Politika

Erdoğan'ı mahkûm eden hakime dava

Adalet Bakanlığı, Tayyip Erdoğan’ı 3 yeni kuruş ödemeye mahkum eden Sevgi Övüç hakkında dava açtı

12 Eylül 2008 03:00
Adalet Bakanlığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı 3 yeni kuruş ödemeye mahkum eden Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Başkanı Sevgi Övüç hakkında “görevi ihmal” suçunu işlediği iddiasıyla dava açtı. Başbakan Erdoğan’ı mahkum eden hakim, hakim karşısına ‘sanık’ sıfatıyla çıkacak.

ANKA'nın edindiği bilgiye göre, Başbakan Erdoğan ile ilgili verdiği mahkumiyet kararının ardından iki ayrı müfettiş soruşturması geçiren Övüç hakkında, bir davaya ilişkin gerekçeli kararı geç yazdığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda görevli müfettişler, Övüç hakkında düzenledikleri raporu Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Övüç’ün ‘görevi ihmal’ suçunu işlediği iddiasıyla dava açılması için dosyayı Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in onayına sundu. Bakan Şahin de Başbakan’ı mahkum eden hakim Övüç hakkında yargılama vizesi verdi.

Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Bakan Şahin’in onayının ardından dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Başsavcılık, hazırlayacağı yargılama dosyasını önümüzdeki günlerde Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne gönderecek. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, duruşma günü belirledikten sonra, hakim Övüç ‘sanık’ sıfatıyla yargılanmaya başlanacak.

BAŞBAKAN NASIL MAHKUM OLDU?

Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimi Sevgi Övüç, Başbakan Erdoğan’ı mahkum ettiği kararın gerekçesine "Onlara asla ölü demeyiniz, zira onlar diridir" şeklindeki ayeti dayanak yapmıştı. Başbakan Erdoğan'a da 'itinalı konuş' tavsiyesinde bulunan Övüç, ölen vatandaşları için her yıl Çanakkale'de anma töreni düzenleyen Avustralya'yı örnek gösterirken, Erdoğan'ın bu sözü sebebiyle şehit yakınlarının ağır bir bunalıma girdiğini, toplumda da büyük bir infial oluştuğunu ileri sürmüştü.

Avustralya'nın Çanakkale'de ölen vatandaşları için her yıl tören düzenlediği hatırlatılan kararda, "Böyle bir ülkede bir siyasetçinin ülkemizin şehitlerinden bahsederken daha itinalı konuşması gerekir" denilmişti. Erdoğan'ın konuşmasında terörist başı Öcalan'dan bahsederken sürekli 'Sayın Abdullah Öcalan' dediğine dikkat çekilerek, şu görüşlere yer verilmişti:

“Türkiye Cumhuriyeti'nin devamı için can veren ve artık Türk halkından sadece saygı bekleyen vatan şehitleri için toplum içinde hakaret içeren bir söz olarak nitelenen 'kelle' tabirinin kullanılması dil sürçmesi olarak kabul edilemez.”

MAHKUMİYETE YARGITAY ONAYI

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Ergenekon davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz’in 20 şehit annesi adına açtığı davada, Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin şehitler için “kelle”, Abdullah Öcalan için “sayın” dediği gerekçesiyle Başbakan Erdoğan’ı “3 kuruş” ödemeye mahkum eden kararını onamıştı.

Kamuoyunun aydınlar hakkında yaptığı suç duyuruları ve adliye önlerindeki gösterilerle tanıdığı ve Ergenekon davasında tutuklu bulunan avukat Kemal Kerinçsiz’ın, 20 şehit annesi adına açtığı davada hakim Sevgi Övüç’ün verdiği kararın Yargıtay’daki temyiz incelemesi sonuçlanmıştı. Yargıtay kararında, “Davacılar vekili (Kemal Kerinçsiz) dilekçesinde, müvekkillerinin şehit annesi olduğunu, davalının bir konuşması sırasında şehitler için ’kelle’ tabirini kullandığını beyan ederek, şimdilik 3’er kuruş manevi tazminatın verilmesini talep etmişlerdir” denilerek mahkemenin verdiği kararın “usul ve yasaya” uygun olduğu için oybirliği ile onandığı belirtilmişti.

Yargıtay’ın onadığı mahkeme kararında, ödenecek tazminatın çok düşük olması nedeniyle kararın temyiz edilemeyeceği belirtilmişti. Buna rağmen Erdoğan’ın avukatları kararı temyiz etmiş, Yargıtay ise temyiz başvurusunu usulden reddetmek yerine esasa da girerek incelemiş ve onamıştı. Bu durum, “Yargıtay’ın tazminat kararını tasdik isteği” olarak değerlendirildi.

Yasaya göre 1.250 YTL’nin altındaki alacaklar için mahkemelerin verdiği kararlara karşı temyize gidilemiyor.

BAŞBAKAN’I KIZDIRAN KARAR

Başbakan Erdoğan, mahkemenin verdiği üç kuruşluk tazminat kararına partisinin grup toplantısında şu sözlerle tepki göstermişti:

“Ben, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım. Şahsımla alakalı, düşünebiliyor musunuz, dava açıldı. Neymiş birisine ben ’sayın’ demişim ve bundan dolayı açılan dava da ne biliyor musunuz? 3 kuruşluk manevi tazminat davası... Niye? Acaba diğerleri tutar mı tutmaz mı? Hile-i şeriye uygulayacaklar ya...

Her zaman şunu biz biliriz. Suçun işlendiği yer, eğer matbuatsa yayının yapıldığı yer, suçlunun, zanlının, neyse bulunduğu yer... Hiç alakası olmayan bir yer. Nerede? Kartal ilçesinde... Bunu anlamakta zorlanıyorum. ’Adalet mülkün esasıdır’ diyorsak, bu esas yerine gelmeli. Çünkü ben de ceza alıyorsam, bu cezaya inanmalıyım. Demeliyim ki, bu ceza haklı, ben de bu cezayı çekmeliyim.

Şu olaya bak, üç kuruşluk manevi tazminat... Ne demek bu? ’Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını ben manevi tazminata mahkum ettirdim...’Olmaz böyle şey... Hukuk, bu kadar zedelenmemeli, bu duruma getirilmemeli. Eğer ben bir manevi tazminata mahkum edileceksem, bunun hakkı verilir, öyle mahkum edilir. Ama ben de buna layık olduğumu kabul ederim. Yoksa nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilmez.”