Politika

Erdoğan'dan Zaman'ın dershane manşetine yanıt: Bahane uydurmayın

Başbakan Erdoğan, 'Dershaneler kapanırsa 40 yaş üzeri öğretmenler işsiz kalacak' haberi yapan Zaman'a 'Bahane uydurmayın' cevabını verdi

24 Kasım 2013 14:14

Trabzon'da konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dershane tartışmalarıyla ilgili olarak bugün Zaman gazetesinde yer alan ve dershanelerin kapanması halinde 40 yaş üzeri öğretmenlerin işsiz kalacağı yönündeki haberi yalanlayarak, “Efendim benim elimde birikmiş öğretmenler var. 40 yaşın üzerindekiler ne yapacak diyor. Biz 40 yaşın üzerindekini de alacağız. Bize bahane uydurmayın. Mesele bu ülkede bir fitne bir nifak oluşmasın” dedi.

Bir dizi açılış törenine katılmak üzere Trabzon’da olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada dershane tartışmalarına değindi.

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

Şubat’ta 10 bin atama gerçekleştireceğiz. Ağustos’ta 40 bin öğretmen daha ilave edeceğiz.

Bazıları diyor ki hepsini birden alın. E bütçe var? Şu anda bizim 126 bin öğretmen açığımız var. Biz onların hepsini aldığımız anda öğretmenimize vermemiz gereken zammı veremeyiz. Çok düşük ücretlerle öğretmen çalıştıracağız. O da öğretmenlerimize haksızlık değil mi? Verin kardeşim. Olmayan verilmez ki var olan verilir. Bizden önce hem öğretmen açığı vardı hem de düşük ücrete çalıştırılıyordu.

400 bin öğretmenin atamasını yaparken ücretleri ciddi miktarda artırdık. Göreve yeni başlayan yeni bir öğretmenin maaşı 2002 yılında 470 lira. Temmuz 2013 itibariyle yüzde 303 artışla, 1894 liraya yükseldi.
Ayda aldığı ek ders ücreti 165 lira iken, biz Temmuz 2013 itibariyle 543 liraya yükselttik. Göreve yeni başlayan öğretmenin 2002 yılında toplam maaşı 635 liraydı. Temmuz 2013 itibariyle 2437 lira oldu.

 

Öğretmenleri korumak görevimiz

 

Büyük Türkiye vizyonuna yakışır biçimde inşallah büyük Türkiye’nin mimarları olan öğretmenleri korumayı görev telakki ediyoruz.

Türkiye büyüdükçe, ekonomi büyüdükçe, kaçınılmaz olarak eğitim sisteminin kendisini yenilemesi gerekiyor. Bir yandan geçmişten sorunlar var, diğer yandan değişen Türkiye’nin ihtiyaçları var.

Eğitimde reform süreçlerinin kolay olmadığı hepinizin malumudur. Derslikleri artırırken bir tarafta 76 tane üniversite varken, 175’e çıkarttık. Devlet ve vakıf üniversiteleri olmak üzere. Bunu niye istedik? Çünkü Anadolu’nun imkanı olmayan o yavruları değişik illere gidemeyip okuyamadılar. Eğitimi onların ayağına getirelim dedik. ki kendi ilindeki üniversiteleri tercih etmek suretiyle okuma yüzdesini Türkiye’de artıralım istedik.

En gelişmiş ülkelerde dahi eğitime ve sosyal güvenliğe dair ciddi sorunlar bulunuyor. Bu konularda reform yapamıyor. Cesareti bulamıyorlar. Biz sağlık ve sosyal güvenlikte dünyanın takdirini toplayan, hatta gelişmiş ülkelerin hayranlıkla izlediği reformlar yaptık. Benzeri reformları eğitimde de yaptık.
Önümüzde biliyorsunuz Fatih Projesi var. bu projeyle öğretmenlerimizin işlerini de daha kolaylaştıracağız. Öğrencilerin ellerinde bilgisayar tabletleriyle okullara gitmelerini sağlayacak ve akıllı tahtayla buluşmalarını sağlayacağız.

10 milyon civarında tablet bilgisayarı alarak bütün okullarımızın akıllı tahtalarını yerleştirerek 3-4 yıl içinde bu işi bitirmiş olacağız.

Erkek okuduğu kadar kız da okusun istiyoruz. Kızlarımızın eğitim öğretimden mahrum edildiği bir Türkiye’yi istemiyoruz. Zengin kadar fakir de en kaliteli eğitim imkanına kavuşsun istiyoruz.

Eğitim imkanlarından içeriğine kadar her alanda eşitliğin demokrasinin eğitime ağırlıklı olması en büyük arzumuz. Bu noktada gerçekten çok çok önemli adımlar attık. Sonuçlarını da aldık.

Ancak bu alanda daha fazlasının yapılmasının gerekliliğini de biliyoruz. Büyük Türkiye’yi biz böyle bir eğitim sistemiyle inşa edemeyiz. Çocukların ana okulundan başlayarak adeta bir yarış atına dönüştürüldüğü, üniversite bitinceye kadar, hayattan koptukları bir sistem sağlıklı bir sistem değildir.

Çocuklarımız oyun oynayamıyor, sohbet edemiyor, spor yapamıyor, sanata vakit ayıramıyor. Hafta içi beş gün git gel okul, hafta sonu iki gün git gel dershane.

