Medya

Erdoğan'ın ilk müsteşarı: Anayasada sadece sistem değişikliği yapılırsa fırsat kaçar, CHP sürece dahil olmalı

"Anayasanın herhangi bir hukuk metni olmadığının farkına varılmalı"

28 Kasım 2016 15:39

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık görevini üstlendiği dönemdeki ilk Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak "Mevcut Anayasa’da sadece sistemle ilgili değişiklik yapmak, belki uzun yıllar ele geçmeyecek bir fırsatı kaçırmak anlamına gelebilir" görüşünü savundu. Dinçer, "CHP karşı çıktığı ve kavgaya varan muhalefet yaptığı halde, AK Parti iktidarının gündeme getirdiği temel değişikliklerin hiçbirinin yasalaşmasına mani olamadı. CHP bu gerçeği görerek, Anayasa için kendini dışarıda tutmak yerine, sürece dahil olmalıdır" ifadesini kullandı.

Ömer Dinçer'in "Başkanlık sistemi tartışılırken..." başlığıyla yayımlanan (28 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Geçtiğimiz günlerde AK Parti yeni Anayasa teklifinin taslağını MHP’yle paylaştı. Gazetelere yansıyan ve başkanlık sistemini de düzenleyen 32 maddelik yeni Anayasa taslağının gerçek metni yansıttığından hiç emin değilim. Mevcut haliyle eksik olduğu açıkça belli olan taslağın, yayınlanan maddelerinin de anayasa metni gibi yazılmadığı görülüyor. Büyük ihtimalle basına yansıyan metin gerçek taslak değil.

Diğer taraftan, AK Parti’nin MHP’ye sadece başkanlık sistemini düzenleyen 10-12 maddelik bir metin verdiği konuşuluyor. Bu söylentiler doğru olmasa bile, elimizdeki bilgiler bir konuda ipucu veriyor. Sanki yeni bir anayasa yerine, mevcut Anayasa’da başkanlık sistemini düzenleyen değişiklikler yapılacak.

Dolayısıyla ortalıkta dolaşan metin üzerinden bir değerlendirme ve hatta başkanlık sisteminin niteliği üzerinden tartışma imkânı bulunmuyor. Bu nedenle, tartışma usulü hakkında birkaç hususu dile getireceğim.

MHP’nin desteği fırsattır

MHP’nin verdiği destekle iki fırsat birden doğmuş görünüyor; birincisi Anayasa’yı değiştirmek, ikincisi ise yeni Türkiye’nin ihtiyacı olan gerçek anlamda doğru ve iyi bir anayasa yapmak.

Türkiye’yi geleceğe taşıyacak, demokrasisini geliştirerek istikrara kavuşturacak bir anayasaya acilen ihtiyaç olduğu çok açık. Çünkü, mevcut düşünce tarzı ve hukuki çerçeve, sorunları çözemeyeceği gibi sürekli yenilerini üretiyor. Bu sebeple, mevcut Anayasa’da sadece sistemle ilgili değişiklik yapmak, belki uzun yıllar ele geçmeyecek bir fırsatı kaçırmak anlamına gelebilir.

Doğru ve iyi bir anayasa yapmanın ilk şartı, anayasaya bakış tarzımızın değişmesidir. Anayasanın öncelikle toplumun tüm kesimlerinin ihtiyacını göz önünde bulunduran ve ortak değerleri yansıtan sosyal bir sözleşme olduğu unutulmamalıdır. Anayasanın herhangi bir hukuk metni olmadığının farkına varılmalıdır.

İkinci şartı da ulusal ve evrensel ortak değerleri belirleyecek doğru ve gerçek tartışmalar ve tavsiyeler yapmaktır. Anayasa yapma süreci ciddiye alınmalı ve tartışmalar taslağın kapsam ve içeriği üzerinden yapılmalıdır. Başka bir ifadeyle, anayasa ve başkanlık sistemi kendi niteliği ve topluma sağlayacağı fayda üzerinden ele alınmalıdır. Akılcı bir sistem ve yönetim kurulmak isteniyorsa akılcı bir tartışma ve işbirliği gerekir.

Demokratik bir anayasa için katılımcı bir süreç yürütülmelidir. Katılımın sağlanması sadece iktidarın herkesi kucaklama zorunluluğuyla değil, bütün kesimlerin çaba ve fedakârlıklarıyla sağlanabilir.

CHP sürece katılmalı

CHP, bugüne kadar ülkenin geleceğiyle ilgili temel değişiklikler konusunda hep ideolojik davrandı ve işbirliğine yanaşmadı. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra oluşan “Yenikapı ruhu”nu vesile kılarak yeni Anayasa’nın yapımında doğru yönlendirmelerle rehberlik yapabilir.

CHP karşı çıktığı ve kavgaya varan muhalefet yaptığı halde, AK Parti iktidarının gündeme getirdiği temel değişikliklerin hiçbirinin yasalaşmasına mani olamadı. CHP bu gerçeği görerek, Anayasa için kendini dışarıda tutmak yerine, sürece dahil olmalıdır. En azından toplumun çok büyük bir bölümünün temsili sağlanır ve böylece daha nitelikli bir anayasa hazırlanabilir.

Bugüne kadar yapılan tartışmalar Sayın Erdoğan üzerinden yürütüldü. Onun başkan olup olmayacağı meselesi, tartışmaların odağı haline geldi. Başkanlığı savunanların önemli kısmı Sayın Cumhurbaşkanı istedi diye olumlu bakarken, muhalefet edenler partilerinin önyargılı mülahazalarını esas aldı.

Yeni Anayasa’ya ve özellikle başkanlık sistemine bu bakış açısıyla yaklaşmak hiç kimseye yarar sağlamaz. Bu nedenle başta milletvekili ve parti yöneticisi olan siyaset aktörlerine başkanlığı savunmayı veya itirazı, kendi geleceği için vesile sayarak liderin gözüne girmeye, partisi içindeki konumunu güçlendirmeye çalışmanın, ülkenin geleceğine zarar vereceği hatırlatılmalıdır.

Belki önceden bazı ilke ve kriterler koymak, yeni Anayasa’da bunları aramak bütün taraflar için doğru bir yöntem olabilir. Temel ilkeler ve ortak değerler üzerinde anlaşmak daha kolaydır.