Politika

Erdoğan: Tarihçilere bırakılması gereken konuların siyasete alet edilmesi, Türk-Amerikan ilişkilerine ve Ermenistan'la normalleşmeye katkı yapmayacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'ta Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen akşam yemeğine katıldı

23 Eylül 2024 08:37

T24 Dış Haberler

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in (BM) 79'uncu Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği New York'ta Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen akşam yemeğine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tarihçilere bırakılması gereken konuların çeşitli lobilerce siyasete alet edilmesi, ne Türk-Amerikan ilişkilerine ne de Türkiye'nin Ermenistan ile sürdürdüğü normalleşmeye katkı yapacak" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, TÜRGEV ve Ensar Vakfı'nın ABD'de kurduğu TURKEN Foundation'da

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, BM Genel Kurulu öncesi ABD'de diplomatik temaslar

ABD'ye giden Erdoğan'ı karşılayanlar arasında, eski Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan da var

Erdoğan'ın yemekteki konuşmasından satır başları şöyle:

"Biz entegrasyona sonuna kadar varız, asimilasyona aynı derecede karşıyız"

"Ticari ve ekonomik hayattaki başarılarıyla gurur kaynağımız olan iş adamlarımızı, girişimcilerimizi burada yürekten tutturuyoruz. Birlik ve beraberliğiniz, Türk toplumunun çıkarlarının yerel ve federal düzeyde ilerletilmesi bakımından büyük önem taşıyor. Yurtdışında yaşayan insanlarımızın inanç ve kültür değerlerimize sahip çıkmasının öneminin siz de zaten farkındasınız. Nerede olursa olsun vatandaşlarımıza her fırsatta şunu hatırlatıyorum.

Biz entegrasyona sonuna kadar varız, asimilasyona ise aynı derecede karşıyız. Vatandaşlarımızın her alanda temayüz etmelerini, başarılı olmalarını, içinde yaşadıkları topluma katkı sunmalarını istiyoruz. Ama insanımızın kimliğini, öz değerlerini, inanç değerlerini kaybetmesini de arzu etmiyoruz. Yaşadığınız toplumda var olurken, kendi dilinizi, kendi kültürünüzü, özünüzü hiçbir zaman unutmayın. Bu hususta Türk-Amerikan toplumunun iyi bir konumda olduğunu biliyor, bundan da memnuniyet duyuyorum. Aziz kardeşlerim, Türkiye, terör belasıyla hem sahada hem de masada en büyük mücadeleyi veren ülkelerin başında geliyor.

"Türkiye karşıtı her operasyona, örgüt mensuplarına karşı teyakkuz halinde olun"

Amerika'daki Türk toplumu olarak, FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadelemize vereceğiniz destek çok önemlidir. Terör örgütü mensupları yalnızca ülkemizin menfaatlerini değil, yurt dışındaki vatandaşlarımızı, ticari teşebbüslerini ve sivil toplum kuruluşlarını da doğrudan ya da dolaylı şekilde hedef alıyor. Amerikalı karar alıcıları ve ticari çevreleri yalana boğarak menfaat sağlamaya çalışan örgüt üyeleri, Türk toplumu içerisinde de bölünme ve ayrışmaları körüklemeye çalışıyor. Türkiye karşıtı her operasyona, gönüllü figüranlık yapan örgüt mensuplarına karşı sizlerden teyakkuz halinde olmanızı bekliyorum. Dün bunların oyunlarına gelmedim. Bundan sonra da çok dikkatli olacağız. Milletin iradesine darbe yapmaya kalkan, ellerinde vatandaşlarımızın kanı olan, demokrasimize, huzurumuza, birlik ve beraberliğimize kast eden, aslında tek gayesi Türkiye'ye ve Türk milletine zarar vermek olan bu hainlerle mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar sürdüreceğiz.

"Aşırı sağcı akımların hedefinde de göçmenler ve Müslümanlar var"

Burada şu hususa özellikle dikkat çekmek istiyorum. Son yıllarda batılı ülkelerde, bilhassa Avrupa'da, İslam ve yabancı düşmanlığı vatandaşlarımızın da huzurunu tehdit eden büyük bir salgına dönüştü. Hemen her gün mescitlerimize, camilerimize, Müslümanlara ait iş yerlerine yönelik bir kundaklama olayı gerçekleşiyor. Aşırı sağcı akımların hedefinde de göçmenler ve Müslümanlar var. Sosyal medya ve kimi siyasetçiler ise, ırkçı nefretin yayılmasını adeta teşvik etmekte, yangına körükle gitmektedir. Türkiye olarak, vatandaşlarımızın yaşadığı ülkelerdeki aşırı sağcı akımları ve nefret söylemlerini yakından takip ediyoruz. Irkçılığın olduğu gibi, İslam düşmanlığının da bir suç olarak tasnif edilmesi ve yasal yaptırıma tabi tutulması gerektiğini savunuyoruz.

"İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü ilanına BM'de liderlik ettik"

15 Mart'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü ilan edilmesinde, İslam İşbirliği Teşkilatı ile birlikte öncü rol oynadık. Avrupa'da Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan menfur saldırılarla ilgili Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurulu'nun aldığı kararlara liderlik ettik. Tüm bu girişimler, batılı ülkelerin yasal ve idari düzenlemelerini tadil etme ve aşırı sağla mücadelede yeni stratejiler geliştirmelerinde bir baskı unsuru oldu. Amerika'da da geçtiğimiz Kasım ayında, İslamofobiye karşı ulusal strateji belgesinin hazırlanmaya başlanması bunun güzel bir örneğini teşkil etti. Bundan sonra da Müslüman düşmanlığına karşı mücadeleye öncülük etmeyi sürdüreceğiz.

