Yaşam

Emekli aile mahkemesi hâkimi anılarını anlatıyor: Asgari ücretli, mal varlığı olmayan bir kocanın ödeyebileceği nafaka ne kadar olmalıdır?

“Aile mahkemesine umudun değişik şekilleri vardır. Dayak atan kocadan kurtulmak, boşanıp sevgili ile yeni bir hayat kurmak olabilir bu umudun adı. Kimsesiz bir miniği evlat edinip hayatı zenginleştirmek olabileceği gibi eşin bütün mal varlığına el koyabilmek ya da bütün mal varlığını eşinden kaçırabilmek de olabilir bu umudun adı…”

13 Ağustos 2024 13:53

T24 Yaşam

Emekli aile mahkemesi hâkimi Gülay Berkay’ın, aile mahkemelerinde yaşanan ayrılık hikâyelerini umudun farklı şekilleri üzerinden anlattığı kitabı Boşan Da Semeresini Ye’ raflarda.

Literatür Hayat'tan çıkan kitabı, Gırgır dergisinde çizmeye başlayan karikatürist ve avukat Meral Onat resimledi.

43 yıl boyunca Anadolu’nun değişik il ve ilçelerindeki Ceza ve Hukuk Mahkemelerinde yargıçlık yapan Gülay Berkay, tarihe not düşme amacıyla kaleme aldığı kitapta uzaklaştırma kararı verildiği için adliye kapılarına dayanan kocalardan uzaklaştırma kararı verilmediği ya da bazen de verildiği için öldürülen kadınlara dek tüm bu öfke ve şiddet denizi içinde mağdurları korumaya çalışan taraf olarak ayrılıkların insanların birbirlerini gerçek anlamda tanıdıkları bir kültür meselesi olduğuna vurgu yapıyor.

“Bir yargıcın anıları, toplumsal sorunlarımızın kökeni ve adaletin kara mizahı…”

Kitabın önsözünde “şiddetin aile içinde başladığını, büyüyerek önce aile, sonra mahalle, sonra bütün toplumu etkilediğini gördüğünü” söyleyen yazar, kitabı kaleme alırken öncelikli amacının tarihe not düşmek olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Tahminen 30 yıl kadar önce bazı olayları not etmeye başlamıştım. Süreç çok hızlı ilerlemiş, sürekli bir değişimin içinde kalmıştık. Bu konuda değerli arkadaşım, karikatür sanatçısı ve avukat Meral Onat’ın ısrarı ve desteği bu kitabı yazmaya karar vermemi sağladı. Bunları söylemesem bile onun kitabımıza verdiği karikatürlerle de bu durumu kolayca anlayabilirdiniz.

Desen: Meral Onat

Bu arada gerçek olaylardan esinlendiysem de konumuz gerçek kişiler değildir. 43 yıllık çalışma hayatım içinde, birbirini yeterince tanımayanların birbirine yabancılaştığını, düşmanlaştığını gördüm.

Şiddet dolu bir toplumun içinde yaşamayı, çocuklarımızı büyütmeyi hiçbirimiz istemeyiz sanıyorum. Ancak şiddetin aile içinde başladığını, büyüyerek önce aile, sonra mahalle, sonra bütün toplumu etkilediğini gördüm.

 Şiddetin son bulmasını sadece yasalardan beklemek yerine, kendimizi insan olarak değerli hissetmekle, karşı tarafın haklarına saygı göstermekle adım adım ve hep birlikte sağlayabileceğimizi düşündüğüm için yazdım.”
 

Kitaptan tadımlık:

"Uzaklaştırma kararı verildiği için adliye kapılarına dayanan kocalar... 'Sen kim oluyorsun da beni evimden uzaklaştırıyorsun, bunun hesabını elbette vereceksin,' diye gözdağı verenler...

'Bu mahkeme aleyhime nasıl tazminat verebilir ister  eşimi aldatırım ister döverim, kimse karışamaz, karışanın canını yakarım,' şeklinde densiz konuşanlar...

Hazırlanan uzman raporunu beğenmeyince, evini inceleyen sosyal hizmet uzmanı için 'evdeki altın bileziğimi çaldı' diyebilenler...

Boşanma davası boyunca kocasını cinsel sapıklıkla suçladıktan sonra altı yaşındaki kızıyla yaptığı görüşme sonucu kendisi hakkında olumsuz rapor hazırlayan kadın psikolog hakkında da benzer iddialarda bulunabilen anneler...

Ya da...

Uzaklaştırma kararı verilmediği için öldürülen kadınlar kadar uzaklaştırma kararı verildiği için öldürülen kadınlar... Ve bu öfke denizi içinde çocukları, kadınları, şiddet mağdurlarını korumaya çalışan çaresiz görevliler...

'Nafakayı ödeyemeyen koca hapse girdiğinde cezaevinde saklanır, şiddet.'

