Hayatım boyunca sabahları erken kalkmaktan nefret etmişimdir. Okula zamanında gideyim diye babam bacağımdan çekip çıkarırdı beni yatağımdan. Sabah zil sesini duyar duymaz midem bulanmaya başlar, ancak öğlene doğru bir şeyler yiyebilirdim. Geceleri ise durum farklı. Geç saatlere kadar kalıp çalışabilirim. Yeter ki güne erken başlamayayım.
Tarlakuşu mu, baykuş mu?
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, bazıları ise günün en iyi zamanının sabah saatleri olduğunda ısrar eder. Ben mahmur gözlerle işe giderken onlar saatlerdir uyanık olmanın verdiği neşeyle hareket ederler. Fakat akşamları roller değişir. O tarlakuşlarını yemek masasında uyku bastırırken benim gibi baykuşlar mutlu ve sohbeti uzatmaya hazırdır. Kendimizi bulduğumuz saatlerdir bunlar. Ama insanların sadece bu iki gruba ayrıldığı düşüncesi doğru değil.
Herhangi bir etkinlik için en fazla tercih edilen saatleri belirlemek için yapılan anketler yetişkinlerin sadece yüzde 20’sinin tarlakuşu ya da baykuş kategorisinde olduğunu gösteriyor. Geriye kalan yüzde 80’in ise yarısı bir ya da diğer yöne eğilimli, diğer yarısı ise iki tarafa da dahil olmayanlardan oluşuyor.
Ama bu, düzenin tarlakuşları etrafında kurulu olduğu bir toplumda yaşamaya çalışan baykuşlar için teselli değil. Okul da iş de erken başlıyor. Ayrıca erken kalkmak bir erdem sayılıyor, baykuşlar ise tembel. Oysa onların gece boyunca çalışırken diğerlerinin erkenden yatmaya gitmesi göze batmıyor.
Genetik faktör
Ama neyse ki bilim baykuşların tarafında. Onlar günlerini yatarak tüketmiyor, sadece genlerine göre davranıyor. İngiltere’nin Surrey Üniversitesi’nden araştırmacılar, hangi zaman tipine (kronotip) girdiğimizi büyük ölçüde genlerimizin belirlediğini söylüyor. 24 saatlik ritmimizi belirleyen bu genlerin farklı varyantları var ve bunlar fizyolojimizi birçok bakımdan etkiliyor.
Erkencilerin vücut ısısı öğleden sonra doruğa ulaşırken, akşamcılarda bu daha geç oluyor. Sabah kalktığında erkencilerin stres hormonu (kortizol) hemen zirve yapıyor ve sanki ilaç almışçasına vücudun uykudan uyanıklık haline geçmesinin şokunu atlatmasını sağlıyor. Akşamcıların ise aynı etkiyi görmesi için birkaç saat daha geçmesi gerekiyor.
Yani şöyle de denebilir: Ben aslında erken kalkmaya çalışırken kendi genetiğimle boğuşuyorum.
Vücudu eğitmek mümkün mü?
O halde erken kalkması için vücudu eğitmek diye bir şey de söz konusu değil. Çalar saati kurarak kendimizi erken kalkmaya zorlayabiliriz tabii. Tıpkı gece vardiyasında çalışanların bütün gece uyanık kalmak için kendilerini zorlaması gibi. Ama saat ortadan kalkınca genler yine eski düzenine dönecektir.
Küçük çocuk sahibi akşamcılar, vücut saatleriyle savaşa savaşa sabah erken kalkar; ama vücutları ilk fırsatta eski alışkanlıklarına dönecektir. Genlerin çekim kuvveti oldukça güçlüdür çünkü.
Teorik olarak ilaç yoluyla duruma müdahale etmek mümkün. Ama normal kronotipe geri dönmemek için bu ilaçları sürekli almak gerekir.
Akşamcılar için tek umut ışığı yaşlanmaktan geçiyor. O da zaten kaçınılmaz. İnsanlar yaşlandıkça sabah daha erken kalkmaya yöneliyor. Bense o gün gelinceye kadar gece hayatının tadını çıkarmaya bakayım.