Bana Anadolu’da şunları söylüyorlar. Dershaneler varsa okullar niye var, okullar varsa dershane niye var? ben diyor ahırımda davarımı sattım dershane ücretimi ödedim. Bazısı diyor ki aldığım paradan en düşük dershane ücreti yılda yaklaşık 2 bin lira. Ayda ortalama 250 lira. Ben her ay 250 lirayı bunu ödüyorum. Ama vermek zorundayım diyor. Biz zannediyoruz ki maalesef her taraf rahat. Çok kolay. Herkes rahat rahat bu parayı veriyor.

 

9 ayda 13 yılın özeti mi veriliyor?

 

Şu anda 22 bin liraya kadar yıllık bu çıkıyor. Kimlerden çıkıyor biliyor musunuz? Az önce fen lisesi öğrencilerini dinledik. Soralım bir çoğu dershaneye gidiyordur. Okudukları yer fen lisesi. Yüzde 95’i dershaneye gidiyor. Fen lisesi bu yahu. Bu benim oradaki hocalarıma saygısızlık değil mi? Öğretmenlerimiz yok farz ediliyor.

Sanki bu öğretmenlerimiz bu yavrular üzerinde hiç emeği yok.  Sırtına bir tane tişört giydir. Bak bizim başarılı öğrencisi. Senin dershanenin başarılı öğrencisi değil, okulunun başarılı öğrencisi.

Demek ki bu devletin okulları bu yavrularımıza bir şey verememiş. Öğrendiği sadece test tekniğini öğreniyor. 13 yılın özetini hemen orada 9 ayda mı veriyor?

 

Birbirimizi kandırmayalım

 

Birbirimizi lütfen aldatmayalım diyoruz. Birbirimizi kandırmayalım. Biz diyoruz ki eğitim öğretimde bir katkınız olsun istiyorsanız, ey dershane sahipleri. Bir araya mı gelirsiniz kendiniz mi, size teşvik verelim. Gidin okullarınızı kurun. Sizlere ucuz kredi verelim. Vergide muafiyet getirelim. Gidin oralarda çocuklarımızı yavrularımızı alın. Size sınıflarda öğrenci garantisi verelim.

Hiç olmazsa şunu da söyleriz. Fakir fukaranın çocuğunu da böyle bir özel okula gönderdik. Hadi gelin samimiyseniz bunu yapalım.

Efendim benim elimde birikmiş öğretmenler var. 40 yaşın üzerindekiler ne yapacak diyor. Biz 40 yaşın üzerindekini de alacağız. Bize bahane uydurmayın. Mesele bu ülkede bir fitne bir nifak oluşmasın. Birbirimize farklı nazarlarla bakmayalım. Şu yavrularımızı rahat rahat, ben çamurun içinde büyüdüm, toprakla ben oynaştım. İstiyorum ki bizim çocuklarımız da hafta sonu sokaklarda yeşilde bahçede koşsun. Çocukluğunu yaşasın yahu. Bunları kurtarmamız lazım.

Bir çocuğun pedagojik yapısını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Çocukluğunu gençliğini sağlıklı yaşayamayan toplum huzurlu bir toplum olamaz.

Sağlık reformuna da önce hayır diyorlardı şimdi hastane kurma yarışı başladı. Daha önce özel bir hastanenin kapısını köylü Ahmet gidip çalabilir miydi? Çiftçi kardeşim çalabilir miydi? Şimdi rahat rahat çalabiliyor.

 

Medeniyet düşüncemiz gereği

 

Ha bazı aksaklıklar yok mudur, yine vardır. Bakın şu anda koskoca ABD sağlık reformunu halledemiyor. Bana Amerikalılar şunu söylüyor. Yahu bunu nasıl yaptınız? Bu bir medeniyet meselesidir. Bunu farklı yere çekmeyin ha.

Bizim medeniyet düşüncemizde fakirin zengine zenginin fakire düşman olduğu bir yapı yoktur. Çünkü fakir şükretmeyi bilir. Zengin de zekatıyla sadakasıyla o fakiri gözetir. Onun için arada düşmanlık kalmaz. Bunu yerine getirmeyenler hesabını ölüm ötesinde verir.

Bunu sayın Obama’ya da söyleyin dediler bana. Dedim söylerim. Ve konuştuk. Şimdi bunlar farklı şeyler. Hala bakın erteleniyor. Şu anda bizim sağlıkta yaptığımız dönem hiçbir dönemde hamdolsun yapılamadı.

Bu dönüşüm şehirleşmede de oldu. Biz bu konutları niye yapıyoruz? Bu dönüşüm olsun diye. Bir çok yerde gece kondu yerlerinde değişimi niye yapıyoruz? Bunun için. Trabzon’da Zigana vadisini düşünün neydi ne oldu? o harabe yerleri buraların hepsini değiştireceğiz. Çimento fabrikası falan bunlar kalkacak, dün söyledim ben Erdoğan beye. Otur dedim, sahipleriyle görüşün ve artık deyin ki 2015 sonuna kadar bizi bekletme. Artık neyse bedeli, bedelini ödeyelim. Ha burada bir şey yapacaksın. Ev konut gel burada onu yap. Burada o çimento fabrikası bizim güzel fabrikamıza yakışmıyor.