Politika

Erdoğan'dan dikta rejimi eleştirilerine sert yanıt

Erdoğan: Partimize, Menderes’e, Özal’a yapıldığı gibi tek parti yaftası yapıştırılmaya, otoritermiş gibi gösterilmeye çalışılıyor

13 Ocak 2010 02:00
T24- Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde medyada tartışılan 'sivil darbe, tek parti rejimi, sivil faşizm' iddialarına sert çıktı.

Partisinin dünkü grup toplantısında, bazı köşe yazarlarının dile getirdiği "Türkiye'de askerî vesayet kadar AKP'nin tek parti diktasına gitme tehlikesi var" tartışmasına değinen Erdoğan,bazı mesajlar verdi. "AKP'nin kitabında totaliterlik, otoriterlik, vesayetçilik, dayatmacılık, baskıcılık, tek seslilik yoktur, bundan sonra da olmayacaktır." diyen Başbakan, siyaset sahnesinde oldukları müddetçe hiçbir baskıya da izin vermeyeceklerini ifade etti. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adnan Menderes ve Turgut Özal’ın suçlandığı gibi kendilerine de tek parti yaftası yapıştırmaya, otoriter bir anlayışa sahipmiş gibi göstermeye çalışıldığını belirterek, “İşin ilginci bunu yapanlar tek parti zihniyetiyle yoğrulmuş siyasetçiler. AKP’nin kitabında otoriterlik, totaliterlik, vesayetçilik, dayatmacılık, baskıcılık, tek seslilik, tahammülsüzlük yoktur” dedi.

Erdoğan, dün AKP grup toplantısında şu mesajları verdi:

Sana ne ?

Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı ile TSK ile 10 gün içinde 3-5 kez görüşmesi bakıyorsunuz ana muhalefet partisini rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsun ya. 3 de, 5 de, 10 da görüşür sana ne ya. ‘Demokrasilerde böyle şey olmaz’ diyor. Sen demokrasiyi tanımadın ki ya. Bu gibi şeylere pek alışık değiller ama alışacaklar.

Çete

Onlar çetelerle, mafyalarla avukatları vasıtasıyla görüşüyorlar biz Genelkurmayımızla, silahlı kuvvetlerimizle görüşüyoruz, farkımız bu. Karanlık olaylara, karanlık senaryolara avukatlık ederek bu ülkeye nasıl bir ufuk çizeceksiniz ya, siz nasıl muhalefetsiniz?

Pranga

Türkiye demokratikleşiyor, prangalarından, zincirlerinden kurtuluyor. Türkiye’yi bir korku tüneline hapsetmeye çalıştılar. Niyet okuyuculuğu yaptılar. AKP’nin gizli gündemi var, ‘takiyye yapıyor’ dediler. Kendi karanlık senaryolarını uygulamaya geçirecek kadar ileri gittiler. Kitleleri korkuttular.

Devşirme

Bu şekilde kendilerine iktidar devşirmeye, millet iradesini gasp etmeye kalkıştılar. Türkiye, demokraside ilerleme kaydettikçe bunların kirli örgütlenmeleri, kirli ilişkileri açığa çıktı, kirli emelleri, kaos planları açığa çıktı.

Dikta

Son günlerde sivil dikta, tek adam diktasından bahsetmeye başladılar. Bunlar sizin işinizdi ya. Bizim işlerimiz partimiz içinde olması gereken istişare mekanizmalarımız neyse, bununla yapılır ve hiçbir parti de buna ulaşamaz. ‘Mahalle baskısı, bölünme, parçalanma, ihanet, hıyanet’ dediler, korku tüccarlığına soyundular.

Faşizm

Dün mahalle baskısı, takiyye yapıyor, gizli gündem, laiklik elden gitti diyenler bugün çıkmışlar tek partiden sivil faşizmden, otoriter yönetimden bahsediyor. Biz Türkiye’yi daha ileri demokrasiye taşırken, sivilleştirirken bize bu iftiraları atanlar kimlerdi? Statükoculardı, jakobenlerdi. Hak ve özgürlükleri içine sindiremeyen totaliter özlemcileriydi. Tek parti özlemcileriydi. Dayatmacı totaliter devlet özlemcileriydi. Tek seslilikten menfaat devşiren seçkincilerdi bize bu iftirayı atanlar.

