AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hukukta, müfteri yani iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Sen (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli) böyle bir iddianın sahibisin, eğer dürüstsen diyorum ki bunu açıklamaya mecbursun. Açıklamadığın takdirde namertsin" dedi.
Erdoğan, Balıkesir'de partisinin Kuvayı Milliye Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye İkitelli'deki medyanın kılavuzluk yaptığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunlara o medya rota çiziyor, yol gösteriyor. Yalanlarını, iftiralarını, çamurlarını o medya sayfalarına taşıyor. Bak, dün Bursa'da söyledim, Sayın Bahçeli son birkaç gündür diyor ki 'Sayın Başbakan önce şunu açıklasın. Kara kapılar arkasında, karanlık odalarda hangi savcılarla görüştü de parlamentoya geldi, milletvekili seçildi. Bunu bir açıklasın'. Hukukta, müfteri yani iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Sen böyle bir iddianın sahibisin, eğer dürüstsen diyorum ki 'Bunu açıklamaya mecbursun. Açıklamadığın takdirde namertsin' diyorum. Tayyip Erdoğan'ın karanlık odalarda görüştüğü hiçbir savcı yoktur. Bugüne kadar milletten başka hiç kimseden icazet almadı, almaz. Hayatım benim bununla geçti.
Bunu ispat etmeye, açıklamaya mecbursun. Açıklamadığın takdirde bir müfteri olarak anılacaksın. Namert olarak anılacaksın, bunu açıklamadığın takdirde. Bak bu kadar yüksek perdeden konuşuyorum, Çünkü Tayyip Erdoğan'ın ak sayfalarında böyle bir leke yok, olmayacaktır da. Çünkü, mücadelem hep böyle geçti. Bunu açıklamak zorundasın. Ben milletimden de şunu rica ediyorum. Bakınız, bu tür iftiraları yapan liderlere sandıkları mezar etmeniz lazım. Çünkü Türkiye ne çektiyse buradan çekti. Bu kadar açık konuşuyorum. Dürüst olmaya mecburuz, eğer siyasi liderler dürüst olmazsa, meydanlarda kimseye dürüstlük dersi veremez. Her şey ortada, hangi savcıyla, nerede, ne konuşmuşuz açıkla.
Buradan Balıkesir'den bir kez daha söylüyorum. Türkiye'de bu tarz siyaset milletim nezdinde itibar bulamaz. Milletin dışında kendisine destek arayanlar, kılavuz arayanlar mutlaka yolda kalacaklardır. AKP ile bu ülkede, bu tür siyaset artık tedavülden kalkmıştır. Artık bu ülkede insan odaklı, millet odaklı siyaset tedavüle girdi. Medyanın desteğini istediğin kadar arkana al, çetelerin, mafyaların verdiği destekle de bir yere gitmeniz mümkün değil."
Erdoğan, muhalefet liderlerinin kaç kere Balıkesir'e geldiğini sorarak, seçim dönemleri dışında buralara uğramadıklarını, "çok işleri olduğunu" söyledi. Balıkesir'e 5 kez geldiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz hem devleti hem partimizi yönetiyoruz. Fakat biz istiyoruz ki onlar bu meydanlarda projeler ve planlarla dolaşsınlar. Ama böyle bir dertleri yok. Bizimle sürekli olarak bakıyorsunuz bir Höşmerim kavgasıdır gidiyor. Şimdi o değil, Balıkesirlilere kızıyor. Balıkesir'in Höşmerimi mi güzel, Kırşehir'inki mi güzel? Böyle bir rekabet ortamı da oluşturuyorlar. Bu bakımdan güzel. Eğer buraya uğrarlarsa ikram etmeyi ihmal etmeyin. Çünkü Balıkesir'de Höşmerime peynir, irmik, yumurta, safran katarlar. Gel bir de burada Höşmerimin tadına bak. Hem burada Keşkek de yersin. Balıkesir'in Tiridi var. Misafirperver vatandaşlarım var. Fakat asıl ikramı 29 Mart akşamı benim milletim yapacak. Sayın Bahçeli de zaman zaman bu tür rekabetin içerisinde yerini alıyor. Çünkü bunların ikisi ruh ikizidir, ruh. Böyle bir özellikleri var. Bakıyorsunuz, sağa gidiyorlar, sola gidiyorlar, yalpalıyorlar. Anlamak, çözmek mümkün değil. Bakıyorsunuz, aynı dille hitap ederken, bir de farklı farklı gelişmeler izliyoruz. Çünkü, İkitelli medyası bunlara gayet güzel yandaşlık da yapıyor. Bunla beraber süreci devam ettiriyorlar. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar her şey burada, bu meydanda, Kuvayı Milliye Meydanı'nda. Kararı burası verecek, burası".
