-Erdoğan'dan Esad'a sert eleştiri TBMM (A.A) - 15.11.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de Türkiye temsilciliklerine ve Türk Bayrağına yönelik saldırıyı şiddetle kınadığını belirterek, ''Cezaevlerinde binlerce siyasi tutuklu bulunduran Beşar, sen Türk Bayrağına saldıranları da bulup gereken cezayı vermek durumundasın'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suriye ilgili gelişmelere değindi. Yabancı ülke vatandaşlarını ve diplomatlarını korumanın her ülkenin onuru ve namusu olduğunu belirten Erdoğan, ''Suriye yönetimi bu görevini yerine getirmek durumundadır. Bunlar üzerinden mesaj vermeye çalışmak acziyettir, telafisi zor olan bir şuursuzluktur'' diye konuştu. Esad yönetimine bir kez de AK Parti grubundan seslenen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türkiye temsilciliklerine ve Türk Bayrağına yönelik saldırıyı tekrar şiddetle kınıyoruz. Özür dilemenin ötesinde gereğinin yapılmasını, sorumluların derhal bulunmasını da Suriye yönetiminden bekliyoruz. Cezaevlerinde binlerce siyasi tutuklu bulunduran Beşşar, sen Türk Bayrağına saldıranları da bulup gereken cezayı vermek durumundasın. Suriye yönetiminin sadece Türkiye'deki Türklere ve Türk Bayrağına değil, kendi halkına da saygı duymasını istiyor ve bunu özellikle arzu ediyoruz. Öldürerek, hapsederek, sindirerek hiç bir yere varılamayacağı artık daha iyi görülmeli, idrak edilmeli. Medeni dünyaya, komşularına ve insanlık değerlerine sırt çeviren hiç bir yönetim başarılı olamaz, ayakta kalamaz. Uluslararası meşruiyetini ve toplumsal desteğini kaybeden hiç bir yönetim uzun ömürlü olamaz. Son dönemde kendi halkına karşı savaş açanların nasıl bir trajik sona ulaştıklarını Beşşar Esad da görmelidir. Zulüm ile abad olunmaz, mazlumun kanı üzerine, gelecek inşa edilmez. Aksi takdirde tarih bu tür liderleri kanla beslenen liderler olarak anar. Esad, sen de şu anda, o sayfayı açmaya doğru gidiyorsun. Zira mazlumların ahını alanlar, bunun bedelini er ya da geç öderler. Türkiye olarak Suriye halkı ile dayanışmamızı en güçlü şekilde sürdüreceğiz. Esad yönetiminden istenen; dürüst, inandırıcı, cesur ve kararlı bir liderlik ortaya koyması, artık bizim beklentilerimiz arasında değil. Halkının ve uluslararası toplumun beklentilerine karşılık vermesi artık kimse tarafından da beklenmiyor. Çünkü, sürekli aldatmacanın içinde olmuştur. Suriye yönetimi, bıçak sırtı gibi ince ve tehlikeli bir çizgi üzerindedir. Dönüşü olmayan yola girmemelidir, ucu uçurum olan yoldan bir an evvel dönmeleri hepimizin arzusudur. Çok geç olmadan sağduyunun ve aklı selimin sesine kulak verilmelidir. Yanlışta inat edenler sadece kendileri kaybetmezler, ülkelerine de kaybettirirler. Biz Suriye'nin ve Suriye'li kardeşlerimizin kaybetmesini, sıkıntıya düşmesini kesinlikle arzu etmeyiz. Yöneticilerin en büyük sorumluluğu ülkesinin ve milletinin geleceğini güvence altına almaktır. Bunun yolu ise milletiyle kavga etmek değil, milletiyle aynı yöne bakmaktır. Süreç nasıl gelişirse gelişsin, bizler Suriye halkını asla kaderiyle baş başa bırakmayacak, iyi günde olduğu gibi kötü günde de dayanışmamızı sürdüreceğiz.'' -''Tekrar tezgaha geldiler''- Başbakan Erdoğan, CHP yönetiminin, her konuda olduğu gibi Suriye konusunda da kafa karışıklığı içinde olduğunun görüldüğünü söyledi. Suriye'ye iki heyet gönderen CHP'nin oradaki gerçeği görmek yerine, Suriye üzerinden, Suriye yönetiminin diliyle Hükümete ağır eleştirilerde