-ERDOĞAN: TBMM'YE KİMSE EMİR VEREMEZ GÖNEN (A.A) - 23.10.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''TBMM'ye, milletvekillerine, siyasi partilere, kimse kalkıp da emir veremez, talimat veremez onları korkutamaz, tehdit edemez. Hiç kimsenin kendisini yasama ve yürütme erklerinin üzerinde görme, onlara istikamet çizme yetkisi yoktur ve olamaz'' dedi. Erdoğan, Gönen Belediyesi'nin yeni hizmet binasının açılışı sırasında belediye binasının önündeki alanda toplanan vatandaşlara yaptığı konuşmada, gelişmiş, büyük ekonomilere sahip ülkelerin küresel kriz içinde kıvrandığını, çok ciddi önlemler almaya, çok ciddi tedbirler uygulamaya başladığını söyledi. İngiltere hükümetinin gelecek 5 yıl için kamu harcamalarında 125 milyar dolar kesinti yapma kararı aldığını, İspanya, İtalya, Macaristan, Yunanistan ve Almanya'nın da aynı şekilde bu oranlarda kesintilere gittiğini anlatan Erdoğan, bu ülkelerde emeklilerin maaşlarının dahi dondurulduğunu kaydetti. Erdoğan, bu ülkelerin şu anda işçi maaşlarından yüzde 20-39 oranında kesintiye gittiğine ifade ederek, ''Bizde ise tam aksine. Biz zam yapıyoruz. İşçiye, memura, emekliye zam yapıyoruz. Batıda emeklilik yaşını yükseltmeye başlattılar, 65'in üzerine çıkarıyorlar. Biz söz verdik, 'işçimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmeyeceğiz' dedik. Zamlarımızı yaparken enflasyonun üzerinde yaptık. Bunu kararlı bir şekilde uygulayan bir hükümet olmadı. Biz bunu başardık'' diye konuştu. Göreve geldiklerinde Türkiye'nin IMF'e olan borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Şimdi borcumuz ne oldu biliyor musunuz? 6 milyar dolar. İnşallah 2012 yılı sonunda bunu da sıfırlayacağız. Küresel kriz nedeniyle birçok ülke IMF'nin kapısında sıraya girerken biz 'kendi kaynaklarımız bize yeter, bu krizi kendi kaynaklarımızla aşarız' dedik ve IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmadık. Bakınız Merkez Bankası'nın kasasında 26,5 milyar dolar vardı. Şimdi ne var biliyor musunuz? 77 milyar dolar. Biz 2000'li yılların, bizden önceki dönemden dersimizi alarak iktidarı teslim aldık'' dedi. Türkiye'nin, istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü, özlediği hasretini çektiği seviyelere kararlı bir şekilde yürüdüğünü kaydeden Erdoğan, dünyada artık, ''Türkiye mucizesi''nin konuşulduğunu, Türkiye'nin dünyada artık gündem belirleyen bir ülke olduğunu belirtti. Halk oylaması sonucu, ''Türkiye'de artık üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü geçerli olacak'' sözünü verdiklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: '''Hukuk belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli siyasi görüşlerin arka bahçesi değil Türkiye'nin bahçesi olacak, milletin bahçesi olacak' dedik. Bundan rahatsız oldular. Milletimiz de dedi ki, 'evet hukuk milletin bahçesi olacak', yüzde 58 böyle dedi. Yüzde 42 buna hayır diyor. İşte bu milletin bu kararını hazmedemeyenler, değişimi dönüşümü içlerine sindiremeyenler, cübbeleri üzerinde olduğu halde siyaset yapmaya devam ediyorlar. Bizi yargıyı siyasallaştırmakla itham edenler, şu anda kendi oturdukları makamları bir siyasi partinin il başkanları gibi kullanabilme cüretini gösteriyorlar. Bunlar kendilerini Cumhuriyetin tek ve yegane sahibi sanıyorlar. TBMM'nin üzerinde kendisini görme gayreti içinde olanlar var. Eğer kendini o seviyede görmek istiyorsan, sana bu millet bir şey söyler, 'Güveniyorsan kendine, gelecekteki makam hesaplarını yapma, çıkar cübbeni gel siyaset meydanında bu mücadeleye gir', adama bunu söylerler. Önümüzdeki hafta 87. