Politika

'Ergenekon toplu katliam gibi'

CHP lideri Baykal, 'Başbakan, Ergenekon'da taraf olmaktan vazgeçsin. Yoksa kendisi de bunun altında kalır' dedi

05 Mayıs 2009 03:00
Tempo24

AKP'nin, Ergenekon davasının bu noktaya gelişine çok gayret gösterdiğini ileri süren CHP lideri Deniz Baykal, ''Uyarıyorum, Başbakan, bunun altından çekilsin, yoksa, kendisi de bunun altında kalır. Bu dava, Başbakan'ı da altına alabilir'' dedi.

Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Baykal, Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde nişan töreni yapılan eve düzenlenen silahlı saldırının 'cahillik' denilerek geçiştirilemeyeceğini söyledi. Baykal, olayın iç yüzünün bir an önce ortaya çıkarılması gerektiğini belirterek, CHP'nin de 4 milletvekilinden oluşan bir heyeti Mardin'e gönderdiğini ifade etti.

Ekonomiye 11 şehit

Baykal, ''Geçen hafta teröre 11 şehit verdik, ekonomiye de 11 şehit verdik'' diyerek, ekonomik kriz nedeniyle aralarında sanatçı, iş adamı ve babaların bulunduğu saygın kişilerin intihar ettiğini kaydetti.

Ekonominin, sonbaharda rüzgarlara kapılmış bir yaprak gibi sahipsiz sürüklendiğini iddia eden Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, TOBB Genel Kurulunda iş dünyasına, ''1 milyon 300 bin üyeniz var. Her biriniz bir kişi çalıştırsa, 1 milyon 300 bin kişiye iş çıkar ve işsizlik yenilir. Niye yapmıyorsunuz?'' diye seslendiğini belirterek, şunları söyledi:

Nobel adayım Erdoğan

''Yani Türkiye'deki işsizlik sorununun çözümünü böylece iş dünyasına havale etti. 'Her biriniz bir kişi fazla alsanız, bu iş çözülür' dedi. Ben, Sayın Başbakan'ı, önümüzdeki yıl Nobel ekonomi ödülüne aday olarak öneriyorum. Bütün dünya işsizlikten kırılıyor. Bunun çaresini ABD, Avrupa, Japonya, Çin bulamadı, Başbakan buldu.

Bu iş, bu kadar kolaysa hiç durmayalım. Hatta ben diyorum ki 'Bir kişi alıyorlarsa iki kişi alıversinler.' Böylece sadece Türkiye'deki işsizliğe değil, Avrupa'daki işsizliğe de çare olalım.

Başbakan, üç yıldır bunu söylüyor. Yanında bu işten anlayan bir kişi yok mu? 'Sayın Başbakan, ayıp oluyor, mahcup oluyoruz, bu lafı kaldırın' diyecek kendine güvenen, iktisat bilen kimse yok mu? İşsizlikle mücadele edeceksen, işçi çalıştıran işverene 'bir kişi daha al' diyeceğine, onun yükünü biraz indiriver. İşte bak, o zaman görürsün. O, 1 işçinin yanına 2'inci, 3'üncü bir işçiyi zaten alır."

Çok önemli iki soruşturma

Baykal, Türkiye'nin nereye gittiğini gösteren iki soruşturma konusu bulunduğunu ifade etti. Bunlardan birinin uzun süredir devam eden, kapsamı ve niteliği belirsiz bir soruşturma olduğunu belirten Baykal, diğerinin ise kapsamı ortaya konulamayan, gereği yapılmayan Deniz Feneri soruşturması olduğunu kaydetti.

Birinci soruşturmada, iddianame eklerinin, çok vahim iddialara, ithamlara aracı olduğunu belirten Baykal, dedikodu, itham ve hakaretlerin, yargı kurumunun temel belgesinin içinde itibar kazandığını ifade etti.

Ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Herkesin, herkes hakkında belli düşüncelere sahip olabileceğini dile getiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu onun iç dünyasıdır. Bu duygu, düşüncelerini, uygun gördüğü insanlarla paylaşabilir, dedikodu yapabilir 'cimridir, cömerttir' der, aleyhinde konuşabilir, çekiştirebilir. Ama bu insanların, toplumsal çerçeve içinde dahil, uygun görülmeyen öyle değerlendirmelerin, hiçbir hukuki
zorunluluk yokken, hukuki bir iddianameye mesnet olma niteliği taşımazken, devletin yargı işlerinin, önemli resmi belgesinin bir parçası haline dönüştürdüğünüzde, bu herkesin okuması, konuşması mümkün bir anlam taşıyor. Bir itibar kazandırıyorsunuz. Dünyanın neresinde, hukuk, savcılık, iddianame kurumu, dedikodulara itibar kazandırmak için kullanılır? En utanç verici, ayıp
dedikodular, resmi belge haline getirilmiş.

