Yaşam

Erkekler kimlik arayışında

Geleneksel rol modelleri günümüzde hararetle tartışılmaya devam ediyor.

22 Mayıs 2010 03:00
T24 - Geleneksel rol modelleri günümüzde hararetle tartışılmaya devam ediyor. Bir cephe toplumda erkek egemenliğinin sürmesinden şikayet ederken, diğer cephe erkeklerin pozitif ayrımcılığın kurbanı olduğunu savunuyor.


Kadın ve erkek için biçilen rol modelleri günümüz toplumunda da geçerliliğini koruyor. Kadınlar erkeklerin hâlâ iş hayatında ‘patron', evde ‘aile reisi' olarak görülmesinden şikayet ederken; karşı cephe, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın erkeklerde kimlik bunalımı yarattığını savunuyor.


Toplumda geleneksel rol modellerinin aşılması son derece zorlu bir süreç. Bu durum Almanya’da da pek farklı değil. Klişeleşmiş rol modelleri, kamusal alandan özel yaşama bir çok alanda insan ilişkilerini biçimlendiren ana unsurlar olarak kabul görüyor.


Deursche Welle'nin haberine göre Alman Hizmet Sektörü Çalışanları Sendikası Verdi’nin yaptığı son araştırmanın sonuçları, erkeklerin toplumdaki hâkim rolünü bir kez daha ortaya koydu. Yaptırım gücü, karar verme yetisi ve yönetim gücü gibi kavramlar erkeklerle anılıyor. Buna karşın kadınlarsa, iletişim becerileri ve tavizkâr, kanaatkâr tutumlarla bağdaştırılıyor.



Muhafazakar görüşler baskın



Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'ye yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı yetkililerinden Barbara Stiegler, bu tip klişelerin aileye bakışta muhafazakar görüşlerin hâlâ baskın olduğunu gösterdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor:


“Erkek mantıklı düşünceyi, kadınsa tamamen tersine duygu ve bedenselliği çağrıştırıyor. Hiyerarşik düşünceye göre bunun sebebi, erkeklerin her zaman biraz daha önemli, biraz daha büyük ve biraz daha ön planda olmayla bağdaştırılmaları. Dişî varlıklar olarak kadınları simgeleyense, daha ziyade bir adım arkada, kanaatkâr ve biraz daha küçük olmaları.”



Medya rol ayrımını pekiştiriyor



Rol modellerin baskın olduğu, kadın ve erkeğin belirgin çizgilerle ayrıldığı toplumlarda, kadın biyolojik ilişkisi nedeniyle çocuğuyla daha yakın olan taraf konumunda. Bu toplumlardaki ideal aile modeli, kazanç getiren işlerle yükümlü olan baba figürü ve çocuklara bakan ve ev işlerinden ücret almayan anne figüründen oluşuyor. Anne ve çocuklar, genellikle evin geçimini sağlayan babaya bağımlı yaşamak zorundalar. Gazeteci ve sosyolog Thomas Gesterkamp, bu geleneksel aile modelinin “tutucu aile” olarak tanımlandığını dile getiriyor:


"Tutucu aile” fikrini benimseyen biri, sağ muhafazakarların rol modellerini, düalizm (ikicilik) görüşüyle tanımlıyorlar. Medya, beyin araştırmaları ya da davranış biyolojisindeki bazı sonuçları öne çıkararak kadın ile erkek arasındaki farklılıklara dair tartışmalı iddiaları güçlendiriyor. Beynin iki tarafı arasındaki, hormonlar ya da genlerdeki farklılıklar sürekli vurgulanarak, katı bir şekilde ayrılmış, güya 'doğal' olan rol stereotipleri oluşturuluyor.”



Erkekler feminizm kurbanı mı?



Ancak Almanya'da da kadın-erkek eşitliğinin yanı sıra son yıllarda giderek ön plana çıkan bir başka tartışma konusu var: Erkek hakları. Bu konuda çalışmalar yapan Alexander Wendt, “Almanya’da kadınlar üst kademelere ulaşabilmek için erkeklerle aynı fırsata sahipler” tezini savunuyor:


 “Önemli olan şu: Kadınların önüne çıkarılan kurumsal engeller yok. Bu, medya kuruluşlarında da böyle, Lufthansa’da da böyle. Burada sorulması gereken; kadınların önünde, yasalarla ya da Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift:  düzenlemelerle kaldırılması gereken bir engel var mı, yok mu...”


Bu soru, son yıllarda Almanya’da oluşan yeni bir hareketin de merkezinde yer alıyor. Bu hareket kendini en büyük düşmanları olan feminizmin kurbanı olarak görüyor. Bu grup kendini iş hayatında, eğitimde, sağlık politikaları, şiddet ya da boşanmada, yani hayatın her alanında kadınlar karşısında dezavantajlı görüyor. Alman erkeklerinin, kadınların aşırı teşviki ve cinsiyet politikaları nedeniyle bir kimlik bunalımına girdiğini savunuyor. En sık verilen örnekse daha ilkokul çağından başlayarak kız çocuklarının teşviki, erkek çocukların eğitimde geride kalması.



‘Kadınlar iş hayatına geçişte dezavantajlı’



Ancak Berlin'deki cinsiyet araştırmaları ve danışmanlık bürosundan Regina Frey, kızların daha iyi karneler getirmesinin uzun vadede#b# pek işlerine yaramadığını, okuldan iş hayatına geçişte erkeklerin arayı hızla kapattığını dile getiriyor:


“Erkekler arasında okulu bırakma oranı daha yüksek olduğundan genç erkeklerin iş bulamama riski daha fazla. Ama buna rağmen iş hayatına geçişleri çok daha kolay oluyor. Alman eğitim piyasasında durum bu. Eşitsizlik daha meslekî eğitimde başlıyor. Kadın meslekleri için ödenen eğitim ücreti erkek mesleklerinden ortalama 30 euro daha az.”


Daha mesleki eğitimde başlayan bu eşitsizlik, normal iş yaşamında da sürüyor. Avrupa'da kadın ve erkeklerin aldığı maaş arasındaki en büyük fark Almanya'da görülüyor. Erkek hakları savunucularıysa ücretlerdeki bu farkın erkeklerin daha zor koşullarda çalışmasından kaynaklandığını savunuyor.