Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gazetecilerin haksız yere tutuklandığı ve iddianamesiz tutukluluğun cezaya dönüştüğü şeklindeki eleştirilere ilişkin olarak "Hapisteki gazetecilerin listesini verin diyoruz. Bakıyorum, hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist" dedi. Erdoğan, "Geçenlerde de 149 kişilik bir liste geldi. Bakıyorsunuz suçlarına, ülkemize Kuzey Irak'tan bomba düzeneği getirmek. Bir diğerinin suçu polis aracına silahlı saldırıda bulunmak. Bir diğeri patlayıcı maddeyle yakalanmış. Banka soyanından seçim bürosu yakanlara kadar ne varsa bunların içinde var" diye konuştu.
Die Welt gazetesinin tutuklanan Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in Almanya Şansölyesi Angela Merkel tarafından serbest bırakılmasının istendiğini belirten Erdoğan, "İşte adam geliyor, tam bir ajan terörist... Alman Şansölyesi Merkel, geldi bunu istedi. 'Yargı bağımsız' dedim. 4 bin 500 terörist dosyası verdim buna, 'Yargı bakıyor' dedi. Ben de 'Bizde de yargı bakıyor, karışamayız' dedim. Ve süreç böyle devam edecektir. Sen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na kapılarını kapatıyorsun, bakanlarını sınır dışı ediyorsun. Siz Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanına 'Diktatör' diyeceksiniz. Bir şey yapmayacağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen muhtarlar toplatısında konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Kimin iktidara geleceğine, gideceğine manşetlerle karar verenlerin düzenini bozduk. Kendi halkına cahil diyen, koyun sürüsü diyen, bidon kafalı diyenlere eyvallah etmediğimiz içi her türlü saldırıya maruz kaldık. Amiral gemisi diye geçinenler biliyorsunuz sürmanşet attılar. Bunlar muhtarları küçümsediler. Ama biz şu salonda sürekli muhtarlarımızla bir araya geliyoruz.
Merkel'e: Sen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na kapılarını kapatıyorsun
Biz gücümüzü manşetlerden değil, sandıktan aldığımız için bu çarpık zihniyete meydan okuduk. Kendi ülkesini yurt dışındaki birtakım güçlere şikayet ettiler. Medya mensubu görüntüsü altında terör örgütlerine militanlık, ajanlık yapanlara asla taviz vermeyeceğiz. İşte adam geliyor, tam bir ajan terörist. Neymiş basın mensubuymuş. Tam bir ay Almanya'nın İstanbul rezidansında misafir ediliyor. Alman Şansölyesi Merkel, geldi bunu istedi. "Yargı bağımsız" dedim. 4 bin 500 terörist dosyası verdim buna, "Yargı bakıyor" dedi. Ben de "Bizde de yargı bakıyor, karışamayız" dedim. Ve süreç böyle devam edecektir. Sen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kapılarını kapatıyorsun, bakanlarını sınır dışı ediyorsun. Sen benim soydaşlarımın üzerine atlarını, itlerini sürenlerin yanındasın. Sen Hollanda'nın mı yanındasın, ben de halkımın yanındayım.
"Hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist"
Siz Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanına 'Diktatör' diyeceksiniz. Bir şey yapmayacağız. Benim ülkemde kendi cumhurbaşkanlarına hakaret edenlere müdahale etmeyeceğiz, de yargıya gitme hakkımızı da kullanmayacak mıyız? Müsaade et de en azından bu hakkımızı kullanalım. Eleştiri başımın gözümün üstüne ama hakaret, asla. Hapisteki gazetecilerin listesini verin diyoruz. Bakıyorum, hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist. Geçenlerde de 149 kişilik bir liste geldi. Bakıyorsunuz suçlarına, ülkemize Kuzey Irak'tan bomba düzeneği getirmek. Bir diğerinin suçu polis aracına silahlı saldırıda bulunmak. Bir diğeri patlayıcı maddeyle yakalanmış. Banka soyanından seçim bürosu yakanlara kadar ne varsa bunların içinde var. 144'ü terör, 4'ü adi suçlardan içeride. Bunların gazetecilikle ne ilgisi var ki liste yapıp ülkemize gönderiyorsunuz.
