Ergene Nehri’ne karışan fabrika atıklarının yaydığı kötü kokular ve oluşan kirli havadan şikayetçi olan vatandaşlar, bundan kaynaklı bir çok insanın hastalandığını ve hayatını kaybettiğini söylüyor. Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne sınırları içerisinde bulunan ve Istranca Dağları’ndan çıkıp Ege denizine dökülen 280 kilometrelik Ergene Nehri fabrika atıklarından zehir akıyor. Son 40 yıldır İstanbul’da faaliyet yürüten birçok deri, kozmetik, tekstil ve plastik fabrikaları bölgeye taşındı. Organize sanayi bölgesi kapsamında bulunan 2 bin 500’den fazla fabrikanın kimyasal atıkları arıtılmadan Ergene Nehrine döküyor. Havzada yaşayan halkın sağlığı tehlikede.
Mezopotamya Ajansı'ndan Barış Ceyhan ve İrfan Tuncçelik'in haberine göre Tekirdağ’ın Çorlu ve Ergene ilçeleri nehir suyundan etkilenen yerleşim yerlerin başında geliyor. Çorlu ilçesine bağlı Emlak Konutları bölgesinde başlayan kötü koku Türkgücü Mahallesi’ne kadar yayılıyor. Ergene ilçesinde ise, Sağlık Mahallesi’ne yayılan ağır koku halkı eve tıkıyor. Her geçen gün artan koku hem psikolojik hem fizyolojik açıdan canlılara zarar veriyor. Her iki ilçede, kanser, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi hastalıklar yaygın olarak görülüyor. Yaşam kaliteleri bozulan vatandaşlar, tüm çabalarının sonuçsuz kaldığını dile getirdi.
"16 yıldır fotoğraf çekip gidiyorlar"
Ergene Havzasının yaklaşık 30-40 yıllık bir problem olduğunu ve her gelen hükümetin “çözeceğiz” dediğini belirten Sağlık Mahallesi esnaflarından Nazmi Eti (56), “Özal’ın zamanında deri fabrikalarını buraya taşıdılar. Getirdikleri andan itibaren kirlilik oluşmaya başladı. Sonra ‘biz bunları önleyeceğiz’ dediler ama önlemediler. Şimdiki hükümette aynı şeyleri söyleyerek önleyeceklerini belirtiyor. Ama önleyeceklerine inanmıyoruz. Madem önlem düşünüyorlar o zaman başta deri fabrikası olmak üzere bütün fabrikaları kapatsınlar. Ama yok, kendi milletvekillerinin fabrikaları kapatamazlar. Yine bunla birlikte kendileri söylediler, ‘biz bu arıtmaya çalıştırdığımız zaman içilecek kapasitede su çıkarırız’ diye. Hiçbir zaman çıkmadı” dedi. 16 yıldır her seferinde Sağlık Bakanlığı’ndan kimi heyetlerin geldiğini hatırlatan Eti, “Araştırma yaptıklarını söylüyorlar ama her seferinde gelip 2 fotoğraf çekip, gidiyorlar. Şimdi biz buna tepki göstermek için eylem yapsak polis anında gelip seni alır” diye belirtti. Kokuya sebep olan arıtmaların kontrollerinin yüzeysel yapıldığını vurgulayan Eti, “Sorununun çözüleceğine dair umudumuz yok. Çünkü bu konudaki incelemelerin hepsi birbirini tekrar ediyor” dedi.
“Birçok komşumuz kanserden öldü"
10 yıldır Sağlık Mahallesi’nde yaşayan Medine Atalay da, “Nefes alamıyoruz. Sularımız çok kötü. Çeşmelerimizden sürekli çamur akıyor. Ekonomik durumumuz iyi değil. Sadece eşim çalışıyor. Maddi imkansızlıklardan kaynaklı buradan taşınamıyoruz. Buradaki sorundan kaynaklı 12 yaşındaki kızım astım hastası oldu. Mahalledeki koku ise kızımın hastalığını daha çok tetikliyor” diye belirtti. Evine gelen misafirlerinin yaşadıkları koku ve suyun kirliliğinden kaynaklı çayını dahi içmediğini dile getiren Atalay, “Biz alıştık ama kimse bizim evimize gelmek istemiyor. Gelen olduğu zamanda ne çayımı içiyor ne de yemeğimi yiyor” diye konuştu. Kanser hastalarının mahallelerinde yoğun bir şekilde olduğunu ifade eden Atalay, “Birçok komşumuz kanserden öldü. Şu an mahallede oturan çok kişi de kanser tedavisi görüyor” bilgisini paylaştı.