Menderes, Özal

Nasıl Menderes’e aynı oyunu oynadılarsa, nasıl Özal’ı suçladılarsa şimdi AKP’ye de tek parti yaftası yapıştırmaya, otoriter bir anlayışa sahipmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. İşin ilginç tarafı bunu yapanlar tek parti zihniyetiyle yoğrulmuş siyasetçilerdir. AKP’nin kitabında otoriterlik, totaliterlik, vesayetçilik, dayatmacılık, baskıcılık, tek seslilik, tahammülsüzlük yoktur. 

Gideriz

Demokrasi standartlarının her geçen gün yükseldiği dönemi tek parti diktatörlüğü ile suçlama girişiminde bulunanlar çetelerin, darbelerin, karanlık günlerin hüküm sürdüğü zamanlarda demokrasi için hiçbir bedel ödememiş olanlardır. Hiç kimse üzerinde baskı yok. Baskıya izin vermeyiz. Seçimle geldik. Vakti zamanı geldiğinde de milletimiz emaneti bizden aldığında ‘baş göz üstüne der’ hemen yerimize döneriz.

‘Romanlar insanca yaşamıyor’

Erdoğan, Manisa’da Romanlarla vatandaşlar arasında yaşanan olaylara değinerek şöyle konuştu: “Romanların sorunları var dedik. Oradan bu tür talepler geldi ve onlara yönelik bir çalıştay başlatıldı. Son gelinen noktayı ben de şöyle bir inceledim, baktım, hakikaten yaşam koşullarına bakıyorsunuz, bir felaket. Gittikleri yerde o çadırlar, oradan kalkıp bir başka yere göç, oradan başka yere göç. Yani, insanca bir yaşamın olmadığı bir tablo, bir durum var ortada. Biz insanız, onlar da insan. Öyleyse onlara insanca yaşamın koşullarını hazırlamak zorundayız. Benim Kürt kardeşimin sorunu varsa Roman kardeşimin de sorunu var, onunla da ilgileneceğim.”

‘Yalan söylüyorsunuz’

Erdoğan’ın konuşmasında Haneler dizisinin ‘Yaban’ karakterinin ünlü ifadesini de kullanarak “Yalan söylüyorsunuz” çıkışını yapması gülüşmelere neden oldu. Erdoğan şöyle dedi: “Muhalefet çıkıyor ‘bunlar Kürtlere her ay şu kadar maaş verecek’ diyor. Bunlar yalan böyle bir şey yok. Kimsenin böyle bir söz verdiği sözkonusu değil. Yok böyle bir şey. Yalan söylüyorlar. ‘Resmi dil Kürtçe olacakmış’, ‘ikinci dil Kürtçe olacakmış’.  Yok böyle bir şey. Kim söyledi bunu Tayyip Erdoğan mı, Beşir Atalay mı söyledi? Yalan söylüyorsunuz yalan.

Baykal

Gidişat demokratik değil

CHP lideri Deniz Baykal: Türkiye’nin sorunu iktidardır. Komplocu bir iktidara karşı Türkiye vakarını, saygınlığını koruyacaktır.  Bu haksızlığı görüyor ve kabul etmiyoruz.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, gidişatın demokratik doğrultuda olmadığını belirterek, “Çare millettir” dedi.

Baykal, partisinin dünkü grup toplantısında Türkiye’nin sorununun muhalefet değil, iktidar olduğunun anlaşıldığını savundu. Baykal, “Türkiye’nin sorunu muhalefetin darbeci olması değil, iktidarın komplocu olmasıdır. Komplocu bir iktidara karşı Türkiye vakarını, saygınlığını koruyacaktır” diye konuştu. Baykal, şunları kaydetti:

Demokrasinin çiçek açması

“Bir toplumda bir tek kişiye haksızlık yapılır, geri kalan da susarsa toplumun tümü o haksızlığa layık hale gelmiş olur. Biz bu haksızlığı görüyor ve kabul etmiyoruz.

Bu gelişmeler bazı yazarlarca ‘demokrasiye gidiş aşamaları’ olarak yorumlanıyor. Hükümetin asıl amacı, Anayasa değişikliğiyle HSYK’nın yapısını değiştirerek, yargının beynini, kalbini kontrol altına almak. ‘Türkiye demokratikleşiyor’ diyenler, Türkiye’de siyasetçilerin AKP’nin HSYK’yı oluşturmasını nasıl değerlendirebilirler? Bunlar yargının özünü belirleyecek, bu da demokrasinin çiçek açması olacak! Milletvekillerini Yüce Divan olarak yargılayacakların seçimini, şu andaki sanıklara bırakacağız ve buna demokrasi diyeceğiz.”

