Utku Çakırözer
(Cumhuriyet, 6 Nisan 2012)
Başbakan Tayyip Erdoğan, 2 Mayıs 2010’da AKP Grubu’nda yaptığı konuşmadan bu yana siyasi rakibi CHP’yi, Cumhuriyetin kurucu kadrosunda yer alan ve Atatürk’ün ölümünden sonra ikinci Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü ve İkinci Dünya Savaşı öncesi tek parti uygulamalarına yönelik bazen hakarete varan ağır suçlamalarla eleştiriyor. Son AKP Grup toplantısında ‘malum gazete’ diye nitelediği Cumhuriyet’in 70 yıl önceki kupürlerini göstererek bu üslubunu sürdürdü Başbakan.
İsmet Paşa’nın hayatta olan aile bireyleri artık her hafta yinelenen bu ağır eleştiriler konusunda neler düşünüyor diye merak ettim. Başbakan Erdoğan’ın 2010’den bu yana kullandığı söylem açısından ilginç bilgilere ulaştım.
Büyük toruna kuruculuk daveti
Yıl 2001.
Fazilet Partisi’nde yaşanan kopmanın ardından Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın başını çektiği ‘yenilikçiler’ Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) kurma kararı alır. İslamcılara karşı hassas olan kamuoyunu değiştiklerine ikna için tanınmış isimleri ‘parti kurucusu’ yapma çabasındadırlar. Atatürk Cumhuriyeti’nin, laikliğin simgesi olarak bilinen bazı ailelere teklifler gider.
Bu ailelerden biri de İnönü ailesi olmuş!
İnönü’nün en büyük torunu Hayri İnönü (Ömer İnönü’nün oğlu) 11 yıl önceki daveti dünkü görüşmemizde şöyle anlattı:
“Partiyi kuracakları günlerde çocukluk arkadaşım Cüneyt Zapsu aracılığıyla bana ulaşarak parti programını gönderdiler ve ‘kurucu üye’ olma davetinde bulundular. Hiç şüphem yok ki İnönü soyadını kullanabilmek için bir taktikti bu. Zapsu çok iyi arkadaşım olduğu için nezaketen programlarını aldım. Bir gün sonra da teşekkür ederek tekliflerini reddettim. Hatta eşim bir gün beklediğim için kızdı bile o günlerde bana.”
Asıl hedefleri Atatürk
Kurucusu olma teklifi aldığı partinin liderinden, neredeyse her hafta ailesine yönelik hakarete varan suçlama ve eleştirileri de şöyle değerlendiriyor:
“Tarihin her dönemi yaşandığı koşullar çerçevesinde değerlendirilmelidir. O dönemin Türkiye ve ülke koşulları belli. Ülkeyi savaşa sokmadığı için İsmet Paşa’ya minnet duymak yerine, kıyasıya eleştiriyorlar. Halka dezenformasyon yapıyorlar. Aslında onlar da neyin niçin yapıldığını iyi biliyor. Ama ‘şimdilik’ Atatürk’e uzanamadıkları için İnönü ile uğraşıyorlar. Asıl hedefleri Atatürk... ”
AKP yerine önce DSP arkasından da Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün yanında siyaset yapan Hayri İnönü’nün bir de sorusu var Erdoğan’a:
“Bize 70 yıl öncesinin gazete kupürlerini gösteriyor ama kendisi daha dün Sudan’da El-Beşir, Libya’da Kaddafi, Suriye’de Esad gibi diktatörlerle can ciğer, sarmaş dolaş pozlar veriyordu. İnsan başkalarına hakaret ederken biraz olsun kendisine bakmaz mı?”
Bilgehan’a Çankaya daveti
Yıl 2009.
CHP’nin kalesi olarak adlandırılan il ve ilçe belediyeleri kazanmak için gerekli çağdaş ve laik kesimin desteğini sağlayacak isim arayışı başlar AKP’de. Bir kez daha İnönü ailesinin kapısı çalınır.
Bu kez, diğer torunlardan Gülsün Bilgehan’a (İnönü’nün kızı Özden Toker’in kızı) teklif gider. 2002-2007 arası CHP Ankara Milletvekili olan Bilgehan, 2007’de seçilemeyeceği yerden aday gösterildiği için seçimi kaybetmiştir. Kendisine ‘AKP Çankaya Belediye Başkan adaylığı’ teklif edilir. Ancak o da, Hayri İnönü gibi Erdoğan’ın aracılarını eli boş geri çevirir.
Son seçimlerde yeniden CHP’den milletvekili seçilen Bilgehan, iddialarla ilgili yorum yapmaktan kaçınarak, “AKP’nin geçmişte aile bireylerimize siyaset davetleri olduğu doğrudur. Görüşümüz belli olduğundan tekliflere gereken yanıtlar verilmiştir” demekle yetindi.
Üslup Mayıs 2010’da değişiyor
Erdoğan’ın, İsmet İnönü’ye ve tek parti dönemine ilişkin üslubu konusunda Bilgehan’ın şaşırtıcı bir tespiti de var:
“İki yıl öncesine kadar hiç böyle bir üslubu yoktu. Ailemize karşı gayet kibardı. Babam (Metin Toker) öldüğünde, hastaneden eve dönüşümüzde ilk arayan oydu. Erdal İnönü öldüğünde Pembe Köşk’e taziye ziyareti yaptı. Anımsarsanız, kendisine parlamento yolunu CHP açtı. Meclis’te berebar milletvekiliydik, Türkiye’yi Avrupa’da birlikte savunduk. Sonra ne oldu anlamadık. ‘Hitler benzetmesi’ yaptığı grup konuşmasından bu yana aralıksız olarak haksız ve insafsız biçimde İnönü dönemini suçlamayı sürdürüyor.”
2010 yılının Mayıs ayında ne oldu (ya da ne olacaktı) da Erdoğan ana muhalefete eleştirilerinin hedef ve üslubunu değiştirdi acaba?