Yapılması gereken işleri ertelemek, toplumda yaygın olarak görülen alışkanlıklardan biri. Hemen hemen tüm argümanlar hazır olsa da yapılacak işin başına oturamamaktan şikayet edilir her zaman. Bu erteleme sorunu sabah uyanırken kurulan alarmdan sınav döneminde çalışmaları son güne bırakmaya, bilgisayar güncellemesinde hâlâ eski programı kullanmaktan en riskli işlere dahi bir türlü başlayamamaya kadar birçok yerde ortaya çıkıyor. Bütün bunların istemsiz gerçekleştiğinin sanılmasının aksine erteleme; bir hastalık değil, disiplin sorunu.
Toplum içinde ‘erteleme hastalığı’ olarak bilinen bu durum, psikiyatrik hastalıklar listesinde yer almıyor. Bu sebeple bir hastalık olarak adlandırılmıyor. Zaman'dan Nihal Polat'ın haberine göre ertelemenin, daha çok bireyin hem kendisini hem de sonuçları itibarıyla çevresindekileri zor durumda bırakan bir disiplin sorunu olduğunu söyleyen Psikolog Yasemin Eyüpoğlu, kronik hale gelen bu durumun mükemmeliyetçilik ve kaygıdan kaynaklandığını belirtiyor. Eyüpoğlu, “İnsanın en iyisini yapma çabası ortaya bir şey koyamama düşüncesine dönüşebilir. Birey zihninde o kadar çok alternatif ve en iyisini yapabilme hedefi geziniyor ki, bütün bu ihtimalleri yerine getirmek ya zaman alıyor ya da bir yerde çıkan bir sorunla ilerleme tıkanıyor. ‘En iyisi olmayacak’ düşüncesi bu işi zihinde erteliyor.” diyor.
Sürekli erteleme sorunu yaşayan insanların ‘Ya yanlış olursa, ya eksik olursa, ya eleştiri alırsam’ gibi kaygılar taşıdığı için bu durumun kişiye sürekli zihinde erteleme komutu verdiğini kaydeden Eyüpoğlu, “Bu kişiler tembel değil, hata toleransının zayıf olduğu kişilerdir. Aşırı kaygılı insanlarda görülen nevrotikliğin bu durumla bir bağlantısı olabilir.” ifadelerini kullanıyor.
'Erteleme sorunu öfke patlamasına dönüşebiliyor'
Eyüpoğlu, bu kişilerin yapacakları işleri ertelediklerinde kaygılarının daha da arttığını ve depresif duygulanımlar ile birlikte öfke patlamalarına dönüştüğünü söylüyor. Yasemin Eyüpoğlu, kaygının erteleme hastalığının hem sebebi hem sonucu olduğunu belirtiyor. Psikolog Eyüpoğlu, ebeveynin ‘Seni severim ancak başarılı olursan, seni takdir ederim ancak hata yapmazsan, sana değer veririm ancak birinci gelirsen’ gibi şartlı sevgi, ilgi ve takdirlerinin çocukta ortaya koyacağı performansla ilgili kaygı oluşturduğunu dile getiriyor. Ertelemenin genelde çocukluğunda kendisini ispatlama çabası içinde olan veya bir şeyleri zor elde etmiş bireylerde görüldüğünü aktaran Eyüpoğlu, “Çocuk bazen de kendisine bir kural oluşturabiliyor. ‘Hata yaparsam, annem üzülür, babam beni sevsin, kimseyi üzmeyeyim, abim gibi olayım, öğretmenim kızmasın’ gibi. Yani çocukta oluşan takdir görme, kabul edilme, huzur bulma gibi ihtiyaçlar da onu bu duruma sokabiliyor. Bu durum da yetişkinlikte erteleme olarak ortaya çıkıyor.” diyor. Böyle bireylerin bir uzmandan yardım almasını öneren Eyüpoğlu, “Eğer şu an bu haberi okuyor ve bu durumdan muzdaripseniz hemen kalkıp randevu alın, ertelemeyin.” diyor.