MİT'te 1992 yılında Büyükelçi Sönmez Köksal ile başlayan sivil müsteşarlar döneminin dördüncü ismi olan Hakan Fidan asker kökenli bir isim. Astsubaylıktan akademik çalışmalara yönelen Fidan’ın, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı'ndan MİT'in başına uzanan hikâyesi, devletin PKK ile yaptığı Oslo müzakerelerine katılmasını da içeriyor.
Hakan Fidan, 7 Haziran seçimlerinden önce dönemin AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla görüştükten sonra MİT Müsteşarlığı'ndan istifa ederek siyasete atılmaya karar vermişti.
AKP'den Ankara milletvekilliğine adaylığını koyan Fidan, kendisi için "sır küpüm" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kamuoyu önünde serilediği tepkiler üzerine 10 Mart 2015'te milletvekili adaylığından vazgeçerek MİT'in başına dönmek zorunda kalmıştı.
Peki Fidan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yolları nasıl kesişti? Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, 10 Şubat 2015’teki köşesinde, Hakan Fidan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanıştıran kişinin eski Başbakan Ahmet Davutoğlu olduğunu duyurmuştu. Akyol’un yazısına göre Davutoğlu, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde danışman sıfatıyla görev yaptığı sırada, Fidan’ı Erdoğan’a tavsiye etti.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminden itibaren en güvendiği isimlerden biri oldu. Erdoğan 2012'deki ifade krizi sırasında "sır küpüm" diyerek Fidan'a sahip çıktı.
İlk görevi astsubaylık
Fidan 1968 yılında Ankara'da dünyaya geldi. 1986'da Kara Kuvvetleri Muhabere Okulu'ndan mezun olduktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) astsubay rütbesiyle görev yapmaya başladı.
Kara Kuvvetleri Dil Okulu’nda da eğitim gören Fidan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Otomatik Bilgi İşlem (OBİ) Bölümü'nde bilgisayar teknisyenliği vazifesini üstlendi.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Almanya'daki Süratli Reaksiyon Kolordusu İstihbarat ve Harekât Başkanlığı'nda görevlendirilmesi, Fidan'ın eğitim ve kariyerinde dönüm noktası teşkil etti.
Yurtdışı vazifesi sırasında University of Maryland University College'dan (UMUC) yönetim ve siyaset bilimi alanlarında lisans derecesi aldı.
Türkiye'ye döndükten sonra Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Intelligence and Foreign Policy: A Comparasion of British, American and Turkish Intelligence Systems (1999)başlıklı teziyle yüksek lisans yapan Fidan'ın bu çalışmasında, Türkiye'nin güçlü bir dış istihbarat ağına ihtiyaç duyduğu vurguluyordu.
Fidan aynı üniversitenin aynı bölümündeki doktora programını, Diplomacy in the Information Age: The Use of Information Technologies in Verification (2006) başlığını taşıyan teziyle tamamladı.
Bilkent Üniversitesi'nde Fidan'ın master ve doktora tezlerinin danışmanlığını yapan Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, 18 Nisan 2010 tarihli Taraf gazetesinde öğrencisini şu sözlerle anlatıyordu:
"Doktora tezinin konusu 'Bilgi Çağında Diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Anlaşmaların Doğrulanmasındaki Rolü'yle ilgiliydi. Mesela Uluslararası Atom Ajansı gidip birtakım ülkelerde denetlemeler yapıyor ve bu denetlemeler sonucunda ülkelerin taraf oldukları anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirdiğini doğruluyor. Her zaman vefakârdır. Organizasyon yeteneği yüksek bir insandır. Hiç şüphe yok demokrattır, fikirlere çok açık birisidir. Tartışmaların yapılmasını her zaman teşvik eder. Medeni ve modern bir insandır, dünyayı çok yakından takip eder"
2000 yılında OYAK Genel Kurulu Üyesi seçilen Fidan, ordudaki 15 yıllık mecburi hizmet süresini doldurmasının ardından, 2001'de TSK'dan ayrıldı.
Nükleer silahlar uzmanı
Sivil hayata geçtikten sonra Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği'nde Siyasi ve Ekonomik Danışman olarak görev aldı. Aynı dönemde Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Cenevre'deki BM Silahsızlanma Enstitüsü (UNIDIR) ile Londra merkezli Verification Research, Training and Information Center'da (VERTIC) akademik çalışmalarını sürdürdü.
