıdan değil, içeriden, devletimin içinden, göğsümü gere gere bir Türk olarak konuşuyorum.

Elinde beyaz bayrakla teslim olan insan görüntüleri bize güvenlik güçlerimizin zaferinin görsel ispatı olarak görünüyor.

Ama bilelim ki, o görüntüler, bizim dışımızdaki bütün dünyada, “Haklarını arayan insanlara, acımasız bir devletin zulmü” olarak okunuyor.

6 bin 200 bina, 13 bin daire tahrip oldu.

Bu bizim için “devletimizin kararlılığını” gösteren bir duruş.

Ancak bilelim ki, bizim dışımızdaki dünyada “Türk devletinin acımasızlığı” olarak okunuyor.

Biz içeride, devletin tavrını gösteren görüntüleri görüyoruz.

Ama bilelim ki Sur’dan, Yüksekova’dan, Nusaybin’den olayın öteki tarafını anlatan binlerce görsel malzeme dünyaya yayılacaktır.

Biz bugün için bu olayı, devletin resmi tarihi olarak yazacağız ve ikna olacağız.

Ama bilelim ki, yarının gayriresmi tarihi, hem içeride hem bütün dünyada, gelecek kuşaklarımızı çok rahatsız edecek şekilde yazılacak.

Biz bu olayı, kuru bir vakanüvisin gözüyle yazabileceğiz.

Ama bilelim ki, öteki tarafta, edebiyat, sanat, film, müzik, roman, şiir olarak bütün dünyayı etkileyecek bir Kürt menkıbesi olarak yazılacak.

 

Keşke önceden öğrenip daha erken yazsaydım

 

Önceki gün ressam Ahmet Güneştekin’le birlikte Feshane’de açılan İSMEK (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları) El Sanatları Sergisi’ni gezdik.

Belediyece açılan kurslara katılan ev kadınlarının, emekli insanların, gençlerin yaptığı işler sergileniyordu.

Çok geniş bir yelpazede çok şaşırtıcı ve birbirinden güzel işler gördüm.

Ben özellikle çerçeveli aynaları, iki boyutlu ayna altı çalışmalarını, yapma çiçek işlerini, avangard giyim tasarımlarını, hat ve kâğıt işlemelerini sevdim.

Ahmet Güneştekin en çok “kırk yama” (patchwork) denilen çalışmaları beğendi.

İkimizin de üzerinde durduğu çalışma, üç boyutlu bir Tünel tramvayı oldu.

Ama beni en çok etkileyen, İSMEK yöneticilerinin ve eserlerinin başındaki sanatçıların içtenliği, heyecanı ve yakınlıkları oldu.

Sergi ne yazık ki dün kapandı. İSMEK’i belediye başkanlığı sırasında Tayyip Erdoğan kurmuş.

Kadir Topbaş aynı tutkuyla devam ettiriyormuş.

Çok yararlı bir girişim olmuş...

 

Eşbaşkan telefon edip ‘ortak bu ne iş’ dese

 

Eeski İspanya Başbakanı Zapatero, siyaseti bıraktı, sakin bir hayat sürüyor.

Çok merak ediyorum, acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen pazar günü İstanbul’u yeniden fethettiği töreni televizyondan izlemiş midir.

Mekke’den imam getirtip, Ayasofya önünde “fetih namazları” kılındığını öğrenmiş midir...

2005 yılında başlatılan “Medeniyetler İttifakı” girişiminin eşbaşkanlığını yapmışlardı.

İslam’la Hıristiyanlık arasındaki çatışmayı önleyeceklerdi.

Oysa şimdi İstanbul’dan bütün Batı’ya cihat açma sesleri geliyor.

“Bu savaş bitmedi” sloganları atılıyor.

Acaba bunları gördüyse ne hissetmiştir?

 

Yaz tam zamanında geliyor, bu şarkı da

 

Ülkemin gidişatı endişelendiriyor beni...

Çetin Altan’ın vasiyet gibi sözü hâlâ kulaklarımda çınlıyor.

“Hayal ettiğim ülke bu değildi...”

Sığınacak yer arıyorum...

Ve diyorum ki, iyi ki önümüzde yaz var.

Bir de komşudan, Yunanistan’dan geçen hafta gelen bir şarkı.

Parios 16 Mayıs günü öyle bir şarkı çıkardı ki...

“Esi Allu Kai Ego Stin Paro...”

“Ben Paros’tayım, sense başka yerde...”

Nasıl harika bir bahar şarkısı...

Nasıl bir yaza davet mektubu...

Tam zamanında geldi.

 

Miadı dolmuş kavramlar sözlüğü

 

Rabia selamı: Mısır’da doğdu. Müslüman Kardeşler Mısır’da kaybedince, selamı da kaybetti.

Esed: Üç ay içinde gideceği tahmin ediliyordu. Üç yılda bile gitmeyince, takılan isminin de miadı doldu.

Değerli yalnızlık: En değersiz uydurmaydı. Artık mucidi bile kullanmıyor.

Yeni Türkiye: İki ortak birlikte uydurmuşlardı. Ortaklık bozulunca, kavram da jet hızıyla eskidi.

Üst akıl: Her yanlışı örtmek için kullanılacak maymuncuk bir kelime olarak uydurulmuştu. Ama alttaki akıl kaybolup gidince üstü de kalmadı.