Bir eski kuvvet komutanı, görevdeki Genelkurmay Başkanı hakkında 'kendi çıkarını düşünür, memleketi düşünmez' diye değerlendirme yapıyor. Bu değerlendirme, savcılığın resmi belgeleri içinde yer alıyor. Ne yapmaya çalışıyoruz, orduyu, kurumları birbirine düşürmek mi istiyoruz? Türkiye'ye karşı fesat planlaması yapan bir insan, Türkiye'yi nasıl karıştırırım diye emek, para,
gayret göstererek hazırlık yapsa, herhalde çıkaracağı sonuç, ülkeyi birbirine katmak için böyle bir sonuçtan farklı olmaz.''

Toplu katliam gibi

Baykal, iddianamenin eklerinin yavaş yavaş ortaya çıktığını, her gün bir mayının farklı yerde patladığını kaydetti.
''Hakkında yargı kararı alınıncaya kadar herkes masumdur'' denildiğini dile getiren Baykal, ''Bunlar ne? Toplu katliam yapıyorsunuz. Mardin'deki katliam gibi, şerefleri, karakterleri, erdemi, ahlakı katlediyorsunuz. İddianameye koyarken hiç umurunuzda olmayacak, her şeyi dolduracaksınız. Sonuçta bir takım insanlar, kurumlar, yargı, Silahlı Kuvvetler çürütülecek. Varsa çık, suçunu
söyle, takip et, hükmü ver, ne duruyorsun? Bunu yapmıyorsan da bu yola girme'' diye konuştu.

Toplumun saygıdeğer insanlarının, avukatlarıyla konuşmasına rağmen neden tutuklandığını anlayamadığını belirten Baykal, Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın tutukluluk nedenini sordu.

Uyarıyı görev biliyorum

Soruşturma kapsamında çıkan silahlara işaret eden Baykal, bu konunun aydınlığa kavuşturulmasını istedi. Baykal, ''Silah, toplumsal dehşet duygusunu azamiye çıkarmak için kullanılan bir araç mı yoksa belli bir terör örgütünün, belli amaçla kullanmak üzere sakladığı bir cephane niteliğinde mi?'' diye sordu.

Türkiye'de ilk kez Silahlı Kuvvetlerin, yürütülen soruşturmayla ilgili şikayet söyleme, tavır takınma ihtiyacı hissettiğini belirten Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

''Bunu, herkesin doğru değerlendirmesi gerekiyor, iyi gidiş değildir. Bu dava ne zaman rayına oturur, biter, kimsenin bir şey söylemesi mümkün değil. Sadece bu belirsizlik, güvensizlik dahil, toplumsal tehlike, tehdittir.
İktidar, bu davanın bu noktaya gelişine çok gayret gösterdi. Bu tablonun sorumlusu, hiç kuşku yok ki iktidardır. Bu başından beri siyasal bir anlayışla inşa edilmiştir. İktidar, bu noktaya getirmiştir. Uyarıyorum, Başbakan, bunun altından çekilsin, yoksa, kendisi de bunun altında kalır. Bu dava, Başbakan'ı da altına alabilir. Bu uyarıyı yapmayı görev biliyorum.''

Deniz Feneri ne oldu?

Baykal, Deniz Feneri davası ve anayasa değişikliği çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Alman savcılığının, Türkiye'den 16 kişi hakkında bilgi talep ettiğini anımsatan Baykal, ''Biri RTÜK'ün başında, diğeri Türkiye'de bir televizyonun sahibi, Başbakan ile sınıf arkadaşlığı, hısımlığı var. Ama Türkiye'de yaprak kımıldamıyor'' diye konuştu.

Baykal, Ergenekon'da saat 04.00'de evlerin, televizyonların, yazıhanelerin basıldığını ancak Deniz Feneri'nde ifadelerin bile alınmadığını kaydetti. ''Senin gözünde takip edilmesi gereken bir dava değil mi?'' diye soran Baykal, bu davanın, sanıklar açısından utanç verici olduğunu, Türkiye'deki
iktidar açısından da yüz kızartıcı manzara oluşturduğunu öne sürdü.

Anayasa değişikliğine destek yok

Anayasa değişikliği çabasının altında 'Kendini kurtarma ve gündemi değiştirme' çabasının yattığını da ileri süren Baykal, milletvekilliği görev süresinin 4 yıldan 5 yıla, cumhurbaşkanının görev süresinin ise 5 yıldan 7 yıla çıkarılmasının öngörüldüğünü belirtti.
Bunun, ''İbretlik bir manzara'' olduğunu ifade eden Baykal, "Milletvekilinin süresi 4, cumhurbaşkanın ise 5 yıldır" dedi.