Beşte dördü yargıdan kaçıyor

“Bu parlamentonun beşte dördü dokunulmazlık zırhı altında yargıdan kaçan insanlardan oluşmaktadır. Kendi hesabını vermemiş. Bunlar şimdi yargıcı seçecek olanları seçecek. Çocuk mu aldatıyorsunuz? Türkiye’de demokrasiye doğru gidiyormuşuz. Yargıtay Başkanı mı, yargıçlar mı, medya mı engel demokrasiye gidişte? En büyük baskı sansürün ötesinde otosansür. Bu acı tabloyu demokrasiye gidiş olarak tanımlamak mümkün mü? Türkiye’de demokrasiyi üniversiteler mi, sendikalar mı tehdit ediyor?

Her biri susturuldu. Demokrasiyi işçiler, eczacılar, öğrenciler mi tehdit ediyor? Hepsi yıldırıldı. Devletin bankalarının paralarıyla gazete satın aldıran, yayıncılığın yüzde 70’ini mülkiyet yoluyla elde etmiş, kalanını da yıldırmış bir zihniyet hâkim olmuş, siz demokrasiden bahsedeceksiniz. Gidişat bir kişisel hegemonyanın toplumun her kesimine hakim kılınmasıdır. Bu manzara karşısında tek çare millettir.

İktidarlar her gücü susturabilir, ancak millet ‘dur, artık yeter’ diyene kadar bu sürebilir.”

Bahçeli: Biz bedel ödedik sıra AKP’de

MHP lideri Bahçeli: Seçime gitmek için isyan mı olması gerekiyor. Bugün Türkiyemizin şartları 2002’ye göre çok daha ağırlaşmıştır.

Çözüm yine seçim, kaçış yok

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 57’nci Hükümet döneminde erken seçim kararı alınmasını eleştirmesine tepki göstererek, o günkü siyasal ortam ve MHP’siz siyaset arayışlarının koalisyonu daha fazla sürdürmeye imkân vermediğini söyledi.

MHP’nin milletin iradesine başvurmaktan bedeli ne olursa olsun kaçınmadığını belirten Bahçeli, “O günkü şartlarda partimiz Meclis dışı kalarak siyasi bedeli ödemiş ve milletimiz AKP’yi hükümete taşımıştır.

Saygımız sonsuzdur. Bugün Türkiyemizin şartları 2002’ye göre çok daha ağırlaşmıştır. Şimdi bedel ödeme sırası AKP’dedir. Şimdi de çözüm yine seçimdir. Kaçış yoktur” dedi.

Bahçeli, MHP grubunun dünkü toplantısında “zamanında yapılacak” dese de Erdoğan’ın seçime gitmeye mecbur kalacağını belirterek, “Milletin iradesinden korkarak kaçma, yalnızca başına buyruk ve başarısız despot yönetimlerin başvuracağı sığınma halidir” dedi. Erdoğan’ın önünde, “partisinin erimesini engellemek için uygun gördüğü zamanda seçime gitme” ve “toplumsal taleplere dayanarak zamanında seçime gitme” şeklinde iki seçenek bulunduğunu belirten Bahçeli, “AKP hükümeti tükenmektedir. Ancak, beraberinde Türkiye’yi de için için tüketmektedir. Seçime gitmek için isyan mı, savaş hali mi, çatışma mı, bölünme mi olması gerekmektedir?” diye sordu.

Baş provokatör belli

Mahalleler, semtler, sokaklar ve komşular arasında keskin sınırlar çizilmeye başlandığını belirten Bahçeli, Ülkücülere şöyle seslendi:

“Namusunu namus bellediğimiz, arkamızı dönmekten asla çekinmediğimiz komşumuzdan başlayarak, mahallelimizle, hemşehrimizle ve ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızı ayrım gözetmeksizin kucaklıyoruz. MHP, sokaktan uzak duracak, oynanmak istenen oyunu bozacaktır. Toplumumuzu birbirine düşürecek provokatörü sokakta aramaya gerek yoktur. Hükümetin sözde açılım denilen yıkıcı siyaseti, başlı başına tarihi ve toplumsal provokasyondur. Baş provokatörün kim olduğu da ortadadır. Milletimize ilk genel seçime kadar sabır ve sükunet tavsiye ediyorum.”