Yaşam

Ermeni müzisyenler ve tasavvufçulardan kilisede Mevlana anması

Adalar Belediyesi’nin gelenekselleşen etkinliği ‘şeb-i arus’ konseri 3. kez düzenlendi; San Pacifico Kilisesi’nde Ermeni müzisyenler ve kadın tasavvufçular bir aradaydı...

19 Aralık 2012 18:40

 

Kürşat Doğuhan (*) - Büyükada (Proti)

 

İstanbul’un 39 ilçesinin sayıca belki en mütevazısı ama birçok yönden hayli farklı olanı şüphesiz Adalar’dır. Kış ve yaz nüfusu birkaç misliyle değişen Türkiye’nin altı ilçesinin başında gelen Adalar’da kışın 14 bin 600, (15 Mayıs - 29 Ekim) Yaz Dönemi’nde ise 80 bin ve hafta sonları günübirlikçilerle 200 bin kişi yaşıyor.

Bizans, hatta Doğu Roma döneminden kalma sütun ve kalıntılara sokakta rastlanılabilen Adalar’a “Prens Adaları” denmesinin nedeni, daha Bizans’tan beri buraların prens, prenses, din adamı, komutan ve siyasi şahsiyetlerin “sürgün” olarak yaşadıkları yer olmasıdır.

 

Kilisede Ermeni müzisyenler, kadın tasavvufçular…

 

29 Ekim 2009 yerel seçimlerini kazanan yeni yönetim, Adalar ve İstanbul’da çoktan unutulmuş gelenekleri, solmuş renkleri, kesilmiş sesleri, çoktan vazgeçilmiş alışkanlıkları sadece hatırlatmıyor, hatırlamıyor, canlandırmıyor, işitilir hale getirmiyor, gün yüzüne çıkartmıyor… Aynı zamanda yeni geleneklerin doğmasına da vesile oluyor...

Örneğin her yıl Aralık ayında, Mevlana Vuslat Yıldönümleri çerçevesinde değişik dinlerin yer tahsis etmesi veya bilfiil iştirakiyle birlikte Şeb-i Arus konseri düzenlemek gibi…

17 Aralık 2012, Pazartesi günü, saat 17.00’de, Kültürlerin Buluşma Yeri Adalar’da, Latin Katolik San Pacifico Kilisesi’nde, Ermeni Havari (Ortodoks) Kilisesi şeflerinden Arda Agoşyan (kontrbas), Maryam Mailyan (flüt-şan), Eren Aydoğan (piyano) ve konuk sanatçı Natali Boğosyan (şan)’dan oluşan arkadaşlarıyla, Krikor Naregatsi, Khaçadur Avedsiyan’dan, ve tabii Kütahya’nın Anadolu müziğini başta Leipzig ve Berlin olmak üzere tüm Avrupa’ya tanıtmış, Türk Ocağı’nda geleceğin müzisyenleri olacak nice öğrencilere ders vermiş Gomidas Vartabed’den klasik Ermeni Halk ezgileri çalıp söyleyerek, Şeb-i Arus’un ruhunu, ona yaraşır şekilde renklendirip yaşattılar.

Tasavvuf Müziği Korosu seçiminin tesadüf olmadığını belirten yetkilileri haklıydılar; zira REVNAK adlı grubun özelliği sadece kadınlardan (“bayanlar” değil) oluşmasıydı.

 

 

Grup Küdümzenleri (çalıştırıcı) Birsen Çakmut başkanlığında Özlem Kayra, Lale Duğa, Seda Tüfekçioğlu, Aynur Demir, Gönül Yeprem adlı sazendeler (müzisyenler) ve Canan Erden, Fatma Aydın, Gülperi Şen, Handan Öğüt, Semanur Demirci, Sezen Kurt, Nurdan Kurt, Didem Turan ve Gönül Ak adlı hanendelerden (koro üyeleri) oluşuyordu. Onlar, Yunus Emre’nin sözleri, Segâh ve Hüzzam İlahiler, Sadettin Kaynak, Tehir Karagöz, Hüseyin Sebilci, nice bestekârdan olan parçaları huşu içinde okudular, şölen sundular.   Konseri Belediye Kültür-Sanat Koordinatörü Ceren Cevahir Gündoğan Zileli açtı, AB İlişkilerinden Sorumlu Bakanı Sayın Egemen Bağış ve İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu’dan gelen teşekkür-tebrik telgraflarını okudu, ardından Başkan Vekili Kültür Sanat Etkinliklerinden Sorumlu Meclis Üyesi Raffi Hermon Araks’ı konuşmaya davet etti.

Basın ve uluslararası sivil diplomatik girişimlerinden tanıdığımız Araks burada belediyeci kimliğiyle karşımıza çıkıyordu:

“(…) Ülkemizde kullanılan ‘sözde’ ibaresi değişik eylemler için sıfat olarak kullanılır; kültürler arası diyalog-harmanlama gibi kavramları sözde değil, özde kullandığımızı göstermek için böyle etkinlikler düzenliyor, ‘Hoş geldiniz’ diyoruz. Önce değişik dine mensup insanların aynı coğrafyada, birbirinden kopuk da olsa kendi bayramlarını kutlamaları önemliydi. İkincisi, insanların birbirlerinin varlığına saygı göstererek, kendi bayramlarını yan yana kutlamalarıydı. Üçüncüsü, onların ortak bir mekânda, birbirlerinin bayramlarını ortak bir heyecanla kutlamaları olmalıydı. Bundan daha anlamlı bir şey olabilir mi? Dördüncü aşama da bir Hıristiyan’ın örneğin ezanı veya bir İslami yakarışı kendi diliyle, bir Müslüman’ın bir kilise duasını Arapça, bir Yahudi’nin bir İslami duayı İbranice söylemesi…”

İzleyicilerin, alkışlarken gözlerinin dolduğunu görülürken, sözü Başkan Farsakoğlu aldı:

“Raffi arkadaşımız, arkadaşlarıyla düzenlediği bu konser gününde, güzel duygularla da olsa bizleri duygulandırması, biran önce konsere başlamamız gerektiğini hatırlatıyor gibi. (…) Farklı inanışlar, kültürler, kökenden gelen insanlar bir araya gelerek farklı yaşayacaklardır tabii ki. Adalar’da farklılıklar bir araya gelerek yaşamayı başardı. Bu coğrafya evrensel değerler yetiştirmiş, gerçi itiraf edelim ki, değerlerin yaşatılması yönünde biraz zayıf kalınmıştır ve bunu telafi etmek için çok şeyin yapılması gerekiyor; biz de üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz üç yıldır; bu etkinliği gelenekselleştirmek üzereyiz. Bu dünyada ancak ve ancak sevgiyi yücelterek, tabii ki her birimizin farkını yaşayarak hatta farkı yaşayabilmesi için, birbirimize destek vererek ve asla zorla kendimize benzetmeye çalışmayarak, aynı zamanda birbirimizin farklılıklarıyla yaşamayı öğreneceğimize ve öğreteceğimize inanıyoruz.”   

17 Aralık 1273’te, bu dünyadan göçüp gittiğinde, Yüce Yaratan’a ulaşabilmiş olması hasebiyle vuslat gecesini, bir düğün olarak anılmasını istemiş Hz. Mevlana’nın arzusunu “dinler, kimlikler, kültürler arası dostluk, sevgiyle” kutlayan Adalar Belediyesi, benzeri etkinliklerle, ne iyi ki artık şaşırtmıyor, ama gittikçe sınırlarını geliştirmesi sevindiriyor…

(*) Heybeli (Halki) Adası sâkini, serbest yazar