Politika

Ertuğrul Kürkçü: Sopaya boyun eğmeyiz

Kürkçü: DEP’liler parlamentodan atılacakları sırada Erdal İnönü’nün tavrını hatırlatmak isterim. CHP’liler bu tavra bakarak kendilerine yön çizebilir

05 Eylül 2012 22:42

 

- Hülya Karabağlı

 

ANKARA

 

BDP’nin  Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın genişletilmiş gurup toplantısıyla verdiği işaretten sonra 1 Ekim’de açılacak Meclis’in ilk gündem maddesi gibi görünen dokunulmazlıklarla ilgili, “Sopaya boyun eğmeyiz” dedi. CHP’ye Erdal İnönü hatırlatması yapan Kürkçü, “DEP’lilerin parlamentodan, atılacakları sırada ve sonrasında Erdal İnönü’nün sergilediği demokratik,  hümanist ve itidal dolu tavrı hatırlatmak isterim. CHP’liler bu tavra bakarak kendilerine yön çizebilirler. Bir de şimdi hortlamaya başlayan Nevzat Tandoğancı pozisyona müracaat edebilirler”. ifadelerini kullandı.

 

Kürkçü, dokunulmazlıklarla ilgili T24’ün sorularını yanıtladı. 

 

‘Fatma Şahin yavrukurt çıktı’

 

Gaziantep saldırısından sonra  BDP’liler için “Ya mesafe koyacaklar ya da millet meclisinde o kürsüde oturmayacaklar” diyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının kendisini şaşırttığını söyleyen Kürkçü, “Fatma Şahin’in içinden bir  yavrukurt çıktı ansızın” benzetmesi yaptı. Kürkçü’nün, değerlendirmeleri şöyle.

CHP’DE DEVLETPEREST KUŞATMA ÇABASI İÇİNDE: CHP içindeki devletperest  kanat kaçırılma günlerinde gerek Hüseyin Aygün’ün kendisinin gerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun, toplumlar arasında husumet doğurmayacak, BDP’ye hatta PKK’ya  husumet kışkırtmayacak şekilde  konuyu basiretle ele alışlarının rövanşını almaya girişti. Şimdi başka kaynaklardan aldıkları desteklerle CHP’yi kuşatma çabası içindeler. Ben buna vereceği cevabın CHP’nin kaderini tayin edeceğini düşünüyorum.

CHP’NİN HAYATA BAKIŞININ BİR STANDARDI OLSUN: Demiyoruz ki biz, CHP, bizi müdafaa etsin. Bize yan çıksın. Bir standardı olsun hayata bakışının. Değişmeyen bir ilkesi olsun. Bilelim ki, şöyle bir şey olduğu zaman CHP’nin tavrı böyle olur. Her gün bir o yana bir bu yana olmaz.

ERDAL İNÖNÜ’NÜN  TAVRI:  Erdal  İnönü’nün, DEP’liler parlamentodan atılacakları sırada ve sonrasında  takındığı tavrı CHP’lere  hatırlatmak isterim. Bu demokratik,  hümanist ve itidal dolu tutuma bakarak kendilerine  bir yön çizebilirler. Bir de şimdi hortlamaya başlayan Nevzat Tandoğancı pozisyona müracaat edebilirler. CHP’nin tek parti devrinin refleksleriyle, Dersim katliamına  götüren refleksler ile arasındaki bağı koparması  gerektiğini düşünüyorum.  Hem Sosyalist Enternasyonale geri döneceksiniz, hem tüm bu meselelerde BDP’yi bile aşan pozisyonlara sahip partilerle aynı platformu paylaşacaksınız.  Hem de Türkiye’ye dönüp böyle konuşacaksınız.  Bu kabul edilemez.

KORUCULARLA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLSEYDİ: BDP’yi,  siyaset alanının dışına iten   hiçbir davranış  Kürt halkının sözcülerini başka kanaldan Meclis’e taşıyamayacaktır. Öyle bir şeyi ancak korucuları Meclis’e taşıyarak yapabilirler. Korucularla Kürt sorunu çözecek olsalardı onu sahada çözmüş olurlardı.

TOPTANCI, HİSTERİK YAKLAŞIM ŞAŞIRTTI: Aslında Fatma Şahin’e şaşırdım.  Bir yavru kurt çıktı içinden ansızın. Yurttaşlarımızın bir bölümü ile kendi arasına inanılmaz bir duvar çekmeyi başardı. Bu kadar anlayıştan uzak bu kadar toptancı,  histerik bir yaklaşım doğrusu beni şaşırttı. Çünkü daha önceki  tutumlarına baktığımızda nispeten, özellikle kadın hakları konusunda, iki yanlışa karşın bir doğruyu söyleyebilen bir bakandı.

SOPAYA BOYUN EĞMEYİZ: Ben herkes yeniden aklını başına alsın derim. Müzakere ve tartışma yoluyla sorunu çözecek imkanları birlikte yaratalım. Biz de buradan payımıza çıkartmak gereken bir ders ve sonuç varsa elbette çıkarırız. Sopaya boyun eğmeyiz.

DENİLDİĞİ GİBİ OLSA 1 EKİMDE MEMLEKETİN ZIVANADAN ÇIKMIŞ OLMASI GEREKİR: Siyasetin makul kendi yatağındaki akışında bir  sapma olsa, 1 Ekimde memleketin zıvanasından çıkmış olması  gerekir. Ama ben bunu beklemiyorum. Şemdinli’den sonra da ne  hareket tarzımı ne  hayattaki tutumumu değiştirdim. Şehir içinde dolmuş kullanıyorum. Otobüse, metroya biniyorum. Uzun yolculuklarda trene biniyorum.  Herkesle birlikte yaşıyorum. Hiç kimsede böyle bir histerik tutum görmüyorum.

HALK  OLAYA  BİR FOTOĞRAF KARESİNDEN BAKMIYOR: Ortada kaynatılan havayla,  halkın soluduğu hava arasında hiçbir ortaklık olmadığını görüyorum. Halka asıl uzak düşenlerin bu havayı kaynatanlar olduğunu söyleyebilirim. İnsanlar akıllarıyla, algılarıyla, palavra değil gerçek davranışlarla ilgileniyorlar. Bize bir tek fotoğraf karesi içerisinde bakmıyorlar. Fotoğraf öncesi var, sonrası var.  Fotoğrafın kendisi var.

DİĞER KUŞLARA ÖLDÜRTMEYE ÇALIŞMAK:  Bu fotoğraflar sadece bazı insanlarda   kalp kırıklığı yaratmış olabilir. Milyonlarca başka insanda da bir empati oluşturdu.   Ne yapacağız şimdi. Alacalı bir toplumda yaşıyoruz. Meclis’in de akıl yolunu seçmesi gerekir.  Bizi olduğumuzdan başka bir renge boyayarak, boyalı bir kuş  haline getirerek, diğer kuşlara öldürtmeye çalışacağına bu boyanın tutmayacağını akıl etmesi icap eder.