2003-2007 yıllarında Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı'nda (TİKA) başkanlık görevini yürüttü. Fidan'ın bu dönemde Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar'da neredeyse ayak basmadığı ülke kalmadı. Aynı dönemde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na danışmanlık yapan Fidan, Kasım 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'dış politika ve uluslararası güvenlikten sorumlu' Müsteşar Yardımcısı olarak görevlendirildi. Kasım 2008'de ise IAEA Yönetim Kurulu üyesi oldu.
12-13 Nisan 2010'da Washington'da düzenlenen Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Türkiye'yi temsil etti. Mart 2008'den Şubat 2011'e kadar Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nde yer aldı.
TİKA Başkanlığı ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı makamlarında sergilediği başarılı performansının yanında istihbarat alanındaki bilgisiyle de dikkat çeken Fidan, 15 Nisan 2010'da, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in yardımcılığına getirildi. Daha önce görev süresi iki kez uzatılan Taner'in emekli olmasının ardından, AKP hükümeti tarafından 27 Mayıs 2010 tarihinde, henüz 42 yaşındayken, MİT Müsteşarlığı makamına atandı. Fidan böylece MİT tarihinde müsteşarlık koltuğuna oturan en genç isim oldu.
Fidan'ın yeni görevi medyada, 'MİT'te yeni dönem' yorumlarıyla karşılandı.
Türkiye'nin istihbarat zaaflarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Fidan, öncelikle haber alma örgütlerinin ABD'deki gibi dış (CIA) ve iç (FBI) şeklinde ikiye ayrıldığı modeli teşkilata uyarlamaya çalıştı.
Mavi Marmara ile gündeme geldi
MİT'in başına geçmesinin hemen akabinde, 31 Mayıs 2010 akşamı gerçekleşen Mavi Marmara olayı, Fidan'ın adının uluslararası alanda gündeme taşınmasına sebebiyet vermişti.
Türkiye merkezli bir yardım kuruluşunun düzenlediği kampanya dahilinde, İsrail ablukası altındaki Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara isimli gemiye İsrail'in uluslararası sularda asker indirmesi ve dokuz sivili öldürmesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti ve Türk kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti.
Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, "Türkiye dost bir ülke ve stratejik bir müttefik. Fakat son haftalarda İran destekçisi bir adam Türkiye MOSSAD'ının başına atandı. Onların elinde önemli miktarda sırrımız var. Son iki aydaki izlenimimiz, bu sırları İran’a açabilecekleri yönünde. Bu da çok rahatsız edici" sözleriyle Fidan'ı hedef alması, mevcut gerilimi daha da derinleştirmişti. İsrail'in Haaretz gazetesi de aynı günlerde, İsrail'in gizli istihbarat örgütü MOSSAD'ın, Fidan'ın MİT Müsteşarı olarak atanmasından kaygı duyduğunu yazdı.
PKK ile görüşmeler yaptı
Fidan görevinin ilk aylarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki MİT merkezlerini ziyaret etmişti. Fidan'ın ismini Türkiye gündeminin ilk sıralarına çıkartan gelişme ise Türkiye ile savaşan ayrılıkçı örgüt PKK'nın yöneticileriyle 2009 yılında Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan müzakerelerin ses kaydının internete sızması oldu.
Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile beraber katıldığı görüşmelerde Fidan, PKK'lı Sabri Ok, Mustafa Karasu ve diğer isimlere kendisini, "Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim, Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi" sözleriyle tanıttı.
Fidan masadakilere İmralı Adası'ndaki cezaevinde ömür boyu hapis cezasını çeken PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesini de aktardı. Türkiye'de medya organlarında 'Oslo görüşmeleri' adıyla anılan müzakereler nedeniyle HakanFidan, özellikle muhalefet partilerinden eleştiri aldı.
Öcalan’ın İmralı Günleri kitabının yazarı Cengiz Kapmaz, görüşmelerin perde arkasını, 22 Eylül 2011 tarihinde Akşam gazetesinden Burcu Bulut'a verdiği röportajda anlattı (haberin orijinal metni). Kapmaz röportajında, "Hakan Fidanolmazsa Abdullah Öcalan, bunu süreci bozma nedeni sayar. Çünkü aralarında karşılıklı dostane ilişki oluşmuş" cümlesini kurdu.
'Uludere' istihbaratını yalanladı
28 Aralık 2011 akşamı, TSK'ya bağlı savaş uçaklarının Şırnak'ın Uludere ilçesinde Irak sınırından Türkiye'ye geçmek isteyen sivil kaçakçıları PKK'lı zannederek vurması, Fidan'ı yeniden tartışmaların odağına yerleştirdi.
