Frankfurter Rundschau gazetesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başarısız darbe teşebbüsünü ‘Allah'ın lütfu' olarak nitelendirmesini farklı bakış açısından değerlendiriyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yakıştırmayı yapması anlamsız değil. Şimdi hasımlarını ve rahatsızlık duyduğu muhaliflerinden daha rahat kurtulup ‘başkanlık diktası' hedefine biraz daha yaklaşacak. Bu rejim Türkiye Anayasası'na ve Avrupa Birliği'nin üyelik kriterlerine aykırıdır. Bağımsız yargıya indirilmiş bir darbedir. Adını açıkça koymak lazım: Erdoğan da bir darbeyi, Başkanlık tarafından yapılmış bir sivil darbeyi sahneliyor. Toplumsal barışı sağlamayı aklından bile geçirmiyor. Darbeci genç subaylar sadece Türkiye'deki siyasi ve sosyal kutuplaşmanın ve devlet kurumlarındaki zafiyetin arazıdır.”
Braunschweiger Zeitung'un bastırılan darbe girişimiyle ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Erdoğan bilge bir siyaset adamı ise, güçlü pozisyonunu karşıtlarına yaklaşmakta kullanır. O şimdi İslam muhafazakârlığı ile Batılı hayat tarzı arasında bölünen ve giderek ayrışan toplumu birleştirmek için her türlü imkâna sahip. Kürt anlaşmazlığını yumuşatabilir. Ama anlaşılan o tek başına muktedir olmak istiyor. Demokratik muhalefeti ve Kürt azınlığı ortak değil hasım addediyor. Uzlaşmayla sürekli barışı sağlamak yerine kısa ve orta vadede kendisine sınırsız iktidar yolunu açacak istikamete yöneliyor. Bunun uzun vadede Türkiye'nin hayrına olacağı şüphelidir.”
Süddeutsche Zeitung darbe girişimini konu alan yorumunda ‘Darbe ve karşı darbe' başlığını kullanmış:
“Birçok Türk'ün korku ve güvensizliği azalacak yerde artacaktır. Bu korku, kestirilemezden, cadı avından, hükümeti eleştirenlerin takibatından, sürekli olağanüstü halden, tepeden gelen darbeden duyulan korkudur. Erdoğan başarısız darbe girişiminin ‘Allah'ın lütfu' olduğunu söyledi. Bu söz darbe girişimi sırasında ortaya çıkan can kaybı açısından son derece tuhaf kaçmaktadır. Ama Cumhurbaşkanı hemen kavramıştır ki, iktidarına yapılan darbe iktidarını daha da güçlendirmiştir.”
Berlin'de yayımlanan Tageszeitung'un yorumunda da darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumunu daha da güçlendirecek olmasından duyulan endişe dile getiriliyor:
“Batı doğrusunu yaparak Türkiye'deki bastırılan darbe girişimini kınamıştır. Erdoğan sevilse de sevilmese de, demokrasiyi kurtarmak için askeri araç olarak görenle, kazları tilkiye emanet eden arasında fark yoktur. Ancak Batılı değerler topluluğunun hamileri 2013 yılında Mısır'da olduğu gibi, ittifak sınırları dışındaki ülkelerde demokratik seçimle işbaşına gelmiş hükümetlerin asker tarafından iktidardan indirildiğini de hatırlasalar iyi olur. Aksi takdirde inandırıcılıklarını yitirirler. Batı'nın insan haklarında ısrar etmesini Erdoğan neden ciddiye alsın? Mutlak kudret hissine kapılmasının haklı nedenleri var. Türkiye NATO müttefiki olarak ihtiyaç duyulan bir ülke. Ayrıca Avrupa Birliği de mülteci yükünü Türkiye'ye boşaltmıyor mu? İstediğini yapabileceğine inanması gayet normaldir. Batı bir kez daha kendini bir diktatöre bağımlı kıldı. Bunun ceremesini de yine önce muhalifler ve insan hakkı savunucuları çekecek. Yazıklar olsun!”