"Anne ve babamı kanserden kaybettim"
25 yıldır aynı mahallede oturan 65 yaşındaki Makbule Keskin de, anne ve babasını kanserden kaybettiğini belirterek, şunları dile getirdi:
“Burada kanser vakaları çok fazla yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Buraya bir an önce çözüm bulmaları gerekiyor. Ya bunu yer altı yoluyla kapatıp, önlem alacaklar ya da başka yöntemler geliştirecekler.”
Trakya platformu: Birçok hastalık yayıldı
Trakya Platformu Yürütme Kurulu üyesi Ekolojist Murat Sevgi de, bölgede yaşayan yaklaşık 2 milyon insan ve orada bulunan bütün canlılar ile tarımsal alanlarının can damarının tahrip edildiğine vurgu yaptı. “Ergene nehri Türkiye’nin yüzde 3’ünün hayat kaynağıdır” diye belirten Sevgi, şöyle devam etti:
“Son 50 yıldır bir çarpık kentleşme durumu söz konusu. Özellikle Çerkezköy, Kapaklı ve Çorlu’dan başlayan kirlilik evsel atıklardaki gibi biyolojik ağırlıklı olmaktan çıktı. Endüstriyel kimyasallarla yüklendi ve bu nehir bir atık kanalı haline geldi. Bu atık kanalının insan sağlığı için verdiği zarar şu an fark edilmiyor.” Sevgi, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanın soluduğu havadan aldığı kronik bir bulaşma durumu söz konusu. Nefes almada, kullandığı gıdada olduğu gibi birçok temas söz konusu. Bu temaslar hastalığın yayılmasına neden oluyor. Bu temas yıllar içerisinde halkın yaşam kalitesinde önemli bir çöküşe neden oluyor. Bu çöküşlerden en önemlisi solunumla meydana gelen akciğer hastalıkları ile kanser başta olmak üzere birçok solunum hastalığı mevcut. Bununla birlikte yine hava temasıyla oluşan astım gibi hastalıklar meydana geliyor.”
"Arındırılmadan Marmara'ya akıtılma riski var"
Dünya su standartlarına göre nehrin 4’üncü dereceden hiçbir şeyde kullanılamaz ve yararlanılamaz seviyede olduğuna dikkati çeken Sevgi, şunları söyledi:
“Ergene’den akan su için atık su deme şansımız yok. Bununla ilgili çözümlere yönelik olarak sivil toplum kuruluşları ve halkın geniş katılımlarıyla çok etkili protesto eylemleri yapıldı. Özellikle bu eylemlerden ‘Ergene Hayata Dönsün’ adıyla gerçekleştirilen eylem serisi çok etkili oldu. 2011 yılında yapılan ilk eylemdi. O süreçte hükümet bir girişimde bulundu. Ortaya şu anda sonuçlarını merakla beklediğimiz ama proje aşamasında sonuç getireceğini beklemediğimiz derin deşarj adlı bir proje yapılmaya başlandı. Türkiye’nin en büyük çevre projelerinden biri olarak iddia ediliyordu. Bütün atıkları bir kanal üzerinden Marmara denizine deşarj eden bu projenin, arıtma sistemini deşarj ederek atıkları temizlemeden, arıtmadan Marmara’ya akıtma riskini içinde barındıran bir sorun barındırıyordu. Bütün çevrecilerin dile getirdiği bu sorun şu an için bir sonuca ulaşmış değil.”
"Yetkililer işlerini yapmıyor"
Tekirdağ milletvekili İlhami Özcan Aygun ise, yurttaşlardan sıkça gelen fabrikalar kapatılsın taleplerinin muhatabının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğunu ve bu konuda Bakanlığın sessiz kaldığını belirterek, şunları ifade etti:
“Ergene havzasıyla ilgili 2 tane araştırma önergesi ve 2 soru önergesi verdik. Onlar askıda duruyor. Ergene ve Çorlu sorununun üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Bizde ısrarla irdelemeye çalışıyoruz. Kurumlar fabrikalara yönelik gerekli denetimleri yapmıyorlarsa bunun hesabını onlar verecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın buradaki temsilcileri görevlerini yapmıyorlar. Artan kanser vakalarına ilişkin sayısal verilerinde verilmemesi durumuna ilişkin mecliste ayrıca soru önergesi verip soracağız. Gelinen bu noktada halen bir cevap yok. Ama girişimlerimiz devam edecek.”
Artan şikayetler üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) imza komisyonu, 30 Temmuz ile 1-2 Ağustos tarihleri arası incelemelerde bulunmak üzere bir heyet görevlendirilmişti.