Politika

Erdoğan: Nobel'e meraklı değilim, ödül sizin olsun!

Cumhurbaşkanı, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in az sayıda Suriyeli göçmene kapılarını açmasına rağmen Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmesini eleştirdi

16 Ekim 2015 19:09

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nde Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği'ne mensup ülkelerin sınırlı sayıda Suriyeli mültecilere kapılarını açmasını eleştirdi. Bu tutuma rağmen Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmesini isim vermeden söz konusu eden Erdoğan, "Şu ana kadar 8 milyar dolar harcadık. 2.5 milyon insanı aldık. Nobel'e meraklı olduğum için söylemiyorum. Bu sistemin ne olduğunu göstermek için konuşuyorum. Bunu yaptığı anda Nobel'i alıyor. Bu ödül sizin olsun"  ifadesini kullandı.    

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nin kapanış oturumunda yaptığı konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Bir tarafta “Müslümanım” diyerek 366 bin vatandaşını, evet, katleden devlet terörü estiren bir katil var. Ama ne diyor, “Ben Müslümanım” diyor. Bu nasıl Müslümanlık? Ve bunu bir başka Müslümana sorduğumuzda “Ama o İsrail’e karşı” diyor. Peki o 366 bin kişi İsrail’e imanının bir gereği olarak karşı değil mi? Peki hangi ölçüyle bombalar yağdırmak suretiyle sen kardeşini öldürüyorsun? 12 milyon insan şu an Suriye’de evlerinden kaçmış vaziyette. Yaşamayı yaşatmayı ihya ve ima etmeyi düstur edinen düşmanın bile kendisinde hayat bulmasını bekleyen etnik ve dini meselleler sebebiyle birbirinin hayatlarına kast ediyor.”

“Bizi çok daha sıkıntılı bir geleceğe doğru sürüklüyor. İçinde bulunduğumuz bu karamsar tablodan kurtaracak, istişaredir, vahdettir. Bütün ön yargılardan arınarak yapılacak istişareler, İslam coğrafyasındaki sıkıntılara çözüm arayışında en kıymetli araçlar olacaktır. Bu gerçek apaçık ortadayken istişare sorunlar karşısında sık sık başvurulan bir kuram olmak yerine istisna haline dönüştü. İslam coğrafyasında ayrılıkların derinleştiğine şahit oluyoruz. İletişim araçlarının gelişmesiyle sınırları kaybedilirken, dünya küçülürken ne yazık ki İslam coğrafyasına sınırlar örüldü. 1 milyar 700 milyonluk İslam alemi zan altında bırakılmak isteniyor. Müslümanlar adına karalama kampanyası küresel ölçekte yürütülüyor.”

“11 Eylül sonrası körüklenen menfi algının zemin kazandığını görüyoruz. Bizler yürütülen tüm bu propagandalardan kendisine biçilen elbiselerden özellikle kendi mensuplarının kendine yaptığı fenalıklardan abade olduğunu görüyoruz. Eşyayı dahi incitme diyen medeniyetin mensupları bunu düşman dahi yapmaz denen zulümleri birbirine reva görüyorsa bundan yanlış bir şey vardır. Kendi kendimizi sorgulamak, iç muhasebemizi hep birlikte yapmak zorundayız. İslam dünyasını kan gölüne çevirmek isteyen zulümün arkasında hangi kirli hesapların olduğunu görmemiz gerekiyor. Topraklarımızı kendi melun savaşlarına karşı uyanık olmalıyız. Müslümanlar arasındaki ayrışmaların fitne tohumlarının  geleceğimize engelleyeceğini bilmeliyiz. Sapkın ideolojiler birbirlerine ilah doğrultmalarına tahammüle göstermeyiz. Peygamber efendimiz veda hutbesinde çözüm yollarını göstermiştir. Ümmetine ve insanlığa iki emanet bıraktığını duyuran efendimiz bunları uyguladığımız takdirde feraha ereceğini söylenmiştir.”

“Bize bırakılan emanetler Kuran ve sünnettir. Bir diğer emanetler ise Müslümanlar ve kardeşliktir. ‘Kardeş olamayız’ diyemezsin. Müslümanlar kardeştir. Peygamber bu temeli güçlendirmek için çaba harcamıştır. Ümmet kavramı Müslümanlar arasındaki ilişkilerin belirleyicisidir. Resulu ekrem aynı sofranın aynı lokmanın ortağı yapmıştır. Komşuyu komşuya neredeyse birbirlerine mirasçıları olacak şekilde yakınlaştırırken mü’minle mü’min bir ve beraber görmüştür. Ümmet olmak Senagalli Ahmet ile Malezyalı Abdullah'ı aynı evin birer ferdi olarak görmektir.”

"Bizim medeniyetimizde insan insanın kurdu değil. Mü’min mü’mini güven yurdudur. Bir dost az bir düşman çok demiştir. Müslümanlar olarak bir insanı hor görmeye çemberin dışına atmaya halimiz yoktur."