‘Atatürk üzerinden geçinme’
CHP'nin cemaziyelevvelini milletin iyi bildiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayın Baykal, ikide bir bize gelip, Atatürkçülük yapıp duruyorsun. Ya bırak bu işi. Atatürk üzerinden geçinme. Buna Atatürkçülük denmez, buna Atatürk üzerinden geçinmek denir. Geçinme. Yalnız, bu CHP'yi biliniz. Atatürk edebiyete intikal etti, ilk işiniz paraların üzerinden resmini kaldırıp, İnönü'nün resmini oraya koymak oldu. Öyle mi? Posta pullarının üzerinde resimleri vardı, kaldırdınız İnönü'nün resmini koydunuz. Devlet dairelerinden Atatürk posterlerini kaldırdınız. Getirdiniz İnönü'nün posterlerini koydunuz. Siz değil miydiniz, bu ülkede il başkanlarını vali yapan. CHP'nin il başkanı bu ülkede valilik yaptı. Bu günleri gördük biz. Yani demokrasiyi biz CHP'den öğrendik, biliyor musunuz? Şimdi kalkıyorsun, benim Tunceli valime hakaret ediyorsun. Neymiş, 350 tane buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtmış. 350 tane, 500 tane ayni yardım olarak görevi olan bir şeyi yapan bir valiyle Tunceli'de seçimin mukadderatı mı değişiyor? Helal olsun, hayırlı olsun. Bunlar geçen seçimde de AKP 16 milyon 500 bin oy aldı, dediler ki 'herkese çeyrek altın dağıttı.' Burada da her halde çok altın alan vardır herhalde? Aldınız değil mi? Bunu diyen hep CHP, aynı mantık, değişen bir şey yok. Sayın Bahçeli'de bunun ruh ikizi. Aynı. Bakıyorum o da aynı şeyleri konuşuyor. Bahçeli, sen hiç olmazsa daha fazla ömürlü koalisyon ortaklığı sürdün. Merhum Ecevit ile 3.5 yıl. Niye 5 yıl kalmadın da 3.5 yılda bırakıp gittin? Seni çok arzuluyordu bu millet kalsaydın, niye bıraktın gittin? Neden? Muktedir değil. Bırakıp kaçtılar, gitmediler. Niçin? Artık duvara çarptılar, duvara. Gitmiyordu bu araba. Ne oldu? O barajın altına gitti, biz de geldik, parlamentonun yüzde 65'ini milletim bize verdi, iktidar olduk. 16 aylık partiyken bizi iktidar yaptınız.
‘Sen nerede olacaksın?’
Şimdi, Sayın Baykal diyor ki 'Biz cumhuriyetten eskiyiz.' MHP diyor ki, 'Biz çok çok eski bir partiyiz.’ Güzel. Tamam da niçin benim milletimin gönlünü kazanamıyorsunuz? Sayın Baykal diyor ki, 'Çarşıya, pazara gel.' Ben zaten çarşıdan, pazardan çıkmadım ki, çarşıya pazara geleyim. Ama, ben buradan bir çağrı yapıyorum: Ben şimdi 29 Martta pazara geliyorum ve 29 mart pazarının akşamında da genel merkezde olacağım. Ama sen nerede olacaksın, merak ediyorum? 'Televizyon, televizyon' diyorsun. Geçen seçimde üç gün kayıptın, kayıp ilanı verildi. Ama şimdi nerede olacaksın, onu da merak ediyorum”.
"Eğer CHP birinci olamazsa, sen bırakacak mısın bunu söyle"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu seçim için benim şöyle bir iddiam var, eğer benim partim birinci parti olamazsa ben siyaseti bırakıyorum. Ama sayın Baykal, eğer CHP birinci olamazsa, sen bırakacak mısın bunu söyle" dedi.