"Tarihçilere bırakılması gereken konuların çeşitli lobilerce siyasete alet edilmesi, ne Türk-Amerikan ilişkilerine ne de Türkiye'nin Ermenistan ile sürdürdüğü normalleşmeye katkı yapacak"

Değerli Kardeşlerim, Türkiye aleyhindeki çeşitli çıkar gruplarının Kongre üzerinde baskı kurmaya devam ettiklerini görüyoruz. Bu gibi faaliyetlerin Türk-Amerikan kamuoyunda oluşturduğu rahatsızlığı en iyi sizler biliyorsunuz. Okul müfredatlarını asılsız iftiralarla doldurarak çocuklarımızın, gençlerimizin beyinlerini zehirlemeye çalışan bu zihniyete karşı teyakkuzda olmamız. Sizlerin de bu hasmane faaliyetler birlik ve eş güdüm içerisinde mukabele etmeniz Amerikalı siyasetçileri tarihi gerçekleri öğrenmesini sağlayacaktır. Tarihçilere bırakılması gereken konuların siyasete alet edilmesi ve çeşitli lobilerce istismar edilmesi, ne Türk-Amerikan ilişkilerine ne de Türkiye'nin Ermenistan ile sürdürdüğü normalleşme çalışmalarına katkı yapacak.

Ukrayna'da 3. yılına girmek üzere olan savaş, bölgesel ve küresel istikrarı tehdit etti. Bölgede kalıcı barış için diplomasinin öncelenmesi gerektiğini ilk günden bu yana vurguluyoruz. Dökülen her damla kanı, çatışmayla geçen her günü, açık söylüyorum, büyük bir kayıp olarak görüyoruz. Bu anlayışla adil barışın tesisi için gayretlerimizi sabırla sürdürüyoruz. Burada şunu da özellikle ifade etmek isterim. Küresel sistem artık tüm etkinliğini, tüm inandırıcılığını kaybetmeye başladı. Görevi barış ve güvenliği sağlamak olan kurumlar çok açık bir ahlaki çöküş içerisindedir.

"İsrail'in Gazze ve Hristiyan topraklarındaki soykırımı bölgemizin barışını tehdit etmekte"

Gazze'de 352 gündür devam eden katliam bunu bir kez daha göstermiştir. 30 yıl sonra tüm dünyanın gözleri önünde bu sefer Gazze'de son derece vahşi bir soykırım yaşanıyor. Bugüne kadar 1,9 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Ve bu insanlar hiçbir altyapının olmadığı çok kötü şartlarda ellerinde, avuçlarında ne kaldıysa onunla yetinerek hayatta kalma mücadelesi veriyor. Tüm bu acılar yaşanırken bir avuç yürekli insan dışında maalesef yönetimlerden gözle görünür hiçbir tepki yükselmedi. Aynı şekilde küresel kurum ve kuruluşlar Gazze'deki zulmü durduracak, İsrail'in katliamlarını engelleyecek hiçbir etkili adım atmadı.

"Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsüne yönelik hiçbir saldırıya sessiz kalmadık"

Yaptığı her hukuksuzluk karşısında ödüllendirilen İsrail yönetimi her seferinde daha kanlı, daha insafsız, daha vicdansız saldırılara girişmektedir. İsrail'in Gazze başlı olmak üzere Hristiyan topraklarında uyguladığı soykırım bölgemizin barışını da tehdit etmektedir. Lübnan'a karşı gerçekleştirilen son saldırılar ve İsrail tarafından yapılan son açıklamalar savaşı bölgeye yayma çabalarının açık tezahürüdür. Türkiye olarak bu işgal, istila ve katliam politikasının bir an önce durması için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın kutsiyetine ve tarihi statüsüne yönelik hiçbir saldırıya sessiz kalmadık ve kalmayacağız.

Şunu da özellikle ifade etmek durumundayım. New York sokakları dahil Amerika'nın pek çok farklı eyaletinde vicdan sahibi kesimler, Filistinlilerin acılarının dindirilmesi ve Filistin halkının kendi devletlerine kavuşmaları için sokaklara döküldü. Sizlerin de Washington'da, New York'ta, Boston ve Chicago'da Müslüman Amerikalılarla gerçekleştirdiğiniz faaliyetleri takdirle takip ettik. Sizden bu konudaki hassasiyetlerinizi sürdürmenizi bekliyorum. Rabb'im Filistinli mazlumların sesi olan herkesten razı olsun diyorum. Müslüman Amerikalılarla ve Amerika'daki farklı kesimlerle temas ve işbirliğini arttırmanızın faydalı olacağını vurgulamak isterim. Özellikle böylesi dönemlerde, güçlü bir duruş ve dayanışma sergilememiz fevkalade önemlidir.

Türk Amerikan toplumunun her alanda en iyi ve etkin şekilde temsil edilmesi için asgari müştereklerde buluşabilmeniz, ayrıştırıcı değil kapsayıcı olmanız gerektiğinin altını tekrar çiziyorum. Şunu da lütfen unutmayınız. Gerek Amerika'daki temsilciliklerimiz gerek Türkiye'deki kurum ve kuruluşlarımız sizlerin yanındadır. Ekonomide, ticarette, sivil toplumda ve diğer alanlarda sizleri desteklemeye devam edeceğiz."