Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'un çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak "Polisten binlerce adam atıldı. Ama bu adam hâlâ polisin içinde. Hâlâ devlet büyüklerinin dibine kadar girebiliyor. Hâlâ büyükelçilerin arkasında seri katil edasıyla poz vermeyi başarıyor" dedi. "Bu adamlarla mı milli seferberlik olacak" diye soran Özkök, "Bu nasıl uyuyan bir FETÖ’cüdür de o uyanıkken, uyanık olması gerekenler de horul horul uyuyormuş..." ifadesini kullandı.
Ertuğrul Özkök'ün "Yine 'Ne mutlu Türküm' diyebilme zamanıdır" başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
O güzel lafı bile çok görmüşlerdi bize...
“Türküm doğruyum” demenin faşistlik...
“Türk övün, çalış, güven” demenin ırkçılık olduğuna bile inandırmışlardı bizi...
“Ne mutlu Türküm diyene” demek haram edilmişti dilimize...
Dün, Avrupa ile Asya’yı demiryolu ile suyun altından bağlamıştık...
Bugün, lastik tekerlekle geçiyoruz aynı Boğaz’ın altından...
Önceki gün, Körfez’in bir ucunu ötekine bağlamış, İstanbul-İzmir arasını 4 saate indirmiştik...
Yarın, üçüncü havalimanımız, Avrupa’nın yıldızı olarak yükselecek...
Öbür gün Çanakkale Boğazı’nı geçeceğiz inşallah...
Arkadaş bağır, haykır, “Türküm, doğruyum” diye hançereni patlat...
“Nu mutlu Türküm diyene” lafından utanma artık...
Türk gibi ol...
“Övün, çalış, güven...”
Ama şunu sormayı da ihmal etme sakın...
“Arkadaş... Ne oldu bize...” Neler oldu...
“Kim soktu bu nifakı aramıza...”
“Kim, hangi hain el sapladı bu bıçağı yüreğimize...”
“Kim, hangi iblis açtı bu kan davasını aramızda...”
Dün, bir Türk bayrağı seli altında Avrasya tünelini açtık...
Hayırlı olsun...
Hepimize hayırlı olsun...
Kararı alanlara, yapanlara, emek verenlere, bitirenlere binlerce selam olsun...
O tünelden hepimiz geçeceğiz...
Bak... İstanbul’da katledilen polisimiz, Kayseri’de katledilen askerimizin arkasında tek yürek olmayı öğrendik.
Bugün tasada birleşmeyi yeniden becerebilen yüreklerimiz, elbet bir gün sevinçte de birleşmeyi öğrenecek...
Aramızdaki o gönül tünellerini de açacağız inşallah...
Yani bu adamlarla mı milli seferberlik olacak
Başkentimizin ortasında, güvenliği bize emanet bir büyükelçiyi, herkesin gözü önünde kalleşçe vuran bu adam gerçekten kimdir...
Gelin tanıyalım...
Öyle bir adam ki...
Daha bir hafta önce otuzdan fazla arkadaşı, PKK tarafından katledilmiş...
Ama onun umurunda değil...
Daha 3 gün önce 14 Mehmetçik, Kayseri’nin ortasında kalleşçe katledilmiş...
Hiç umursamamış...
Ne zaman ki Halep düşmüş... Silah arkadaşını kaybettiğinde bile buz gibi kalmış yüreğine ateş işte o zaman düşmüş...
İşaretparmağı yukarıda, ağzında yarım yamalak bir Arapça bağırıyor:
“Biz cihada biat ederiz...”
Belli ki kalbi İstanbul’da atmıyor...
Kayseri desen, oraya tamamen Fransız...
Kıblesi Halep. Kalbi orada çarpıyor...
Ve ülkesinin en kritik anında, en kritik müttefikinin buradaki adamına sıkıyor...
Bu kafayla mı milli seferberlik ilan edeceğiz...
Hani nerede milli olan tarafı bunun...
Hani nerede ölen gencecik polisimiz için, kalleşçe bombalanan Mehmetçiğimiz için atacak tek yürek...
Yani o yürek, duygusal emrini Halep’ten alarak mı nefer yazılacak milli seferberliğe...
Uyuyan FETÖ'cü uyanık, uyanıklar ise horluyor
"17-25 Aralık milattır” dedin...
“Tamam” dedik...
Ama katil, 17-25 Aralık’tan sonra göreve başlamış...
Bu nasıl iştir...
Hadi o gün atladın...
Araya 15 Temmuz girdi...
Polisten binlerce adam atıldı...
Ama bu adam hâlâ polisin içinde...
Hâlâ devlet büyüklerinin dibine kadar girebiliyor.
Hâlâ büyükelçilerin arkasında seri katil edasıyla poz vermeyi başarıyor...
Arkadaş bu nasıl iş...
Bu nasıl uyuyan bir FETÖ’cüdür de...
O uyanıkken, uyanık olması gerekenler de horul horul uyuyormuş...