Medya

"Erdoğan, Hollanda ile dalaşa girerken Madımak'ta katledilen Carina'yı hiç anımsadı mı?"

"Erdoğan, Madımak katillerinin avukatlığını üstlenen eski bakanı alkışlıyordu"

16 Mart 2017 15:50

33 aydın ve sanatçının yanarak öldüğü 2 Temmuz 1993 Madımak katliamından yaralı kurtulan Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin, Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan "ziyaret" kriziyle ilgili olarak "Erdoğan Hollanda hükümetiyle anlamsız bir dalaşa girerken acaba Sıvas Madımak katliamında yaşamını yitiren Carina Cuanna Thedora Tuys’u hiç anımsadı mı acaba?" dedi.

Ahmet Nesin'in Artıgerçek'te "Madımak’ta katledilen Hollandalı Carina’nın anımsattıkları" başlığıyla yayımlanan (16 Mart 2017) yazısı şöyle:

Erdoğan,  Madımak katillerinin avukatlığını üstlenen eski adalet bakanın Şevket Kazan’ı alkışlıyordu. Dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu, o dönem Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu partiden vekil seçildi. Cafer Erçakmak, meğer Erdoğan’ın başbakanlığı zamanında Türkiye’de saklandı ve Türkiye’de öldü

Zaman insana neler anımsatıyor ve yıllar geçse de zaman yaşanan olayları affetmiyor, birileri bunun hesabını bir gün mutlaka vermek zorunda kalıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hollanda hükümetiyle anlamsız bir dalaşa girerken acaba hiç Sıvas Madımak katliamında yaşamını yitiren Carina Cuanna Thedora Tuys’u hiç anımsadı mı acaba?

Carina Türkiye’ye geliyor ve çok seviyor. Hollanda’nın Leiden Üniversitesi’nde Kültür Antropolojisi okuyan Carina bitirme tezi olarak “Türk Kadınının Aile İçi Rolü ve Çevre İle İlişkileri” konusunu seçiyor. Sevgili Carina Sosyal Hizmetler Dairesi’ne başvuruyor, dairenin Yabancılar Şubesi’nde çalışan Rahmi Sivri’yle konuşuyor ve Rahmi Sivri de kendi memleketi Çorum’da çalışma yapmasını söylüyor ve yardımcı oluyor. Sivri ayrıca, anne babası da Hollanda’da yaşadığından Carina’nın onların Türkiye’deki evlerinde kalmasını sağlıyor. Carina burada aynı aileden Asuman ve Yasemin Sivri’yle tanışıp arkadaş oluyor.

Asuman hem lise öğrencisi hem de semah öğretmeni lisede, Yasemin’se Hacettepe Üniversitesi’nde felsefe öğrencisi. Carina Alevi kültürüyle tanışıyor ve yaşamından memnun. Bundan sonrasını kendi ağzından dileyelim:

“Pir Sultan Abdal Kültür Derneği! Bu kişi, 16. yüzyılda yaşamış önemli bir Alevi şahsiyeti imiş. Burada, gençler Asuman öncülüğünde çok hoş halk dansları (semah) gösterisi yapıyorlardı. Yeğenler beni, Türkçe öğrenen ve Alevi kültürünü araştıran bir Hollandalı olarak tanıttılar. Alevilik çok önemliymiş.

Bana burada Aleviler ile Sünni’ler arasındaki farkları anlattılar. Buradaki herkes, benim Alevi Kültürüne duyduğum ilgiden dolayı çok memnun olmuş görünüyordu (Neyse ki Hollanda lisanındaki ‘tesadüfen’ kelimesinin Türkçe’sini bilmiyorum, yoksa tüm karizmam silinecekti).”

Asuman ve Yasemin Carina’yı Sıvas Şenlikleri’ne çağırıyor ve o da sevinerek kabul ediyor. Ve Carina güncesine devam ediyor:

“Evvelki gün, (bekle bekle durdan sonra), bir otobüs dolusu Alevi gencin arasında, Pir Sultan Kültür Festivali için Sivas’a hareket ettik. Otobüsün içi çok neşeliydi; müzik, yemek, neşeli gençlik… Devamlı türkü söyleniyordu ve inanılmaz ama aktörlük yapılıp dans bile ediyordu. Sabah saat 8.00 civarında Sivas’a geldik. Türkçe söylenen şeylerin manasız kalan ve anlamadığım tarafların hengamesinde dinlemeye, yemek yemeye ve hemen ardından tiyatroya gitmeyi başardık.”

“Kahvaltı ettikten sonra tek başıma gezintiye çıktım. Kendime turist süsü vermiştim (fotoğraf makinesi, seyahat kitapları) ve tarihi yapıları seyrettim (12 ve 13. yüzyıl Selçuklu yapıları). Daha sonra oturup değişik insanlarla sohbet ettim. Hoşnut ama yine de bir tedirginlikle karikatür sanatçısı ile sohbete daldım. Kendisi benim çok şirin bir portremi çizdi.”

“Yine her bir şeylere şahit oldum. Şu anda ‘kapatılmış’ bir vaziyette bir otelde oturmaktayız, zira dışarıdaki kökten dinci Müslümanlar dolaşıp duruyorlar” sözleriyle başladığı cümlelerinden sonra “Bunun ile ilgili daha sonra yazacağım.”

“Fakat şimdi işler ters gitmeye başlıyor” diye başladığı cümlesine şöyle devam edecekti:

“Biz uzun bir zamandır otelde oturuyoruz. Dışarıda devasa ve kökten dinci grup (aşırı sağcı) bağırıp naralar atıyor.”

“Bu binada solcu düşünür ve yazar Aziz Nesin’i saklıyorlarmış. Kendisi “Şeytan Ayetleri’ni” yayınlamak düşüncesindeymiş. Bunların hepsi nahoş şeyler. Kendimi çok zor ve sıkıntılı bir durumda hissediyorum, zira biraz sonra burada neler olacak, tahmin bile edemiyorum.”

“Sonunda bu şehrin bir Türk kökten dinciler topluluğunun bulunduğu bir yer olduğunu öğrendim. Bir sürü sloganlar atılıyordu ve bağrışmalar vardı. Bununla birlikte bir sürü de polis vardı.”

“Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki?… Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum…….”

İşte bu yüksek tonda bağırmalardan sonra Carina, Asuman ve Yasemin Madımak Oteli’nde katledildiler, boğularak yaşamlarını yitirdiler. Carina’nın cenazesi Sevgili Zülfü Livaneli’nin “Saat 4 Yoksun…” sesleriyle kaldırıldı. Her sene anma törenlerinde bu 3 gencin fotoğrafı yan yana taşınıyor.

İşte Recep Tayyip Erdoğan, tam da o sırada Madımak katillerinin avukatlığını üstlenen eski adalet bakanın Şevket Kazan’ı alkışlıyordu. Daha sonra yurt dışına kaçtığı söylenen Cafer Erçakmak, meğer Erdoğan’ın başbakanlığı zamanında Türkiye’de saklandı ve Türkiye’de öldü. Dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu, o dönem Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu partiden vekil seçildi.

Peki Erdoğan, Hollanda hükümetinden bundan dolayı hiç özür diledi mi, özeleştiri yaptı mı, günah çıkardı mı?