-ERDOĞAN: SARKOZY'YE SORACAĞIM ANKARA (A.A) - 25.02.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin AB süreciyle ilgili yaptığı açıklamalara ilişkin, ''Sayın Sarkozy'yi bu konuda çok uyardık, çok ikaz ettik. Türkiye'ye bu yaklaşım tarzınız çok yanlış dedik. Ve ben bunu yarın kendisine sorarım, derim bakın yine böyle açıklama yapmışsınız, ama bana da farklı şeyler söylüyorsunuz'' dedi. Erdoğan, ATV'de canlı yayınlanan ''Başbakanla Gündem Özel'' programında soruları yanıtladı. Başbakan Erdoğan, ''başkanlık sistemiyle'' ilgili bir soruya, şöyle yanıt verdi: ''Bu tür konuların özellikle halk arasında, siyaset meydanında konuşulmasından kaçınılmamalı. Ama bu nedense birilerini de rahatsız ediyor. Ve bu rahatsız olanların da dünyadaki bu sistemle başkanlık, yarı başkanlık, cumhurbaşkanlığı yani bu tür sistemlerle yönetilen yerleri değerlendirmeleri lazım. Şimdi cumhurbaşkanlığı diyoruz, cumhurbaşkanlığı her yerde aynı mı? Değil. Yani bunu getirdiler tamamen kişiselleştirdiler. Faturayı da tamamiyle bana kesmek istiyorlar. Halkım değerlendirmeleri yapsın.'' Şu anda cumhurbaşkanında olan yetkilerin ABD, Rusya başkanlarında olmadığını belirten Erdoğan, ''Ama sorun inanın bilmezler. Yani eğer burada kalkıp da bir numara olarak şöyle yapayım böyle yapayım dedikten sonra... Şimdi ABD'de isteği parayı Sayın Obama alamaz. Savunmada bir yere bir şey yapacak alamaz. Çünkü hem Temsilciler Meclisinden hem Senatodan geçecek. Biri onay vermezse kalıyor orada'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Sayın Cumhurbaşkanı Gül istediği parayı alabilir mi?'' sorusuna, Türkiye'de Anayasaya göre bu yetkinin kabinede olduğu yanıtını verdi. Erdoğan, ''Önceki gün grup toplantısında 2001 krizi öncesi ekonomiyi çetelerin dizayn ettiğini söylediniz. 1997'de sivil siyasete yapılan müdahalenin 2001 yılında kriz olarak patladığını söylediniz. Bankaların kurtarılmasının hazineye, enflasyona ölçülen maliyetinin 382 milyar TL olduğunu belirttiniz. Hem bu paranın hem de bankalardan düşük kurda bir gecede çekilen 5.4 milyar doların şimdi muhalefetin işbirliği yapmakta olduğu kaymak tabakaya peşkeş çekildiğini söylediniz. Kim bu kaymak tabaka? Bu kaymak tabaka ne iş yapıyor'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Türkiye'de son seçim öncesinde 22 Temmuzda da bu ifadeler kullanıldı, ondan sonraki yerel seçimde de kullanıldı. 'Aslında biz AK Parti döneminde çok para kazandık, bire beş katladı, ama oyumuzu AK Partiye vermemiz mümkün değil' diye açıklama yapanlar var. Daha ileriye gitmek istemiyorum. Bir gecede, gecelik faizin vurgun yaptığı dönemlerde o korkunç rakamları kazananların kimler olduğunu sizler benden çok daha iyi biliyorsunuz. Böyle bir yapıdan buralara geldik. Bizim dönemimizde faiz oranlarında, devletin borçlanma faizi biz geldiğimizde yüzde 64 ile aldık. Şimdi bakın nerelere düşürdük. Buradayız ve bu daha da inecek. Asıl soru bu para kimin cebinden çıktı? Bunu kimse sorgulamıyor. O dönemin iktidarından şu anda parlamentoda olan var. MHP var, DSP de Parlamentoda ama grubu yok. Ve bütçede, çeşitli bütçe müzakerelerinin dışındaki konuşmalarda falan hala hangi yüzle çıkıp o yaptıklarını savunuyorlar