Erdoğan, partisince Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, demokraside demir perdelerin, kalelerin olamayacağını, hiçbir partinin kentleri kalesi olarak görmemesi gerektiğini belirtti.
Bu zihniyetin daha önce Antalya, İstanbul, Ankara, Yozgat, Gaziantep'i "kaleleri olarak gördüğünü", seçimi kaybettiklerinde "Kalelerimiz düştü" dediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"(Kalelerimiz düştü) dediler, vah vah vah. Ne kalesi, bu kalelerin gerçek sahibi millet, kişiler değil. Çünkü içine kapattıkları şehirler tabularını kırmaya başladı. Çünkü hizmeti esirgedikleri şehirler, hizmetle tanıştı. Bu şehirler, etraflarındaki duvarları yıktı. AK Parti hizmetleriyle şaha kalktı, dünyaya açıldı, dünya kenti haline geldi. Biz şehirlerimizi fethetmiyoruz, biz gönülleri fethediyoruz, şehirlerimize hizmet götürüyoruz."
Erdoğan, kalabalığın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik protesto ifadeleri üzerine, "Biz vurmaya gelmedik, sadece Baykal'a nasihat etmeye geldik" dedi.
Türkiye'nin AK Parti öncülüğünde 6.5 yılda dev adımlar attığını, AB görüşmelerinde müzakere sürecini başlattıklarını, BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyesi seçildiğini dile getiren Erdoğan, Medeniyetler İttifakı'na İspanya ile eşbaşkanlık yapan bir Türkiye'nin bulunduğunu kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bölgemizde gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen ülke olduk. Bu monşer eskileri veya eskimiş monşerler çok yanlış hesaplar yaptılar, yanlış şeyler söylediler. İzmirliler bu monşerleri iyi bilir. Tuttukları hesaplar bumerang gibi geri döndü. Çünkü yanlış hesap yaptılar. Bunların bu güne kadar yaptıklarını zaten hep buydu. Gittikleri ülkelerde ne yapıyorlardı? Batılı liderler karşısında el pençe divan duruyorlardı. İnanın randevu alamazlardı. Ülkemizi bu hale getirdiler. Şimdi Türkiye ayağa kalkıyor, fark bu. Bunlar oturup da konuşamazlardı Türkiye'nin meselelerini, tartışamazlardı. Ama o devirler artık geride kaldı. Bunları aştık."
Her gün yeni bir büyük proje hayata geçirdik
Türkiye'nin itibarını artırmaya devam ettiklerini, her gün yeni bir büyük projeyi hayata geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, Bolu Tüneli'ni, Karadeniz Sahil Yolu'nu, Ankara-Samsun duble yolunu, Boyabat Tüneli'ni bitirdiklerini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fakat buradan samimiyetle İzmirli kardeşlerimize sesleniyorum, başını iki elinin arasına alsın ve düşünsün. Bak bu CHP ne diyor, 'Biz Atatürkçüyüz' diyor değil mi? Peki Allah aşkına, çok partili hayatta tek başına iktidar olamadı. Tek partili dönemde işi götürüyorlardı ama çok partili döneme girince 50'den bu yana bir kez benim milletim bu Halk Partisi'ne tek başına iktidar vermedi. Bazı koalisyon iktidarlarına girdiler. Eğitimde, sağlıkta, adalette, ulaşımda, emniyette, toplu konutta, enerjide ne yaptınız? Sorun, alacağınız cevap 'hiçbir şey.' CHP'nin olduğu yerde kıtlık vardır. Ben lafla konuşmuyorum. Evvelki gün Eskişehir'deydim. Bana yaşlı bir amcamız nüfus kağıdını verdi. '78 yaşındayım' dedi. Bak burada, pasaporta vize künyesi vurur gibi, kaşeler vurulmuş. Ekmek karnesi. Ben burada CHP'yi tutan kardeşlerime sesleniyorum, bak bunları bilin, ben size belgeyle konuşuyorum, kırmızı dosyayla değil. Kırtasiyecide kırmızı dosya çok. Ne olacak, çık meydana, içinde ne var onu söyle. Bak altında bir şey daha var, patiska. O zamanki Sümerbank'tan bir kaşe. Neler çekmişler. Şeker.