"Burada şu gerçeğin de altını çizmek isterim. Bugün sadece Müslümanlar değil, bizatihi İslam'ın sahih yorumları hedef alınmaktadır. Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla bilinçli bir şekilde oynanmaktadır. Kadim bir geleceğe sahip olan Müslüman bugün beka mücadelesi vermektedir. Üzülerek belirtmek isterim ki dün El-Kaide, bugün DEAŞ geleceğimizi tehit etmektedir. Bunların İslam'la alakası yok. Kuran'la ilişkisi lafzi ve harfi, sünnetle ilişkisi zahiri olan bu anlayış geleceğimizi yok etmektedir. Bu hedeflerin hedefinde sadece Müslümanlar vardır. Bu örgütler en kullanışlı, en vahşi araçlardır. Bu tarz yaklaşımların Müslümanların özgüvenlerini yok etmek için çalışıyorlar." 

"Bu zorlu süreci zafere ulaşıracak yegane araç, kardeşliğimizdir. İşte bu zirve gibi zeminlerde bir araya gelen alimelerimiz, artık ellerini taşın altına koyarak gerekirse gövdelerini taşı altına koyarak bu sorunu sahiplenmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde büyük bir vebalin altına gireceğiz. Şu anda Suriye’de Afganistan bir kardeş, diğer kardeşine kast ediyor. Belki Akdeniz’de bir yerlerde umut yolculuğundaki bir mülteci çocuk annesinin kucağında son nefesini veriyor. Artık şu gerçeğin hepmizin farkında olması gerekiyor. Uluslararası sistem bizim sorunlarımızı çözüm olamıyor." 

"ABD, İngiltere ve biz ilk 3’ü oluşturuyoruz. Asla geri durmayacağız. İşte Suriye’de olduğu gibi şu ana kadar 8 milyar dolar harcadık. 2.5 milyon insanı aldık. Nobel'e meraklı olduğum için söylemiyorum haa, bu sistemin ne olduğunu göstermek için konuşuyorum." 

"Bunu yaptığı anda Nobel’i alıyor. Bu ödül sizin olsun. Bu sabah Kadın 20 toplantısında konuştum sipariş üzerine ödül dağıtılıyor. Biz bu ödülleri istemiyoruz. Biz sadece Allah’ın rızası için burada bulunuyoruz." 

"Dünyanın kaderi ne yazık ki BM Güvenlik Konseyi üyesi 5 daimi üyesinin 2 dudağı arasına bırakılmıştır. 1 BM üyesi ama 5 tane bir dudağı hayır derse hayır, evet derse evet. Böyle bir şey olabilir mi? Biz ne diyoruz dünya 5’ten büyüktür diyoruz. Sen nasıl dünya 5’ten büyüktür dersin, ne diyeceğiz bir kişinin 2 dudağına nasıl mahkûm edersiniz? Bunların değişmesi gerek, bunun kavgasını veriyoruz. 5 ülkenin çıkarı Suriye, Libya, Irak’ta olduğu gibi milyonlarca insanın geleceğini rehin alıyor. Bizler Müslümanız, hak ve adalet beklentilerimizi dile getirmek zorundayız. Bizi vazgeçirme çabalarına rağmen tüm dünyanın barışı için bu çağrımızı tekrarlıyoruz. Bizim ruhumuzun rengi acılarımızın şifası merhamettir. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur insaf yoktur. Yakın coğrafyada yüreğimizi ortaya koyarak yaptığımız çağrılar esasen hak çağırış olduğu kadar merhamet çağrısıdır. Ocaklara ateşlerin düştüğü bu meseleler kayıtsız kalırsak kardeşlik hukukumuza ihanet etmiş oluruz."

"Ne Irak’tan, ne Suriye’de, ne Filistin’de hiç bir etnik kökene, hiç bir dine, mezhebe karşı önyargılı değiliz. Bugün ülkemizde ensar bilinciyle misafir ettiğim 2.5 milyon Suriyeli arasında her tipten insan var."

"Biz, kurtuluş mücadelesi veren Suriyeli kardeşlerimize demokrasi mücadelesi veren Mısırlı kardeşlerimize tüm Müslümanların izzetini koruyan Filistinli kardeşime işte bu anlayışla sahip çıkıyor destek oluyoruz."

"Bugün tüm dinler arasında 23 yaş ortalamasıyla en genç toplumu dünyada Müslümanlar oluşturuyor. İstikbali olan gençlerimizin İslam’ı doğru öğrenmeleri için hep birlikte çalışmalıyız. Yaralanmış bilinçlere şifa verecek kişiler sizlersiniz. Radikal akımlara kapılan gençlerimizi kör ellerden alarak saf bir anlayışa getirecek sizlersiniz."

"Bu din aziz bir dindir. Bu din İslam kelimesinden ifade ettiği üzere insanı kendisi ve yaşadığı çevreyle sulh içinde kılan bir barış inidir. Bugün sokaklarda barış diyerek ülkemizi terörize edenler var. Bu kavramlar (barış) onlara ait değildir, bu kavram gerçek Müslümanların kavramıdır. Bizim dinimiz, İslam, barışa davet ediyor."