anlamak mümkün değil. Biraz insaf edin, hangi yüzle savunuyorsunuz? O dönemin sadece fona devredilen bankalarının hali ortada, 21 banka fona devredildi. Ve bu bankalara ödenen para, o zamanın rakamıyla 42 milyar TL. Tabii burada emeklinin hakkını, işçinin ve işsizin hakkını, Bağ-Kur'lunun, memurun hakkını gasp ettiler. Bütün bunlar ortada. Şimdi bu insanlar kalkıp rahat rahat çıkıp bu halkın karşısında, köylünün, çiftçinin, şunun bunun karşısında rahatlıkla diyebiliyorlar ki 'AK Parti şöyle yaptı böyle yaptı.' Şu dönemde verilen teşvikler, bu dönemde vatandaşa, köylüye, çiftçiye verilen teşvikler, hiçbir dönemde verilmiş değil.'' -ASKERLİK - Başbakan Erdoğan, ''Başarılarınız görülüyor fakat başarılarınız rağmen hiçbir şey yapmamışsınız diye eleştiriler de var. Bu eleştirilerden hangisi sizi daha çok rahatsız ediyor. Siyasi muhalefetin eleştirisi mi yoksa siyasi medyanın eleştirisi mi? Sizce hangisi daha etkili'' sorusuna, ''Siyasi muhalefet görevini yapıyor'' yanıtını verdi. Siyasi medyanın doğru yazarak gerçekten yana hareket etmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, ''Şimdi bunlar kendileri haksızlıklarını saldırmak suretiyle gidermek istiyorlar. O medya şunu söylüyor, 'Biz sizin döneminizde Sayın Başbakan bire beş kazandık' diyor. Diyorum bizim dönemde madem bire beş kazandın bunu gazetene yansıt, söyle. Patron söylüyor, bende mektupları var. 'Böyle kazandım, ama daha fazla kazanmam gerekirdi' diyor'' diye konuştu. ''O zaman bu mektubu aldıktan sonra malum medyaya sinirlenmiyorsunuz'' denilmesi üzerine Erdoğan, ''Aramız iyi, münasebetler iyi. Sayın merhum Özal'ın bir ifadesi vardı hatırlarsınız; ne onlarla ne onlarsız'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Siz programa çıkacağınız için bize, astsubayların özlük hakları, uzman jandarmaların sorunları, özelleştirmeden dolayı işsiz kalanlar, sözleşmelilerle kadrolular arasındaki statü farkı, atanması yapılmayan öğretmenler, bedelli askerlik konusunda çok sayıda e-mail geldi. Bedelli askerlik konusunda bir çalışma var mı?'' sorusuna, ''Bedelli askerlikte bu talebi ortaya koyanlar bir şeyi unutuyorlar veya ihmal ediyorlar. O da şudur; bir defa askerliğini gidip yapanlar diyor ki fakir bir aile ise 'Fakir bir ailenin çocuğu olarak yok diye ben gittim askerliğimi yaptım, öbürü zengin diye askerlikten mi yırtacak' diyor. Burada böyle bir çatışma var'' yanıtını verdi. ''Bankalar da şu anda bedelli askerlik için çok düşük faizle kredi verme hazırlığında, yoksul da olsanız o krediyle ödersiniz'' denilmesi üzerine Erdoğan, buna katılmadığını söyledi. Erdoğan, ''Kredi kartı bütün bunlar verilirken hepsi rahat rahat öder diye veriliyor. Bakın şu anda bizim Meclis'te önümüzü kesen vatandaşlarımız oluyor. Tekrar kredi kartıyla ilgili düzenleme bekliyorlar. Niye? Çünkü alıp, 'benim bu kadar kredi çekmem gerekir' diye bakmıyor olaya. Borçlananlar aynı şekilde 'ben bu borcu ödeyebilir miyim' diye bakmıyor'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, askerlik süresiyle ilgili çalışmaların sürdüğünü, seçimlerden sonra bunu hayata geçireceklerini bildirdi. Erdoğan, ''Uzman çavuşlarla ilgili konuya gelince bu konuyla ilgili gittiğim