bulunduğunu belirten Erdoğan, ''(Suriye pirüpak, burada herhangi bir şey yok) demişti. Suriye'li muhaliflerin eylemleri bizzat CHP tarafından terörist faaliyetler olarak nitelendirildi'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, CHP heyetinin, Beşşar Esad'ın kendisi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ilgili çok ağır ifadelerini Türkiye'de iç politika malzemesi olarak kullandığını ifade etti. CHP heyetinin, yabancı bir devlet adamının Türkiye Hükümeti ile ilgili sarf ettiği hezeyanlar karşısında dik durmak, onurlu bir duruş sergilemesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, ancak CHP'nin bunu tercih etmediğini ve Esad'ın ağır hakaretlerini iç politika malzemesi olarak kullanmaktan kaçınmadığını bildirdi. Erdoğan, ''Her şeyden önce bir genel başkan bin düşünmeli, bir konuşmalı. Buna 'tezgaha gelmek' derler, tekrar tezgaha geldiler. Zaten bütün gündemi hep böyle geçiyor. Gündem hep böyle oluştuğu için de anamuhalefette maalesef biz ciddi bir genel başkan göremiyoruz. Türkiye'nin talihsizliği de buradadır. Şu anda biz el ele verip, Türkiye olarak bunlara karşı söylem birliği içinde olmamız gerekirken, O, onlarla el ele verip kendi hükümetine, ülkesine karşı onlarla söylem birliği yapıyor'' diye konuştu. -Almanya ve Fransa temasları Erdoğan, önceki hafta resmi ziyarette bulunduğu Almanya ve Fransa'da yaptığı temaslar hakkında da bilgi verdi. G-20 Zirvesinde küresel ekonomiye ilişkin müzakerelerde Türkiye olarak deneyimlerini paylaştıklarını, öneri ve eleştirileri dile getirdiğini belirten Erdoğan, ''Gerçekten küresel ekonomi, zor bir dönemden geçiyor'' dedi. Küresel ekonomide krizin son dönemde Avrupa merkezli olarak tezahür ettiğini gördüklerini, İspanya ve Yunanistan'ın ardından şu anda İtalya'nın da krizin etkilerini çok sıcak şekilde hissettiğine şahit olduklarını anlatan Erdoğan, dün akşam uzun uzadıya telefonla görüştüğü Berlusconi'den bunu ayrıca dinlediğini ifade etti. Avrupa'da bir çok ülkede borç stoku ve bütçe açıklarının yüksek seviyelere çıktığını, finans sektörünün çok zor bir süreçten geçtiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Tüm bunların olduğu bir süreçte, hamd olsun Türkiye, etkili bir şekilde ve yere sağlam basarak bu süreci şu anda yürütüyor. Biz AB üyelik müzakereleri noktasında, AB liderlerine her zaman bir şey söyledik; popülizmden kaçınma çağrısı... Esasen bu çarı, sadece Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili değil, Avrupa'nın geleceğiyle de çok yakından ilgili bir çağrı. Türkiye, popülizmden sıyrılarak, popülizmi tarihe gömerek 9 yılda reformlarını kararlı şekilde gerçekleştirdi. Milletimizle gerçekten samimi bir iletişim dili kurduk. Gerçekleri çok net, çok şeffaf şekilde milletimizle paylaştık. Eğer fiyat artışı yapacaksak, sosyal kesintiye gideceksek, bir reform gerçekleştireceksek bunu milletimize çok açık bir dille ifade ettik. Milletimizden aldığımız güçle, bugünlere ulaştık. Örneğin sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde gerçekleştirdiğimiz tarihi nitelikteki reformu, konunun tüm taraflarıyla, işçi işveren sendikalarıyla, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla, medyayla, üniversitelerle istişare ederek uygulamaya koyduk. Milletimizde bu noktada bizi anladı, bize tam destek verdi. Bankacılık, finans sektörü, vergiler, maaş artışlarıyla ilgili düzenlemelerde, IMF ile ilişkilerde, enflasyonla mücadelede, her konuda milletimizin