Asgari ücretle çalışan, mal varlığı olmayan bir kocanın boşandıktan sonra eski karısına ve çocuklarına ödeyebileceği nafaka miktarı ne kadar olmalıdır sizce? Asgari ücretle hem kendi geçimini, hem de eski eşiyle çocuklarının geçimini sağlayabilecek midir? İmkânsız gözüküyor değil mi? Bu imkânsızlık da kavga demektir...

'Nafakayı neden ödemiyorsun?' ile başlayıp, icra takipleriyle devam eden kavgaların sonunda bekler, şiddet. Nafakayı ödeyemeyen koca hapse girdiğinde cezaevinde saklanır, şiddet. 'Ömür boyu bu kadına mı bakacağım, nasıl kurtulacağım?' diye söylenirken, bir anda öldürmeyi düşünmektir, şiddet. Eski kocadan aldığın nafakanın kesilmemesi için, birlikte yaşadığı erkekle nikâh kıymamakta gizlidir, şiddet. Boşansa dahi, hayatına başka bir erkek giren kadını, aldatmış sayan zihniyetin adıdır, şiddet. Kadınlara iş hayatında, eğitimde eşit haklar veren kanunların göz ardı edilmesidir, şiddet. 

Şiddet farklı şekillerde ortaya çıkar ve bütün topluma zarar verir. Şiddetin bir sürü bahanesi vardır.

'Boşanmakla yoksulluğa düşen eşe ömür boyu bakma sorumluluğunu diğer dar gelirli eşe yüklemek, devletin görevini yapmaktan kaçınmasından ibarettir.'

Sağlıksız bireylerden sağlıklı çözümler beklemenin mümkün olmadığını unutmamalıyız.

Öncelikle, yoksulluğa düşen vatandaşına bakmak, devletin görevidir. Boşanmakla yoksulluğa düşen eşe ömür boyu bakma sorumluluğunu diğer dar gelirli eşe yüklemek, devletin görevini yapmaktan kaçınmasından ibarettir. Kendi görevini yapmak yerine, boşanan eşi ömür boyu ödeme ile cezalandırmayı tercih etmesidir.

'Değişiklik mümkün müdür?' diye sorarsak, devlet bütçesinin harcandığı alanları yeniden gözden geçirmekle başlayabilir  her şey. Son düzenlemelerle, sosyal yardım alan kadınların bir kısmı yardımların devam etmesini sağlamak amacıyla açtıkıları nafaka davalarından vazgeçmekte ya da kesinleşmiş nafaka kararlarının iptali için dava açmaktadırlar. 

Sosyal devletin ufak dokunuşlarının bile olumlu toplumsal değişiklikler sağladığı hepimizce bilinmektedir. Bu uygulama, mağdurun şiddet uygulayan ile arasındaki bağı bir nebze de olsa koparabilmesine yardım etmektedir.

Bu adamlar neden öldürüyor, deli midir bu adamlar?

Şiddeti tetikleyen unsurlar nelerdir? Kadının toplumdaki yerinin etkisi var mıdır?  Yalnızca, 4320 veya 6284 Sayılı Kanun gibi uygulamalardan medet ummak, her kadın cinayetinde bu kanunun uygulayıcılarını suçlamak, kolay yolu seçmektir.

Toplumsal sorunlar, ciddi bir alt yapıyla ve eğitimle çözülebilir. Cezalandırma ise geçici bir çözümdür.” ...

Gülay Berkay kimdir? 

43 yıl boyunca Anadolu’nun değişik il ve ilçelerindeki Ceza ve Hukuk Mahkemelerinde yargıçlık yapan
Gülay Berkay, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur ve hâlen İstanbul Barosu’na avukat olarak kayıtlıdır. ki çocuk annesi Berkay, yaşamını İstanbul’da sürdürmektedir.

Meral Onat kimdir?

İstanbul doğumlu çizer, çizmeye lise yıllarında Gırgır dergisinde, Özden Öğrük ile başladı. Kazandığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne geçiş yaptı ve oradan mezun oldu.

Gırgır’ın yanı sıra Fırt, Lak Lak, Hıbır, Öküz, Bayan Yanı, Penguen, Kazandibi, Kadayıf gibi dergilerde ve Vatan gazetesinde çizdi. Karikatürlerinin bir kısmını topladığı Kadınlar Hamamı, Öküz dergisindeki çizimlerinden 'Sen Gülümse' adlı bir diğer kitabı ve 'Çanakkale Geçemediler' adlı resimli romanı bulunmaktadır.

'Boşan da Semeresini Ye', hukukçu iki kadının, Gülay Berkay’ın yazıp Meral Onat’ın resimlediği, mahkeme salonlarında yaşanan gerçek hikâyelerden toplumsal sorunlarımızın kökenine ve adaletin kara mizahına dair ortak bir çalışma.

Künye | Boşan da Semeresini Ye



Yazar:
Gülay Berkay

Resimleyen:
Meral Onat

Kapak Tasarımı:
Aylin Güler

Yayınevi:
Literatür

Sayfa Sayısı: 252