yerlerde, hatta dün bile bir kardeşimizin mektubu ulaştı. Bu konuda haklılar, çünkü üniversite mezunu oldukları halde onların birinci dereceye çıkamayışı manidar, bunun üzerinde de çalışıp bunu da çözme durumuna geleceğiz'' dedi. Sözleşmeli olarak devlette çalışanların bunun şartlarını da kabul ettiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Sözleşmeli olarak girdikten sonra 'kadro' diyor. Sözleşmelinin şartları neyse bunu da kabul etmişsin. Şunu da düşünmek gerekmez mi öyle insanlar var ki şu anda iş bulamıyor, sen devlette sözleşmeli personel olarak bu kadroyu alırken, aldığın maaş da sıradan bir maaş değil, ciddi maaş alıyorsun. Burada yanlış bir yaklaşım tarzı var.'' Erdoğan, sözleşmeli personelin kadroya geçmede öncelikli olduğunu söyledi. -''SARKOZY'YE SORACAĞIM''- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir gazetecinin, ''KPSS'de mağdurlar var. Onlar da çok şikayetçi. 'Kurban olduk' diyorlar'' demesi üzerine, ''Onda kim kurban, kim kurban değil bilemeyiz. Ortada bir de yakalananlar var'' dedi. ''Amerika'da başkanlık sistemi, burada da başbakanlık sistemi var bütün sorunlar size yansımak zorunda'' denilmesi üzerine de Erdoğan, ''Yargı var'' cevabını verdi. Başbakan Erdoğan, ''Bazı alanlardaki istihdamın yetersiz olduğuna'' yönelik soruya, ''Var, orada istihdam düşüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığımızda özellikle bu arkeolojik çalışmalar noktasında oralarda var, sosyolog noktasında var. Bunları alıyoruz'' yanıtını verdi. ''Fransızca ve Almanca eğitim veren okullar çok şikayetçi. Çözüm, bu tür eğitim veren okullardaki o bölümleri azaltmaktan geçmez mi? Bölümleri azaltın madem talep az'' sorusuna, ''Bu YÖK ile görüşmemiz gereken bir konu'' cevabını verdi. Başbakan Erdoğan, ''Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 'Türkiye'nin AB'ye girmesi doğru bir şey değildir, AB'ye de Türkiye'ye de faydası olmaz. Bir özel çözüm bulmamız lazım' demiş. ABD'nin yeni büyükelçisi de çıkışı oldu 'Türkiye'de basın özgürlüğü tehlikede mi?'' diye. Onun geleceğini de Edelman gibi mi görüyorsunuz yoksa?'' sorusuna yanıt verirken, şunları kaydetti: ''Ben konuyla ilgili açıklamamı Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptım. Acemi elçi dedim. Dışişleri Bakanım da onların Dışişleri Bakanına yani Bayan Hilary Clinton'a durumunu anlattı. Gittiğiniz bir ülkeyi çok tanıyorum havasıyla geliyorsunuz, ama tanımadığınız ortaya çıkıyor. Tepkiler gelince orada manevra yapmak zorunda kaldı. Edelman'ın durumu orada çok daha farklıydı. Ama burada şu anda böyle bir şey talep ederse düşünmüyorum görüşürüz, görüştüğümüzde de bunu kendisine anlatırız böyle bir yanlışa düşme deriz. En azından bunları bizimle de danış, görüş ondan sonra bu açıklamaları yap. Sayın Sarkozy'i bu konuda çok uyardık, çok ikaz ettik. Türkiye'ye bu yaklaşım tarzınız çok yanlış dedik. Ve ben bunu yarın kendisine sorarım, derim bakın yine böyle açıklama yapmışsınız, ama bana da farklı şeyler söylüyorsunuz. Diyorsun ki 'Biz Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı değiliz' Bir ara biliyorsunuz onlar Bayan Merkel ile birlikte imtiyazlı ortaklık tutturdular. Kendine göre formül buluyor. Hatta