desteğini alarak yürüdük.'' Erdoğan, 3 Kasım 2002'den beri 5 seçim, 2 referandum gerçekleştirildiği halde mali disiplin ve para politikalarından taviz vermediklerini kaydederek, ''Muslukları sonuna kadar açarak popülizme tevessül etmedik, karşılıksız para basmadık biz bu dönemde. Ama dünyanın değişik yerlerinde karşılıksız paraların basıldığını görüyoruz'' dedi. Türkiye'de böyle kararlı duruş sergilerken, Avrupa'ya ve Avrupalı liderlere de popülizmden her alanda kaçınma çağrısında bulunduklarını belirten Erdoğan, bugün de Avrupa'ya aynı çağrıyı yaptığını söyledi. Erdoğan, ''Avrupalı liderler, şahsi beklentilerini, siyasi beklentilerini bir kenara koymalı ve Avrupa ekonomisinin geleceğini öne çıkarmalı'' diye konuştu. -''Avro bölgesini zor günler bekliyor''- AB'nin bugün ciddi bir merkez bankasının olmadığına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bunun için Avro bölgesini zor günler bekliyor. Uzak görüşlü liderler, böyle zor günlerde zor kararlar alarak Avrupa'nın geleceği adına çok önemli adımları atmış ve isimlerini de tarihe kaydetmiş olurlar. Ama günübirlik politikalarla hareket edenler, sorunları gizleyenler, erteleyenler, önlemleri almakta gecikenler, kendi halklarına, kendi ülkelerine büyük haksızlık yaparlar. Avrupa'nın bugün yaşadığı kriz, geçmişte atılması gereken adımların atılmamasının bir neticesidir. Sorunlar ertelenmiş, saklanmış, birikmiştir. Bugün de devasa boyutta, daha yıkıcı bir boyutta açığa çıkmaktadır. Şunu da Avrupalı liderlere, Avrupalı dostlarımıza hatırlatmak durumundayım; atılacak adımların niteliği kadar alınacak tedbirlerin içeriği kadar, bunların kararlılıkla ve bir an önce yapılması da önemlidir. AB'nin bugün her zamankinden çok daha fazla ortak mekanizmalara ihtiyacı var. Özellikle Avro bölgesinde çok daha güçlendirilmiş ortak maliye politikası kaçınılmaz hale gelmiştir. Ortak para birimini kullanan 17 ülkenin, özellikle ortak bir maliye politikasının olmaması önemli bir zaaftır. Bakınız İrlanda'da bankalar iyi şekilde denetlenmiyor, faturayı İrlanda ile birlikte İngiltere de ödüyor. Yunanistan'ın mali tablosu, Yunanistan kadar Fransa'yı da tehdit ediyor. Portekiz reformları ağırdan aldıkça, bundan İspanya'nın büyümesi de etkilenir. Küresel ekonomide sorunlar nasıl ortaksa, çözümler de ortak. Avrupalı liderlerin artık bunu görüp tavır almasını bekliyoruz, tavsiye ediyoruz. Biz işte bu görüşlerimizi Fransa Cannes'te gelişmiş ülkelerin liderlerine aktardık. Ümit ediyoruz ki Avrupa bu süreçten en az hasarla çıkar. Türkiye olarak güçlü ekonomimizle, krizden en az etkiyle atlatan ülke olarak kriz içindeki ülkelerle deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.'' Erdoğan, son dönemdeki sıkıntılara rağmen Merkez Bankasının döviz rezervinin, altın dahil 96,6 milyar dolar olduğunu söyledi. Avrupa'nın mevcut sorunları aşabilmesi için Türkiye olarak katkılarını sürdüreceklerini belirten Erdoğan, ''Umut ediyorum ki Avrupalı liderler, son kriz sürecinde Türkiye'nin önemini çok daha iyi anlamışlardır. 'Türkiye yük olmayacak, yük alacak' dedik. Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Bu son kriz Avrupa'nın Türkiye'ye ne kadar ihtiyacı olduğunu da bir kez daha göstermiştir. Popülizmde ısrar eden liderlere Türkiye'nin bu krizden nasıl sapasağlam, dimdik ayakta olduğunu görmelerini, Türkiye ile ilgili değerlendirmelerini yeniden gözden geçirmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz'' dedi.