"Ya cumhurbaşkanının ülkeyi seçime götürme yetkisi yok"
Ülkemiz için cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en doğrusu olduğunu düşünüyoruz. Bunlar demokrasi, parlamenter sistem falan diyorlar ya. Bu ülkede parlamenter demokrasiyle vesayet sistemi oldu hep. Uzun yıllardır yeni anayasa çalışmaları kapsamında bu konuları tartışıyoruz. 15 Temmuz gecesi yaşananlar bu değişimin ne kadar gerekli olduğunu gösterdi. AKP ve MHP'li kardeşlerimizin dayanışmasıyla biliyorsunuz bir halk oylaması süreci başlatıldı. Buradaki arkadaşlarımın her birinin 18 maddeyi baştan sona okuduğuna inanıyorum. Yapılan değişiklik özetle şudur; cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık birleştiriliyor. Ama ana muhalefetin başındaki zat hala bunu bilmiyor ya. Biri başka partiden, diğeri başka partiden olursa ne olacak diyor. Ya hala mı okumadın ya, birleşiyor diyoruz ya. Bakın Gazi Mustafa Kemal, İnönü ile kavgalı mıydı, kavgalıydı. Gel gel daha ileri gel, Sezer, Ecevit ile kavgalı oldu mu, oldu. Anayasa kitapçığını yüzüne fırlattı mı? Fırlattı. Ertesi gün ekonomi felç oldu. Şimdi ise biz diyoruz ki, Türkiye bir daha bunları yaşamasın. Bu iş Tayyip Erdoğan'ın işi değil. Burada bir yönetim sistemi oluşturuluyor. Kim gelirse gelsin bu sistemle yürüyecek. Ana muhalefetin anlattıkları, 18 maddelik değişiklikle uzaktan yakından ilgisi yok. Cumhurbaşkanı Meclis'i feshedecek diyor. Ya cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Ülkeyi seçime götürme yetkisi yok. Bir erken seçim kararı mı alınacak? Bunu cumhurbaşkanının tek başına alma yetkisi yok.
"Mesela diyor ki 'Muhtarlıkların, belediyelerin, hatta lokantaların kapatılmasına...'"
Bu kararı Meclis'le beraber alacak. Mesela diyor ki "Muhtarlıkların, belediyelerin, hatta lokantaların kapatılmasına..." Ya hele hele, geçen gün gördüm çok üzüldüm ya. "...500 tane başkan yardımcısı atanmasından, 18 yaşında milletvekili olup iki yılda emekli olacağına" dair birçok yalan çıkardı karşımıza. Burada bizim en büyük destekçimiz sizler olacaksınız. Yalanın en büyük panzehiri gerçeklerdir. Burada sizlere sadece tek bir iddia konusundaki görüşlerimi ifade etmekle yetineceğim. Muhalefet yatıp kalkıp 'Tek adam' diyor. Bunlar okumadıkları, okuduklarını da anlamadıkları için bilmiyorlar. Bizim getirdiğimiz sistem, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi yürütmedeki çok başlılığın kaldırıldığı, tek elde toplandığı bir sistem. Bunların bahsettiği Tek adam rejimi konusu bambaşka bir şeydir. O mesele 1923'te kapandı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi demokratik bir sistemdir, yüzde 50+1 oyuyla seçiliyor.
"Hitler, parlamenter sistem içinden çıkmış bir diktatör"
"Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, sandıktan da çıksanız öyle 20 yıl 30 yıl cumhurbaşkanlığı yapmak yok. Tek adam rejiminde seçim falan yoktur. Hitler, parlamenter sistem içinden çıkmış bir diktatörken, Stalin tek parti rejiminden diktatörlüğe yürümüştür.
Biz bunları dikkate almadığımız için bunlar cüretlerini artırıyorlar. Meclis'ten başlayan fesih konusunu lokantalara kadar indirmelerinin sebebi budur. Meydanı iftiracılara bırakmamak için böyle mukayeseli anlatıma gidiyoruz. Burada hepimize çok iş düşüyor, anayasa değişikliğinin 18 maddesini iyi okuyup anlattığımızda milletimiz her şeyin doğrusunu kavrayacaktır.