Bir de sayın Baykal'ın dönemine gelelim. Türkiye'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptı, 12 Eylül öncesinde. O zaman akaryakıt istasyonlarından İzmirli çiftçim traktörüne mazotu alabiliyor muydu? Sayın Baykal sen neyi konuşuyorsun? Biz seni iyi tanırız, bunları hep yaşadık. Şimdi meydanlara çıkıyor, bol bol Tayyip Erdoğan'a hakaret ediyor. Ama ben hakaretle konuşmuyorum, belgeyle konuşuyorum, benim edebim buna müsaade etmez. Hakaret senin olsun, saygı benim olsun. Aramızda bu fark var. Ben sadece yapılanları konuşuyorum."
Baykal'ın önceki günlerde iktidara 2011 yılında geleceklerini söylediğini, "'dilinin sürçtüğünü, 3011 demek istediğini" kaydeden Erdoğan, Baykal'ın "AK Parti'nin yüzde 52 oy alamaması halinde başarısız olacağını" da söylediğini ifade etti. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayın Baykal, AK Parti'nin ne kadar oy alacağını ne yapacaksınız? Sen önce CHP olarak ne alacaksın onu söyle. Bu seçim için benim şöyle bir iddiam var, eğer benim partim birinci parti olamazsa ben siyaseti bırakıyorum. Ama sayın Baykal, eğer CHP birinci olamazsa sen bırakacak mısın bunu söyle. Sayın Bahçeli sen bırakacak mısın bunu söyleyin. Çünkü iddiaysa iddia böyle olur. Bırakın da hiç olmazsa tabanınız da millet de sizden kurtulsun. Yani koltuk bırakıyor ama bunlar koltuğu bırakmıyor. Böyle bir durumları var. Bak biz hizmetlerle bunlar iftirayla konuşuyor. Biz hizmet, bunlar iftira, çamur siyaseti yapıyor. Aramızdaki fark bu."
"CHP 'Atatürkçüyüz' diyor inanmayın."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "CHP 'Atatürkçüyüz' diyor inanmayın. Bunlar Atatürk üzerinden geçinenler. CHP demek susuzluk demektir, CHP demek kuraklık demektir, kronik hale gelen sorunlar demektir" dedi.
Erdoğan, partisince Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, 149 yıllık bir hayal olan Boğaz'ın tünelle geçilmesi çalışmalarını yaptıklarını anlattı. CHP zihniyetinin birinci köprüye de ikinci köprüye de karşı çıktığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
"Tüneli zaten tasavvur edemezler. Ben geçenlerde davet ettim Sayın Baykal'ı. Tüneli gez bak, 11 tane tünel birleşti. Üsküdar Sirkeci'ye bağlandı. Gel denizin altında nasıl yürünür bunu bir gör. Fakat tabi böyle bir şeyi talep etmek nere? Türkiye bir şeyler kazanıyor bunu görmek nere? Bakın Atatürk ne diyor hitabesinde, 'Demirağlarla ördük dört bir yanı' diyor. Peki bunlar, CHP, 'Atatürkçüyüz' diyor, inanmayın. Bunlar Atatürk üzerinden geçinenler. Sorun, iktidar oldunuz da acaba kaç kilometre ray döşediniz bu ülkeye? Sıfır. Bak metroyu yapamadılar. İzmir'de yapamadılar. Gene bize geldiler. Ulaştırma Bakanımı görevlendirdim ve böylece bakanımız el attı da böyle yapılıyor. Yapamazlar, bunların işi değil."
İzmir-Ankara arasındaki raylı sistemi de yapacaklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eskişehir-İstanbul etabına başladık, o devam ediyor. İnşallah 3 yıl içinde de onu bitireceğiz. Biz buyuz. Mevcut bütün rayları değişiyoruz. Yine ilkellik vardı. Bütün vagonlar değişiyor ama bunlar ithal değil, artık Türkiye'de, Sakarya'da üretiliyor. İş bilenin, kılıç kuşananın. Benim vatandaşım, halkım ideolojiye mi oy verecek, yoksa hizmete mi oy verecek? Eğer hizmete oy verecekse, seçimin adresi belli, AK Parti. Ama ideolojiye verecekse, ona diyecek bir şeyim yok. Güle güle oyunu kullansın, ona da saygımız var. Ama benim derdim hizmet. İdeolojiye hizmet vermekle şehirler bir şey kazanmıyor. Halkımın ayakları çöpten, çamurdan, çukurdan kurtulmuyor. Arsenikli su içmekten kurtulmuyor."