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız Cumhuriyet adı üstünde Cumhur'un rejimidir. Yani sizin rejiminizdir, milletin rejimidir. Cumhuriyetin sahibi millettir. Hiç kimse kendisini milletin hür iradesiyle seçtiği egemenliği kalkıp ta kendi eline alamaz. Orada egemenlik milletin. Ortada demokrasiye yönelik ciddi bir üslup hatası var, ortada TBMM'ye yönelik çok ciddi tehdit var. Aynı zamanda yürütmeye yönelik de bir tehdit var. Zira parlamentoda yüzde 65 çoğunluğa sahip bir iktidar partisini sürekli bazı kullandıkları ifadelerde tehdit etme gayreti içinde olanlar var. Ortada milletin takdirine, milletin teveccühüne ciddi bir hazımsızlık var. TBMM, başkanı aracılığıyla gereken cevap vermiştir. Siyasi partiler gereken cevabı vermiştir. Ancak CHP, kendisini de ve kendi varlığını da kendi yetkisini de hedef alan bu tavır karşısında ne yazık ki her zaman yaptığını yapmış, statükodan yana tavır almıştır. Demokrasinin en önemli parçası olan partilerden ve özellikle ana muhalefet partisi CHP'den bu olayda demokratik iradeye gölge düşüren bu yanlışlık karşısında millet lehine bir duruş beklerdik. CHP, her zaman olduğu gibi demokrasi ve sivil siyaset tarafında pozisyon alamamıştır.'' 12 Eylül Halk Oylaması öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun il il dolaşarak 'Başörtüsü sorununun biz çözeriz'' dediğini, bu konuda basına mülakatlar verdiğini belirten Erdoğan, Hükümet olarak kendilerinin de bu vaadi halk oylamasından sonra hatırlatacaklarını söylediklerini ve "CHP Genel Başkanı'nın verdiği sözün takipçisi olduklarını" kaydetti. Erdoğan, konuyla ilgili arkadaşlarına gerekli talimatı verdiğini ve çalışmalara başladıklarını ancak CHP'nin ise verdiği sözden çark etmek için çareler aradığını, ön şartlar koşmaya başladığını öne sürdü. ''Bu özgürlüktür. Özgürlüklere şart mı konulur. Nasıl olur da ön şart koşarsın'' diyen Erdoğan, ''CHP Genel Başkanı meseleyi bir eğitim hakkı, bir inanç özgürlüğü meselesi olarak görmüyor. Yaptığı tasarımlarla genç kızlara kılık-kıyafet dayatıyor. Başka başka konuları gündeme getirerek ön şartlar atarak işi yokuşa sürüyor. Bu konuda kendisi hiçbir girişimde bulunmuyor. 'Bizim teklifimiz de şudur' demiyor'' diye konuştu. CHP Grup Başkanvekili'nin başörtüsü yüzünden Cumhuriyet resepsiyonunu boykot edeceğini açıkladığını, genel başkanın ise ''böle bir kararımız yok'' dediğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: ''(Şunu şunu yaparsan bunu) yaparız diyor. Ya sen onu bırak. Sen bu konuda söz verdin mi, verdin. Buna ön şart koşma, dürüstsen samimiysen yapacağını yap millet bunu bekler. Bir yandan 'özgürlükçüyüz' diyorsun bir yardan 'başörtüsü meselesini çözeriz' diyorsun bir yandan çözüm girişimlerine destek vermiyor, üstüne üstlük çözüm çabalarını ve millet iradesini tehdit eden birilerinin arkasında duruyorsun. Genel başkan bir tarafa çekiyor, milletvekilleri grup başkan vekilleri bir tarafa çekiyor. CHP'yi de genel başkanını da dik durmaya sözlerini tutmaya, verdiği sözlerin arkasında durmaya davet ediyorum. Sandık kurulunca 'biz çözeriz' diye halkın karşısına çıkanlar, sandıklar kapatıldığı andan itibaren çark ettiler.'' 2011 Haziran ayında genel seçimlerin yapılacağını anımsatan Erdoğan, AK Parti'nin hizmet partisi olduğunu, yola aynı kararlılıkla devam edeceklerini, millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldiklerini kaydetti.