Kendisini 10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi ve arkadaşları tarafından Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) devamı sayan TKP’nin Genel Başkanlığı’na 29 yaşındaki Erkan Baş seçildi. Baş, aynı zamanda Türkiye’nin en genç genel başkanı.
Baş’ın Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültürevi’ndeki bürosu bir öğrenci odasından farksız: Duvarlarda Lenin ve Fidel Kastro fotoğrafları, küçüçük bir kütüphane, iki masa, bir dizüstü bilgisayar... Sırt çantasını sandalyesinin yanına gelişi güzel bırakmış.
Baş, 29 yaşında... Yugoslav göçmeni bir işçi ailesinin çocuğu. Almancı babası emekli olamadan ölmüş. Annesi, emekli; kendisi evli. Doğma büyüme Alibeyköylü. Pek az bildiği üç dilden biri, Sırpça. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirip aynı okulda yüksek lisansa başlamış. Bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bilim tarihi dersleri vermiş. Ancak iki yıl önce üniversitede yemekhanenin özelleştirilmesine karşı işçileri örgütleyince uzaklaştırma cezası almış ve akademisyenlik hayatı da böylece yarıda kalmış.
Geçen 1 Şubat’ta 9. Kongresi’ni toplayan TKP, 29 Mart’taki yerel seçimler öncesi Baş’ı genel başkanlığa seçti. Kuruluşu, 10 Eylül 1920 olan ve kendini ülkenin en yaşlı partisi sayan TKP’nin bu adımı sadece Türkiye siyaseti açısından değil, yaşlı liderleriyle ünlü dünya komünist hareketi açısından da hayli radikal. Baş’ın halefi olan Aydemir Güler de, siyasetçi ortalamasına göre genç sayılır. Çünkü, henüz 48 yaşında...
Erkan Baş, Türkiye siyasetinde gençlerin yerinin genelde ‘getir götür’ işleri olduğunu, buna itiraz ettiklerini belirtiyor: “Bana genç genel başkan diyorlar. Aslında Türkiye ortalamasının üstünde benim yaşım. Genel başkan dendiğinde 50-60 yaşında adamları görmeye alıştığımızdan genç gibi gözüküyorum.”
Aslında TKP, gençlerin oransal olarak en çok bulunduğu partilerden biri. Baş’ın verdiği bilgiye göre parti üyelerinin yüzde 50’si 30 yaşın altında: “TKP şunu başardı: Hiçbir kadrosunu kaybetmeden yeni bir sürece genç ve yetişmiş yeni bir kuşakla takviye ederek giriyor. Bu, TKP’nin ihtiyacı değil, Türkiye’nin ihtiyacı. Türkiye’nin böylesi komünist bir güce ihtiyacı var.”