Belediye Başkanı olduğu dönemde İstanbul'u CHP'den devraldığını ifade eden ve burada yaptığı hizmetleri anlatan Erdoğan, havası kirli olan kenti dünyanın en temiz havası olan şehirlerinden biri haline getirdiklerini kaydetti. Erdoğan, "Şimdi ben İzmir'de soruyorum. İzmirli kardeşim benim, su getirmeyen belediyeye mi oy verecek, arsenikli zehir kusan suya mı oy verecek? Hizmete oy vereceğiz, hizmet vermeyene değil" dedi.
Hizmet sırasının İzmir'de olduğunu, kente hızlı trenin yakışacağını dile getiren Erdoğan, Ankara-İzmir arasını 3.5 saate indirecek hızlı tren projesi çalışmalarına başladıklarını söyledi.
"Belediye raylı sistemin altından kalkamadı"
İzmir Büyükşehir Belediyesinin raylı sistemin altından kalkamadığını, hükümet olarak Egeray Projesi'ne el attıklarını, bu projeyi bu yıl içinde hizmete açarak, kentin şehir içi trafiğini önemli ölçüde rahatlatacaklarını kaydeden Erdoğan, İstanbul ve Antalya ile birlikte İzmir'de de büyük organizasyonların, kongrelerin yapılmasını istediklerini ifade etti.
Hükümetin desteğiyle UNIVERSIADE organizasyonunun İzmir'de başarıyla gerçekleştirildiğini dile getiren Erdoğan, bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesinin ağır gidişi nedeniyle organizasyona el attıklarını belirtti. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Belediyenin ağır gidişi nedeniyle öyle bir kritik ana gelinmişti ki bu organizasyon elimizden uçup gidecekti. Özel kanun çıkardık. Bunun yapılmasını milli mesele haline getirdik. Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Taha Aksoy'u koordinatör tayin ettik. Ağırlıklı olarak milli bütçeden kaynak aktarmak suretiyle UNIVERSİADE'de yaşanan sorunu çözüme kavuşturduk ve İzmir'e yakışır organizasyon gerçekleştirdik. Bir yandan yeni projelerle ülkemizi kalkındırırken, diğer yandan CHP'li, MHP'li belediyelerden teslim aldığımız şehirlerimizin de kayıplarını telafi ediyoruz. O şehirlerin hepsi bugün AK belediyecilik farkıyla Türkiye'nin gurur duyduğu yerler oldu. AK belediyecilikle tanışan şehirler dünya markası olmaya başladı. Kayseri, Kocaeli, Adana, Denizli, Bursa, Gaziantep, İstanbul, Antalya, Erzurum, Samsun. Şimdi bu şehirlerin yıldızı parlarken, İzmir neden onların hızına yetişemiyor, neden? Kimsenin İzmir'i bu hale getirmeye hakkı olamaz. Türkiye koşarken İzmir duramaz. Bu CHP, İzmir'in paçasından çekiştirip dururken, İzmir'in yıldızının parlaması, eski günlerine kavuşması mümkün mü? İşte bunlarla birlikte İzmir'i tepeden tırnağa ele alacak ve bu şekilde inşallah İzmirimizi çok daha ideal noktalara taşıyacağız."
Arsenik Sorunu
Yandaş medyayla birlikte Ankara'ya iftira atıldığını, "Ankara arsenikli su içiyor" denildiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Çünkü İzmir'i kurtarmaları gerekiyordu. Yeni gündem belirlemeye gittiler. Ankara'nın suyu temiz çıktı ama İzmir'inki maalesef berbat. Bunlar belgelerle ortada. Sağlık Bakanlığının belgeleri ortada. Ona da farklı yaklaşmaya başladılar. 'Sağlık Bakanlığı olaya taraflı yaklaşıyor' dediler. Ama altından kalkamadılar. Çünkü İl Özel İdaresi Hıffızsıhha'ya tescil etti. Her zaman CHP demek susuzluk demektir. CHP demek kuraklık demektir. Kronik hale gelen sorunlar demektir. İzmir'i su sıkıntısından inşallah yine biz kurtaracağız. Toprakları su sıkıntısından biz kurtaracağız."
(AA)