Ocak 2012'de teşkilatın 85. kuruluş yıldönümü törenleri kapsamında gazetecileri ağırlayan Fidan, Uludere saldırısına kaynaklık eden istihbaratın MİT'ten verildiği yönündeki söylentileri yalanladı. MİT Müsteşarı isim vermeden bu iddiayı ortaya atan Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'yu eleştirdi.
7 Şubat ifade krizi
7 Şubat 2012 tarihi, Hakan Fidan etrafında gelişen olaylar arasında sivil bürokrasideki çekişmeleri açığa çıkaran en bariz olay konumundaydı. Emre Taner, Afet Güneş ve iki MİT mensubu ile birlikte Fidan'ın da KCK'ya dönük soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması, Türkiye’yi
derinden sarstı. Hükümet kanadı ve kamuoyunda ciddi rahatsızlık doğuran bu girişim sonrası, Fidan ve diğer dört ismi ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya'ya, 11 Şubat 2012 günü dosyadan el çektirildi. Ardından da MİT mensupları ile bazı kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması açılmasına, Başbakanlık'tan izin alınması şartı getiren 6278 sayılı 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' çıkarıldı. O dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan, Fidan için "Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü" ifadelerini kullandı.
İstifa ve bir aylık ayrılık
Hakan Fidan, Erdoğan'ın 10 ağustos 2014'te cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından MİT Müsteşarlığını sürdürdü. 2015 Genel Seçimi sürecinde ise AKP'den milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etti. Fidan, istifa dilekçesini 7 Şubat'ta verdi ve 10 şubat'tan geçerli olmak üzere MİT Müsteşarlığından ayrıldı. 20 Şubat'ta ise AKP'ye adaylık başvurusu yaptı.
Ancak Fidan'ın MİT Müsteşarlığından ayrılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşı çıktığı ortaya çıktı. Erdoğan, Fidan'ın adaylığını açıklamasının ertesi günü Güney Amerika ziyareti öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, "Ben adaylığına olumlu bakmıyorum. Bunu çok açık, net söyleyeyim. Bunu Sayın Başbakan'a da söyledim. Adaylığını kabul etmek Başbakan'ın kendi takdiridir, benim ona karışmam mümkün değildir" dedi.
"Müsaade edilmiyorsa kalmalıydı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hakan Fidan'ın adaylığına karşı olduğunu 4 Mart'ta bir kez daha dile getirdi. Suudi Arabistan dönüşü uçakta bir gazetecinin “Hakan Fidan meselesinde kırgın olduğunuzu söylemiştiniz. Hâlâ aynı hissiyatta mısınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Biz devlet yönetiyoruz. O konuya ilişkin kanaatimi daha önce de söyledim. Kanaatlerimizi ifade etmiş olmamıza rağmen istifa edip, adaylık söz konusu olmuş ise elbette bir kırgınlık söz konusudur. MİT sıradan bir kurum değildir. Devletin en önemli kurumudur. Devletin Milli İstihbarat Teşkilatı zayıfsa, o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Şimdi biz onu böyle bir göreve getirdik. Getiren de benim. Madem öyle, ayrılırken de, eğer müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Dolayısıyla tabii ki kırgınım.”
Adaylığını geri çekti
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Arabistan'ı ziyaret ettiği günlerde Hakan Fidan da umredeydi. İddiaya göre Erdoğan ile Fidan, Suudi Arabistan'da bir araya geldi.
Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'nu Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda topladığı 9 Mart'ta ise Hakan Fidan yazılı bir açıklamayla milletvekili adaylığını geri çektiğini duyurdu:
"Gördüğüm lüzum üzerine bugün itibariyle 25'inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi aday adaylığı başvurumu geri çekmiş bulunuyorum. Ülkeme ve milletime hizmet yolunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tevdi edilen her vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olacağım. Bu vesileyle, destek ve itimatlarından dolayı, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza ve aziz milletimize şükranlarımı arz eder, saygılar sunarım."
Yeniden MİT Müsteşarı
Başbakanlık kaynakları, Al Jazeera'ya Hakan Fidan'ın adaylığını geri çekme düşüncesini Başbakan ile paylaştığını, Başbakan'ın da bu talebi Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü belirtmişti. Bu görüşmenin ardından da Fidan adaylığını geri çekti. Söz konusu görüşmelerin daha önce yapıldığı öğrenilmişti.
Hakan Fidan adaylıktan çekilmesinin hemen ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yeniden MİT Müsteşarı olarak atanmıştı. Fidan, 10 Mart'ta ikinci kez MİT Müsteşarlığı görevine başlamıştı.