-ERDOĞAN: ''KERBELA'NIN ACISINI CİĞERİMİZDE TAŞIYORUZ'' İSTANBUL (A.A) - 16.12.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kim ki Kerbela faciasını, Müslümanların bölünmesi olarak, husumet olarak, kutuplaşma olarak istismar etmeye kalkarsa, biliniz ki o, Hazreti Hüseyin'in aziz hatırasına haksızlık etmiştir. Biz tam 1370 yıldır, Kerbela'nın acısını ta ciğerimizde taşıyoruz. Sadece 10 Muharrem'de değil her an Kerbela'nın sızısını yüreğimizde hissetmek durumundayız'' dedi. Erdoğan, Halkalı Meydanı'ndaki 2010 Evrensel Aşure Matem Töreninde konuşmak üzere kürsüye çıktığında öğlen ezanı okunmaya başlayınca, bir süre bekledi. Erdoğan, ezanın ardından ''Hicri yılın ilk ayı olan Muharremin 10'uncu gününde, diğer adıyla Aşure Günü'nde, siz can kardeşlerimi, gönül dostlarımı en kalbi duygularımla selamlıyorum'' sözleriyle konuşmasına başladı. Tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin, hak katında makbul olmasını niyaz ettiğini söyleyen Erdoğan, bu büyük matem gününde, başta İmam Hüseyin olmak üzere, Kerbela'da şehit olan ehl-i beyti rahmetle yad ettiğini ifade ederek, Allah'ın herkesi şahitliklerine mazhar etmesi dileğinde bulundu. Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ''Diyor ki Hazreti Peygamber, 'Kim Hasan ile Hüseyin'i severse, beni sevmiş olur. Kim de onlara buğzederse, bana buğzetmiş olur.' Yine buyuruyor ki 'Benim evim ve soyum, Nuh'un gemisi gibidir. Ehl-i Beytime muhabbetleriyle bu gemiye binenler kurtulur, binmeyenlerse yok olur gider. Kendisine, 'Ehl-i Beytten en çok kimi seversiniz?' diye sorulduğunda, hiç düşünmeden 'Hasan ve Hüseyin' demişti. Yine, Hasan ve Hüseyin'e bakarak, 'Allahım, ben onları seviyorum, sen de onları sev' diye yakarmış, 'Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'denim, Hüseyin'i seven Allah'ı sevmiş olur' buyurmuşlardı.'' Peygamber Efendimizin, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin'i ''arşın iki yanına asılmış küpeler'' olarak tarif ettiğini anlatan Erdoğan, arşın iki yanına asılmış o küpelerden biri Hazreti Hasan'ın Medine'de, Hazreti Hüseyin'in ise 137O yıl önce bugün Kerbela'da, ailesiyle birlikte tarihin gördüğü en büyük katliamda şehit edildiğini anımsattı. -''BACI, BEN ŞEHİT OLUNCA DÖVÜNÜP, AĞLAMA''- Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kerbela'da, şehadetinden bir gün önce ailesine söyle seslenmişti: 'Hazreti Hüseyin, ben, yakınlarımdan daha vefalı ve daha hayırlısını, ev halkımdan da daha üstün ve faziletlisini görmedim. Allah hepinize, bana fedakarlığınızdan ötürü hayırlar ihsan etsin. Öyle sanırım ki düşmanla günümüz yarındır. Yarın sabah onlarla hesap meydanımız açılacak. Bu bakımdan size, hepinize izin veriyorum. Bana karşı üzerinizde bir borç olmaksızın, her zimmetten kurtulmuş olarak, bu gece gidebilir, selamete çıkabilirsiniz. Gidiniz... geceye bir deve gibi bininiz ve uzaklaşınız. Gidiniz, köylere, kasabalara yayılınız. Ta ki Allah, mihneti üzerinizden kaldırsın. Düşmanların biricik muradı beni elde etmektir, beni elde ederlerse kimseyi istemezler. Gidiniz...' Kerbela Çölü'nde, ayışığının altında, kız kardeşi Hazreti Zeynep'in çığlığını duyan Hazreti Hüseyin, büyük bir metanet ve sabırla şu tarihi sözleri söylemişti: 'Allah'a sığın bacım ve bil ki yerde ve gökte ne varsa ölür. Gökler de baki kalmaz. Allah'tan başka her şey yok olmaya mahkumdur. Annem, babam ve ağabeyim Hasan benden daha hayırlıydılar, birer birer gittiler. Elveda Zeyneb, elveda' demişti Hazreti Hüseyin, 'Bacı, ben şehit olunca dövünüp ağlama. Sabrınız çok olsun bacı, canımız Allah'a emanet' diyerek şehadeti kuşanmıştı.'' Başbakan Erdoğan, bu matemin herkesin ortak matemi olduğunu vurgulayarak, ''O günden beri ciğerimiz yanıyor. O günden beri yüreğimiz kanıyor. 1370 yıldır dualarımız, feryadımız, çığlığımız, ağıtlarımız, mersiyelerimiz arşı inletiyor. O günden beri, gökyüzünün ve yeryüzünün ağladığını, Kerbela'da sahranın, suların, sellerin, denizlerin ağladığını, arşta meleklerin ağladığını biliyoruz. Peygamberin dokunmaya kıyamadığı, üzerine titrediği, 'Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'denim. Hüseyin'i seven Allah'ı sever' dediği Hazreti Hüseyin'i susuzluğa, yalnızlığa, katliama, Kerbela'ya terk etmiş olmanın sızısını o günden beri insanlık, üzerinde ağır bir yük olarak taşıyor. O günden beri, o meş'um günden beri, Caferisiyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, her 10 Muharrem'de hep birlikte, gönlümüzden, yüreğimizden, zihnimizden ve kalbimizden, 'Ya Şehid' diyoruz, 'Ya Mazlum' diyoruz, 'Ya maktul' diyoruz ve 'Ya Hüseyin' diyoruz'' şeklinde konuştu. -''HAZRETİ HÜSEYİN'İN ŞEHADETİ VEDA DEĞİL, KAVUŞMADIR'' Törene katılan vatandaşlara ''Sevgili kardeşlerim, sevgili canlar'' diye seslenen Erdoğan, Hazreti Peygamber'in mübarek torunu Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehadetinin ölüm, tükeniş ve yok oluş değil tam tersine hayat, uyanış ve diriliş olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Hazreti Hüseyin'in şehadeti veda değil, kavuşmadır; bir son değil başlangıçtır, ayrılık değil, birliktir, beraberliktir, bütünleşmedir. Arşın, meleklerin, yeryüzü ve gökyüzünün gözyaşı döktüğü o mübarek insanın şehadeti, husumetin değil, kutuplaşmanın değil, kamplaşmanın değil, kardeşliğin vesilesidir. Kim ki Kerbela faciasını, Müslümanların bölünmesi olarak, husumet olarak, kutuplaşma olarak istismar etmeye kalkarsa, biliniz ki o, Hazreti Hüseyin'in aziz hatırasına haksızlık etmiştir. 1371. yılındayız. Biz tam 1370 yıldır, Kerbela'nın acısını ta ciğerimizde taşıyoruz. Sadece 10 Muharremde değil, her an, Kerbela'nın sızısını yüreğimizde hissetmek durumundayız. Bir ölüm duyduğumuzda, bir masumun katledildiğini, bir cana kıyıldığını gördüğümüzde, işittiğimizde, Kerbela'yı, Hazreti Hüseyin'i, Hazreti Zeynep'i, Ali Ekber'i, Ali Asgar'ı hatırlıyor, gönül telimizi titretiyoruz.''