ben şöyle bir latifeyle de takıldım, biz buralarda kalıcı değiliz, gidiciyiz, siz de kalıcı değilsiniz. Dolayısıyla AB müktesebatının çerçevesinde hareket edin. Oyun içerisinde kural değiştirmeyin. Şimdi siz gücünüzden hareketle Almanya ve Fransa olarak kalkıp Türkiye'ye karşı böyle bir tavır içerisine giriyorsunuz. Yani AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin de AB'ye ihtiyacı var. Fakat eğer böyle gidecekseniz çıkın bir karar alın açıklayan deyin ki 'biz Türkiye'yi AB'ye almıyoruz' Biz de o zaman Kopenhag siyasi kriterlerini, Ankara siyasi kriterleri yaparız. Ekonomik kriterlerini de İstanbul ekonomik kriterleri yaparız, yolumuza devam ederiz. Yani şu anda AB içerisindeki birçok ülkenin biz çok önündeyiz her alanda. Yani onlarla ben ülkemi mukayese etmem. Buradaki niyetler başka.'' -''BİZİM TERK ETMEMİZİ İSTİYORLAR''- Başbakan Erdoğan, ''Bizi masadan kaldırmaya mı çalışıyorlar?'' sorusuna, ''Onlar herhalde bizim terk etmemizi istiyorlar. Biz de terk etmemekte direniyoruz'' yanıtını verdi. Başbakan Erdoğan, ''Bizim de yapmadıklarımız var galiba, Gümrük Birliği konusunda, Heybeliada Ruhban okulu açılmadı'' denilmesi üzerine, şöyle konuştu: ''Biz hep açıyoruz. Biz hep bu noktada dürüst yaklaşım içindeyiz. Biz yetimhane sorununu çözdük. Bakın patrik bizim vatandaşlarımız tarafından, Lozan'a göre oluşan Sensinot Meclisinde atanır. Fakat Bartholomeos, Sensinot Meclisinin üyeleri bizim vatandaşımız olmadığı halde onlar tarafından oluştu, seçildi. Biz ne yaptık biliyor musunuz? Kendisine dedik ki getir bize isimler ver vatandaş yapalım da şurada Lozan'ın gereği yerine gelmiş olsun. Ve vatandaş yaptık. Biz bu kadar olumlu yaklaşım içindeyken bunun karşılığını biz de görelim. Karşı taraftan hiçbir şey olmayınca devamlı veren taraf biz oluyoruz. Biz nereye kadar hep veren taraf olacağız? Aynı insani yaklaşım o da Batı Trakya'da bizim müftülerimize yapsın. Batı Trakya'da şu anda benim 150 bin vatandaşım var. Orada 150 bin vatandaşın seçilmiş müftüsünü Yunanistan tanımıyor. Kendi atadığı bir kişiyi müftü olarak orada görevlendiriyor. Bakın bunu Karamanlis ile görüştüm, daha önce Simitis ile görüştüm şimdi de Papandreu ile bu kadar münasebetlerimiz güya iyi. 'Tamam, bunu halledeceğiz, Çözeceğiz' diyor hala çözmüş değil. Sadece bir Türk lafına dahi katlanamayan bir anlayış var. Derneğin adında bir Türk ifadesi geçiyorsa ondan rahatsız oluyorlar. Biz Rum ifadesinden rahatsız olmuyoruz. Rum Patrikhanesi ya da Rum okulu, bunlardan biz rahatsız olmuyoruz. Şu anda ben bazı buradaki Rum vatandaşlarımıza şunu söylüyorum; 'Yurt dışına gitmiş olanları çağırın gelsinler buraya.' Biz bu noktada rahatız. Onlarda ciddi bir sıkıntı var. Çünkü Yunanistan'daki yapıda bir ön yargı var. Bu ön yargıyı aşmak gerekiyor. Şimdi aynı durum Güney-Kuzey olayında Kıbrıs'ta yaşanıyor.'' Kıbrıs'ta yaşanan olayların anımsatılması üzerine Erdoğan, olaylara katılanların KKTC'de geneli oluşturmadığını ifade etti. Erdoğan, ''Çoğunu araştırın cebinden Güney Kıbrıs pasaportu çıkar'' dedi. Erdoğan, ''Biz işi o kadar ileri götürdük ki azınlıklar konusunda hassasiyetimizi genelgeyle ortaya koyduk ama onlar koyamıyor'' diye konuştu.